Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

O-KU-MA-LAR – İyi Romanın Tarifi

03.02.2017
1.533
A+
A-
O-KU-MA-LAR – İyi Romanın Tarifi

Hayata güvenmek

 

 

Hayata ve kendine güvenmek böyle bir şey olsa gerek:

“Mektupları lütfen zamanında toplayınız. Bir saat erken değil.”

Binlerce posta kutusunda birine iliştirilen bu not başka nasıl bir motivasyonla yazılmış olabilir ki?

İyi Romanın Tarifi

Sıkıcı okul kitaplarındaki cümlelerle başlayalım:

Olmuş ya da olabilecek olayları anlatan edebi esere roman denir.

Peki. İyi romanın tarifi nedir?

Mesela romanı, “bir yol boyunca gezdirilen bir aynadır,” sözleriyle tarif eden Stendhal’a göre hangi yolun görüntüsü daha hoştur?

Ya da, “roman, öyle bir aynadır ki hayatın bütün yüzleri onda yansır,” diyen Taine’nin aynası büyülü müdür ki hayatın bütün yüzlerini yansıtabilmekte?

Yukarıdaki benzer paragrafları sıralamaya devam edersem gazetenin bütün sayfaları yetmez.

Her coğrafyanın yolları farklı, dönemleri birbirine benzemez.

Demem o ki, elimizdeki ayna tek olsa da her yolun görüntüsü, her dönemin sesi farklıdır.

Öykülerimi yazarken hiç plan yapmadım. Onlar gelip beni buldu.

İlk romanıma konu olan, Tottenham Boys’un adını ilk duyduğumda da yazmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Sıradan bir sokak çetesi diye düşünmüştüm.

“Türk-Kürt çocukları çoğunlukta” dediklerinde biraz yaklaşacak oldum. (Göçmen çocukları demek daha doğru olurdu.)

Tesadüfen birkaç tanesi ile tanıştım. Hemen hepsi iyi niyetinin, saflığının kurbanı olmuş güzel çocuklardı.

Hangisiyle konuştuysam, yüreğime bir çizik bıraktı.

Yaklaşık on yıl önce notlarımı toplamaya başladım. Üç yıl önce ilk kopyası bittiğinde basılmış olan bu günkü halinden epey farklıydı.

Eseri başından sonuna yazarın kalemi belirler kuşkusuz. Ancak bazen o kalemin ucuna gelen sözcükler, cümleler silinir. Hikâyenize bir yandan yama yaparken öte yandan sarkıklığa neden olabilirsiniz.

Ben Şırnak’dan Londra’ya savrulan, tertemiz bir Anadolu çocuğu, Keko’nun hikâyesini yazdım.

JackLondon’ın ‘Beyaz Diş’teki kahramanı bir kurt köpeği, AnnaSewell’in ‘Siyah İnci’deki kahramanı bir taydır.

Söylemek istediğim okuduğumuz romanlardaki bütün kahramanları sevmemiz beklenemez zaten.

 

Müptezeller

Geçtiğimiz yılın en çok satan ve konuşulan romanlarından biri de Emrah Serbes’in Müptezeller romanı oldu.

İki günde okudum. Klasik romanlardan çok günümüz romanlarına uyan bir yazım tekniği var.

Bunu iyi değil anlamında söylemiyorum.

Benim yaşımdaki bir okuyucu, alıştığı Orhan Kemal bakışını, Yaşar Kemal duyarlılığını, hatta Kerime Nadir aşklarını arayabilir. Ancak Müptezeller’i severek okudum.

Yazar güncel bir konuyu, uyuşturucu müptelası bir genci ele alarak, günümüz sokak gençliğini yalın bir dille anlatmış. Şehrin arka sokaklarında dinipazarlayan tacirleri ustaca göstermiş.

Eski uzun hikâyeler günümüzde roman olarak da sunulabiliyor.

Bu tür küçük romanları gördüğümde aklıma twitter geliyor.

