ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Nedensiz Şiir Olmaz | Dursaliye Şahan

14.06.2021
1.367
A+
A-
Nedensiz Şiir Olmaz | Dursaliye Şahan

Canan Aktaş’ın, Şiiri üstüne Bir Söyleşi

Sevgili Canan bize Şair Canan Aktaş’ı anlatır mısın? Şiirle tanışman, şiir yolculuğun nasıl gelişti?

Ortaokuldan beri şiir ve ufak öyküler yazmak hoşuma gidiyordu. Çocukluktan beri de okuduğum ve beğendiğim cümleleri yazdığım defterler tutarım bu huyum hiç değişmedi. Bazen dönüp dönüp onlara bakarım. Bu insanda farklı bir bellek geliştiriyor. Bir süre sonra kafanızın içinde bir dolu düşünce bir şiirin dizeleri olarak size geri dönüyor.Hacettepe Üniversitesin’deki Felsefe eğitimimden sonra şiirde felsefeyi kullanma kafa yorma bende oluşan birikimi destekledi bu edebi okumalarla bir bütünlük kazandı.

Şiir tarzını nasıl tanımlayabilirsin bize? Bir şair olarak kendini nerede buluyorsun?

Benim şiirim ikinci yeniyle, toplumsal gerçekçilik arasında kalmış, altında felsefi düşünce barındıran, yani felsefi düşünceden yola çıkan insanın hayatta duruşunu, hayatı algılayışını, insanın zamanın içinde ki yaşamdan ve toplumsal kopuşları ağır işleyen bir saati tutar gibi anlatmayı seven anlatımcı bir şiir. Bana göre nedensiz şiir olmaz hani Kant der ya “Bana bir neden ver bütün dünyayı onun üstüne kurayım.” Ben de bir nedenden yola çıkarak şiiri onun üstüne kurmayı seviyorum. Aslında kopuk şiirler yazmayı seviyorum. Yani anlatımda anlık kopuşları  şiire de yansıtmayı seviyorum. Belki yetişme tarzımdan şiirde de ayrı bir insani derinlik ve o derinliğin görsel katmanlarını anlatmaya çalışıyorum. Toplumsal yıkımın yarattığı bireyin aslında olmak istemediği dünya hallerini ve durumlarını anlatmak istiyorum mesela bir bahçede oturup eski bahçemizle karşılaştırıyorum değişen ve hala varolanı sorguluyorum.Ruhlar evi şiirimde olduğu gibi .

“biz çok mu yaşadık

tonlarca su akarken bedenimizden 

çok mu temiz kaldık 

bu bahçenin ortasında 

zamanı durduran bir şey  var”

Hani filmlerde kamera ön plan çeker ama arka plandaki  görsel yavaş yavaş geçer ya ben o arka planı yazmak isterim hep çünkü önde ki belirgindir zaten.

Bu güne kadar yayımlanmış üç şiir kitabın var. Hepsinde ayrı bir dil oluşturmuşsun. Zaman içinde şiir dilinin değiştiğini, geliştiğini söyleyebilir misin?

Şiir dilim değil de daha çok içinde olduğum dünyanın değişimin farklı anlatımlarla kurguladığım kitapları oluşturdu .Zamanla içinde olduğum toplumsal siyasal ,bireysel değişim şiirimdeki anlatımada yansıdı.

İlk şiir kitabım Tenimde Kırlangıç Uykusu memleketten kopuş, sevgiyi tanıma, başka bir ülkede yaşamın buradaki sürdürülebilirliğini anlatan şiirlerdi.

İkinci kitabım, Bize Ait Olmayan Zamanlar değişen dünyanın içinde insanın farklı bir benlikle durma halleri ve o dünyayla savaşının açtığı yaralarla, o zamana ait olmama  hissinden yola çıkan şiirlerdi. 

Son kitabım, Suret Defteri hayatta karşılaştığım kaybolmuş kahramanların belki hiç etkisi ve yeri olmadığı düşünülse bile hayata ne kattıklarını sorgulayan şiirler.Her insan yaşarken kendine has benlik geliştiriyor ben onların o benliklerinin ve hayatlarının belli noktalarını hikaye anlatır gibi anlatmayı istedim bu şiirlerde. Turgut Uyar der ki: “Şiir bir insanlık çıkınıdır.” Biz bizden  önce gelenlerin yaptıkları çıkınlardan besleniyoruz ben kendi çıkınımla yola çıkıp bir çok insan kattım şiirime onları benim okumalarım ,izlediğim sanat dalları destekledi.

