Gizimera’ya Notlar-7 / Gökhan Barış Pekşen
Özgürlük zor bulunuyor artık Gizimera,
Dünyanın en değerli olan madeni bile özgürlüğün yanına yaklaşamaz bu yüz yılda..
Kim bilir,
belki de özgürlük ilk insanla beraber yok oldu..
Belki de biz sadece bu yok olan kavramın havada dağılmış molekülleri ile yetiniyoruz..
Biliorsun her ikimizde özgür olmak isteyen insalardık..
– Tabi ki bu kabuğuna çekilme istemi sadece bir düşünce olarak kalıyor..
insanlar sizi içlerine çekiyor ve orada yalnızlığınızla baş başa bırakıyor..
İnsan gerçek yalnızlığı tek başınayken değil de insanlar ile konuşurken yaşıyor Barış..
Bu hayatlarımızın her anında böyle olacaktır Gizimera,
bir insan gelecek ve onu yavaş yavaş yalnızlığın içine itecek..
Ve o da öldüğünde belki tam anlamıyla mutlu ve huzurlu hissedecek kendini,
bundandır o insanın içindeki yaşama isteği ölmek için yaşar
Merak ediyorum sadece Gizimera,
ben senin için kaç kez öldüm?
– Şayet ölüler evinde uyanırsak sabah kalkar hiç muhabbet etmeyiz hatta birbirimizi uyandırmadan veya see you later bile demeden kaçar gibi gideriz,
kendimizi ait hissetmediğimiz yerlere Barış..
Bazen kendi benliğine yakıştırdığın kişi ve nesneler olur hayatında Gizimera,
bazen bir süre ve bazen de çok uzun bir süre beraber vakit geçirirsin kendi geçmişinle ve yaşanılanlarla.
sonra bir şey olur ve tekrardan “Biliyordum..
En başından beri bana ait olduğunu biliyordum…”
Dersin durursun sabahın ilk ışığına dek,
ve sabah olduğunda beynini kemiren tüm şüphelerden sıyrılıp huzurlu bir şekilde kahvaltını yaparken, aynadan yansıyan yüzünün mutluluğu kıskandırır Tanrı’yı..
Çünkü biz seninle,
Tanrı’nın üvey çocuklarıydık Gizimera..
– Hangimiz ufak bir mutluluğu gökleri yerden izleyen bir kuş gibi özlemedik ki Barış?
Kin ve öfke dolu olanlar öldü Gizimera..
Sadece özür dileyip kabullen
çünkü affedeceğim seni..
Çöküşteki ağırlığı hatırla yine de –
ruhun bedenden sıyrıldığında
sesleri hisset sadece..
İsmim kutsansın bu gece Gizimera..
Gerçek,
noktadan sonra başlar..
Dile
getirilen
öncesidir..
Açlık noktayı yutar ve biz seninle birlikte tekrar kaçıp kayıp noktada yok olmayı düşleriz..
Hatırladın mı Gizimera,
hafifçe yağan yağmurun yüzümüzde can bulup sonrası kendini tekrar yere bırakarak ettiği intiharların sayısızca çoğaldığı o geceyi?
Signoria meydanında sana anlattığım hikayeyi hatırlıyor musun?
….
…
..
.
Ruh eşim Akadlar’da yakıldığı için bana yazdığı kitapları okuyordum..
Sevdiği kadının soylu bir ailenin elinden alınışı yazıyordu özsözünde;
Ben yine de fazla uzatmadan bitişini okuyayım kitabın
”(M. Ö. 2350) Soysuz bir geceydi ve Tanrı bizden çok uzaktı, bize yardım edemeyecek kadar izlemeyi seçmişti,
şimşirlerle dolu bir bahçede ayak seslerini duydum ilk,
sonrası gökyüzünde asılı olan ayı utandıran yüzünü gördüm, siyah bir elbise vardı üzeride ve aydınlık kendi kanında intihar etmişti, geldin ve gözyaşlarından akıttığın şarabı içtin ve bana uzattın,
ölümü senin gözlerinde seveceğimi hiç düşünmemiştim sevgilim.”
Öldüğüm anı düşle Gizimera,
gözlerim hafifçe kapanırken toprağa düşen bedenimden sıyrılan ruhumun,
ruhuna yapıştığını düşle..
Kuşkusuz ikimiz birbirimizin üzerine gömüleceğiz Gizimera,
üzerime atılan toprak kokusu gibi bir yalnızlık çökecek o an içine ev fısıldayacağım kulağına..
”Sana senin olmadığın bir piyesin içinden seslenmek bedenimi boş bir mezara boşaltmak gibi..
Oysa ki mezarın dibi sen kokuyordu,
toprak kokardı tenin,
havva gibi sevmiştim seni,
annem gibi..
– Gökhan Barış Pekşen
– Photography/Jarek Kubicki
– Gizimera’ya Notlar/7
– 21122018