2016’nın en çok okunanları arasına giren Müptezeller’i beğenmeyenler de olacaktır elbette.

Şimdilik roman konusunu burada bırakıyorum.

 

Eski dergilerinizi atmayın!

Eski dergileri biriktirmek gibi bir alışkanlığım var. Yer sorununuz yoksa oldukça keyifli. Bazen desteler arasından birini seçip bir kafeye gidiyorum.

Bu hafta Sanat Cephesi’nin 31.nci sayısı elime geldi. Çok eski sayılmaz. 2008 Aralık ayına ait. Nazım Hikmet Kültür Merkezi çıkarmış. Halen çıkıyor mu bilmiyorum. Zehra Güner Akad, Ekim Orhan İsmi, Aslı Solakoğlu işbirliği ile çıkmış güzel bir dergi.

Derginin bu sayısı öykü üzerine yazılmış eleştirilerden oluşuyor. (Saklamakta haksız mıyım?)

Elif Çınar, Aylin Göke, Toprak Işık, Gülçin Karaş Duman, Zafer Köse, Erdal Ateş ve daha onlarca yazar birbirinden değerli yazılarla öykünün her halini anlatmaya çalışmış.

Bence bu dergi küçük bir kitapçık haline gelmeli.

 

Britanya Şairler Antolojisi

Geçen hafta Gülsüm Coşkun’un mısralarını almıştım.

Bu hafta Alev Adil’in şiirlerini okudum. Şiir severlere öneriyorum.

Mülteci Anıları: Bavullar isimli şiirinden ilk dört dize:

Hâlâ uyanır mısın geceleri

ve başlar mısın listeler yapmaya

eğer ayrılırsam yeniden

ve sıfırdan başlarsam diye?

 

(Şiirin tamamına veya kitaba ulaşmak isteyenler www.sairinsiiri.com adresini kullanabilir.)

 

Duyuru:

Söz şiirden açılmışken elektronik posta kutuma gelen bir duyuruyu da paylaşmak istiyorum.

Atilla İlhan Şiir Yarışması düzenlenmiş.

Ülkemizde ve hatta dünyadaki birçok yarışma şaibeli. Oysa bu tür etkinliklerin edebiyata katkısı tartışılmaz. Hakkıyla yapıldığında demek istiyorum.

Çoğunluğu sağlıksız değerlendirilen yarışmalar jüri üyelerini de töhmet altında bırakıyor. Aslında mesele sadece birilerini kayırmak olmayabiliyor. Örneğin küçücük bir öykü yarışmasına yüzlerce öykü geldiğinde jüri okumadan ‘değerlendirme’ yapmaya kalkışıyor. Yanlış da burada başlıyor.

Önümüzdeki haftalarda bu konuyu tekrar değineceğim.

Karşıyaka Belediyesi’nin düzenlediği Atilla İlhan Şiir Yarışması’na katılmak isteyenler gerekli bilgilere Belediyenin web sitesinden ulaşabiliyor.

 

Hayata güvenmek

Hayata ve kendine güvenmek böyle bir şey olsa gerek:

“Mektupları lütfen zamanında toplayınız. Bir saat erken değil.”

Binlerce posta kutusunda birine iliştirilen bu not başka nasıl bir motivasyonla yazılmış olabilir ki?

 

‘Hayır Demekten Korkma’

Ben söylemiyorum. Adem Özbay Büyük Prensin Gezegenleri kitabının 31.sayfasında yazmış:

“Gerektiğinde hayır de. Bazen hayırların evetlerden daha fazla değerli olduğunu unutma. İstemeyerek bile olsa, iyilik yapmak için bile olsa, söylediğiniz her evet başımıza daha çok olumsuz işler açacaktır…” devam ediyor.

 

Sanatın ışığı hep üzerinizde olsun…

 

okumalar

Yazı Atölyesi

 

Kaynak: www.habernewspaper.com

 

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.