Şiir senin için teknik olarak ne desem ve neden şiir yazıyorsun?

Şiir bir işçilik işidir ve çalışmayı gerektirir. Şiir yaşadığı toplumun ruhsal değişimlerinden, ideolojik, politik, ekonomik durumdan etkilenir, değişir. Yeni kavramlar yeni olgularla yazılır. Şiir insan ruhunun hafızasıdır. Sizi yazımda götürdüğü yer uçsuz bucaksız bir görsel alan gibidir. Anlaşılma ve anlamlandırmanın ötesinde farklı bir alan açar size ,ruhsal bir alan orada kaybolabilir ya da durabilirsiniz. Çok anlamsız gelen şiirler zaman içinde  tekrar okumalarla anlamlı gelebilir veya başka anlamlar yüklenebilir. Benim şiir yazmama yola açan neden, bende farklı benlik geliştirmesi, farklı bir düşünsel belleği bende açığa çıkarması.

Bir toplumun şiirini, edebiyatını, sanatını oluşturan başlıca etkenler nedir?

Ben hep şair ve yazarların farklı bir duyarlılık ve akıl geliştirdiğini düşünürüm tıpkı filozoflar gibi. Mesela Neitzche bir atın kırbaçlandığını gördükten sonra akıl hastası olmuş, yıllarca hastanede  kalmıştır ya da Sartre yengeçlerle yürüdüğünü düşünürmüş. Daha sonra bir arkadaşı bunun yalnızlık duygusunu bastırmak için olduğunu söylemiş. Camus bütün yazılarını ayakta yazarmış, arabasını kilitlemezmiş. Bunlar farklı bir benlikle davranma halleridir yaşadığınız toplumun içinde sizi başka bir yerde tutar ,bunun sürdürülebilir olması aynı tarzda yaşamanın zorluğu bu anlatımda belirleyici olduğunu söyleyebilirim. Olağan üstü koşullardan gelmiş ailesinde bunu yaşamış insanlarız. dünyadaki toplumsal değişimin ortasına doğmuşuz. Açlık grevlerinin, ceza evi süreçlerini, ihtilalleri, katliamları, göçmenlik ve mültecilik sürecini, iletişimin değişim sürecini telgraftan cep telefonlarına kadar izledik bu yüzden benim şiirime yansıyan değişim ve eski belleği sürdürme çabası  bizi bulunduğumuz yere ait olamama ya da öyle hissetmeme yol açıyor. Bu da şiirimde ki anlatıma ve kurguya yansıyor.

Mesela insanın yaralarını anlatan onun görünen yüzü değildir. Ben bunu anlatırken  kör tarafın acısını  anlatırım.

“İnsan hep bıçağın keskin tarafından yaralanmaz ki,
bahtının kara yazısı öylece silinsin diye

kör tarafın acısını taşırken”derim

Ya da  yaşadığı işkenceden akıl sağlığını kaybeden bir devrimciyi anlatırken Gidenlerin Ardından şiirinde ,insanların içine içine söylediklerine baktırmak isterim yani içselliği göstermek isterim şiirde.

“Aslında senin kafandaki kargaşa gerçek

senin varoluşundan bu yana 

seninle yürüyen gerçek

boynunda dillerinin anahtarıyla dolaşan pirler

dudaklarının mührüne bakıp

başka bir dünyada 

içine içine söylediğin

yırtık bir cübbeden akan

yarandaki kuruyan kan bu diyor”

Defter şiirinde de 80 ve 90 sonrası değişimleri anlatıyordun değil mi?

Evet bizim aile bazında 80 sonrası siyasi ve toplumsal değişimlerin sıradan insanların hayatına nasıl yansıdığını 90 sonrası toplumsal ,siyasal, ekonomik değişimin farklılaşan dünyanın insanlar üstündeki etkisini anlattığım bu şiir iki parça halinde ,bizi dedelerimizin zamanına götüren tarihsel bağlarla bu günkü insanın hayatta kalma ve yaşamı sürdürme serüvenini bizim aile çerçev esinde anlatım bu şiirde.

“Farkı yoktu şehirde olmamızın gülerdi babam “ben Almanya’ya sizin yüzünüzden gitmedim “derdi

resimlere bakıp
Mor elbiseli güzel gözlü kadınlara
“Patlıcan sarması yapmış gene “derdi
Uçurtmadan atlayan insanlar çizmeye başladı abim sonra bıraktı o dünyayı” 

Başta çok gerçek ve somut şeylerle hayat mücadelesi sürdürürken 90 sonrası değişimin insanı yada insanlığı getirdiği durumları anlatmaya çalıştım aslında.

Şeyh Garisi ve Seyh Said  şiirlerinden de biraz bahsedebilir misin? Tarihi şiire yansıtmak zor olmalı diye düşünüyorum.

Şeyh Said şiirinde anlatım dilini çok düşündüm. Kürtçe bilsem belki daha iyi anlatırdım herkesin kendi anlatım dilindeki acılık başkadır dil dünyayla kurduğumuz ilişkidir her dil o ilişkiyi kurarken kendi yaşadığından beslenir.

Şeyh Said gibi şiirler tarihin  hafızasını da tutuyor bence. Ahmet Arif 33 kurşunu yazmasaydı ya da Nazım Hikmet Şeyh Bedrettin Destanı’nı belki bu olaylar ve şahıslar o kadar önemsenmeyecekti ya da unutulmaya yada unutturulmaya  çalışılacaktı.

Belki binlerce yazı var haklarında  şimdi .Bizim coğrafyada yaşayan şairlerin acıdan beslenen bir tarafı var zaten bu durum bende de farklı değil. Şeyh Garisi’yi anlatırken ondaki ihanete uğrayışın en yakını tarafından olmasının kürt halkının tarih içinde sürekli aynı döngüyle yaşaması arasında bir bağ kurmak istedim .Kürt halkının çabuk unuttuğunu düşünüyorum kendi tarihlerinin belleğini tutan bir halk ihaneti, vahşeti, asimilasyonu belleğin de tutmalı ki bir daha yaşamasın  yada çocuklarının yüzüne bir kader gibi kabullerle ihanet ,asimilasyon yansımasın ,bu  hayatta tekrarlanan bir döngü olmasın Kuantum şiirinde söylediğim gibi


“Bir perde asılır usulca
hiç aldanmamış gibi gökyüzünden
o bahçedeki çamura bulanmış gün gelir oturur yağmurlarla
senin yaptığının söylencesi
kış gibi anlatılır oysa
nesiller üstüne yağmış
birikmiş kan,
kaderini belirler.
patlamış her silah
bulaşıcı vahşet olur
çocuklarının yüzünde beliren tuhaf bir iz gibi
her gün baktığın aynada
süregelen engellenemeyen bir döngüye bakarsın
başkalaşmak senin sevdiğin
çiçek gibi solar vazonda .”

Birazda Enok’un Kitabı şiirinizden bahsetmek istiyorum. Kutsal kitaptan yola çıkarak yazdığınız bu şiir insanlığın değişiminin tarihini şiirsel anlatıyor siz neden  bu kitabı kullandınız?
Enok’un kitabı Tevrat’la İncil arasında kalmış bir kitap ama geçmişin izlerini daha çok bulduğumuz  bir kitap bence. Ben Enok’un anlattığı  hikayede güzelliklerden yola çıkıp insanlığın ne kötülüklere gidebileceğini hakkında  bir örnek oluşturdu bana kötülüğün tarihi oluşuyor hep iyiliğin tarihi hep unutuluyor ve bozulma başladığında bunu da düzeltemiyorsun ,eskiye döndüremiyorsun bu şiirde bu kitaptan yola çıkıp bozuluşun tarihinin arka yüzünü anlatıyor. Şiirde başlı başına yazıcı Enok’un anlattığı hikaye gibi hep kitaplara döndürüyor bizi.

Sevgili Canan konuşacak çok şey var. Bu güzel şiir sohbetin için teşekkür ediyoruz.

Ben teşekkür ederim güzel bir sohbet oldu.

Gazeteci Yazar Dursaliye Şahan
Gazeteci Yazar Dursaliye Şahan
Yazı Aölyesi Edebiyat ve Sanat Platformu Dursaliye Şahan / Biyograf Özgeçmiş: Dursaliye Şahan Sivas’ın Geyikpınar Köyü’nde doğan Dursaliye Şahan; dört yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. İstanbul’daki banka memurluğunu, Londra’da temizlik işçiliği, öğretmenlik ve gazetecilik takip etti. Göçmenlik yıllarında, kadın, ırkçılık ve göçmenlik temalarının ağır bastığı öyküler, tiyatro oyunu ve romanlar yazan Şahan; uzunca bir süre Birgün Gazetesi'ne ve Avrupa Gazetesine röportajlar yaptı. Ayrıca Karikatürist Semih Bulgur ile birlikte, ‘Zabit Londra’da’ isimli haftalık bant karikatürünü hazırladı. Zaman zaman, çocuklar, engelliler ve yetişkinler için yazı atölyeleri düzenleyen Şahan, Anadolu Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümünden mezun. Birçok öyküsü İngilizceye çevrilen yazar ayrıca hazırladığı sinema projesiyle 2012 yılında Kültür Bakanlığından senaryo yazım desteği aldı. Dizi projeleri de hazırlayan yazarın, çocuk gelinleri anlatan Güvercin isimli projesi ATV’de Sıla, Samanyolu’nda Küçük Gelin olarak oynadı. 2011 yılında Dr. Yahya Kanbolat Kısa Film Öykü Yarışmasında ve Türk Onkoloji Derneği’nin düzenlediği öykü yarışmalarında seçici kurul üyesi oldu. Yayımlanmış Eserleri: Şerbet (roman – 2020,)Benekli Vakvak (çocuk masalı – 2018 Sola Yayınları) Ayarsız Kadınlar Cemiyeti (roman – 2018 Sola Yayınları) Parantez Aşklar (öykü – 2017 Sola Yayınları) Tottenham Çocukları (roman – 2016 Sola Yayınları) Ah O Kadınlar (öykü 2016 Akademisyen Yayınları), Hikâye Hırsızı (2012- İşçi Edebiyatı Öykü Ödülü) Zabit Londra’da (Karikatür), Uçan Halı (Çocuk hikâyesi – Hatay Belediyesi sosyal proje) Fakir Cennet (öykü 2007 Crea Yayınları), Döndü (Halkevleri 1988 Öykü Ödülü) Düzenlediği kitaplar: Asi’den Taşan Öyküler, Ve Tanrı Aşkı Yarattı, Yahya Kanbolat Anısına Öykü Ödülleri Ödülleri: 2019 Cumba Kültür ve Sanat Platformu Öykü Ödülleri mansiyon (Ayşegül) 2019 Platform Avrupa Öykü Ödülleri birincisi (Asiye) 2019 İstiklâle Vefa Öykü Ödülleri / OKUNMAYA DEĞER ÖYKÜ 2016 Hematolojik Onkoloji Derneği ‘Kökten Değişen Hayatlar Öykü Ödülü’ (Hatice’nin Canı) 2012 Hikâye Hırsızı öykü kitabına; Abdullah Baştürk 2012 İşçi Edebiyatı ödülü 2007 Afyon Kocatepe Öykü Ödülü ('Alev') 2006 Hollanda Türk Evi, Hikaye ödülü. (Sakine) 2006 KASİAD(Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve inc. Dern.) Öykü ödülü (2068'de Bir Aşk Hikayesi.) 2006 Anafilya Öykü Ödülü (Kırro.) 2006 Edebiyat Dünyası Öykü Ödülü (Çay Şekeri.) 2005 CullTurkey Okuma Kulübü Öykü Ödülü (Takıntılı Kadın.) 2005 SES (Sağlık Emekçileri Sendikası) Öykü ödülü (Parmaklar.) 2004 SBS Radyosu Avustralya Öykü Ödülü (Parmaklar.) 1998 Halk Evleri Öykü Ödülü (Döndü kitabına.) 1996 Toplum Postası Türkçe Hikaye Ödülü (Kale) 1995 İmece Kadın Derneği Kadın Öykü Ödülü (Parmaklar.) 1987 Güneş Gazetesi Türkiye Öykü ödülü (Leo.) 1972 Hayvanları Koruma Cemiyeti Türkiye Orta Öğretim Hikaye Ödülü (Aynı.) Üye olduğu kuruluşlar: The Foreign Press Association, İngiltere Göçmen Sanatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Kadın Yazarlar Derneği, İLESAM, Türkiye Yazarlar Birliği dursaliye@gmail.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.