Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Nebih Nafile Buket Çetin’le Söyleşi

30.05.2021
720
A+
A-
Nebih Nafile Buket Çetin’le Söyleşi

YAZMAK, BENİM İÇİN DERİN BİR TUTKU

Yüzü gibi, kitapları da güleç olan yazar Buket Çetin’i sevgili dostum Turgay Kaçan aracılığı ile tanımıştım. Ankara’da yaşayan başarılı bir eğitimci ve aynı zamanda başarılı bir yazar… Çocuk edebiyatında ürün çıkartmak çok sorumluluk gerektirir. Sorumluluğunun hakkını vererek yazdığı kitapların içinde çocuklar kendilerinden bir hayat buluyorlar. Birkaç soruyla yazar Buket Çetin bakalım neler anlatacak…

Nebih Nafile: Eğitimci-yazar Buket Çetin kimdir? Doğumunuzdan bugüne özetlemeniz mümkün mü?

Buket Çetin: 5 Şubat 1980’de Ankara’da doğdum. Ailemin ilk çocuğuydum. Benden bir yıl sonra kardeşim dünyaya geldi. İki kız kardeş olarak Ankara’da büyüdük. Annem günlerini evde bizimle geçirirken babam esnaf olarak çalışıyordu. İlkokul, ortaokul ve liseden sonra üniversite eğitimimi de Ankara’da aldım. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde Eğitim Programları ve Öğretim Bölümü’nde okudum. Mezun olduktan sonra 2002 yılında Samsun Vezirköprü’de bir köy okuluna sınıf öğretmeni olarak atandım. Orada bir yıl kaldıktan sonra yeniden Ankara’ya döndüm. Ankara’nın en uzak ilçelerinden biri olan Nallıhan’da iki yıl çalıştım. Burada branş değiştirerek rehber öğretmenliğe geçtim. Ardından Ulus Endüstri Meslek Lisesi ve sonra da Eryaman Türkkent İlkokulu geldi. Etimesgut, Sincan ve Yenimahalle’de değişik kademelerde birçok okulda görev yaptım. Geçen 19 yıl içerisinde birçok çocukla ve öğretmen arkadaşlarımla tanıştım. Tanıdığım her bir öğrenci ve öğretmen arkadaşım bende ayrı bir yere sahip. Bugün çoğu ile halen görüşüyoruz.

2002 yılında üniversite mezuniyetinin ardından 2007 yılında yaratıcı drama alanında yine Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladım. Benim için bu tarih, bir başlangıç, bir dönüm noktası oldu. Bu konuyu ilerde daha detaylı anlatacağım.

Şu an rehber öğretmenlik ve drama eğitmenliği yapıyorum. Bunların yanında çocuk ve gençlik romanı türünde kitaplar yazıyorum. Evliyim ve Ankara’da yaşıyorum.

Nebih Nafile: Yazmak ve okumak, her birinin keyfi başka başkadır. Çocuklar için yazan yazarlara ayrı bir sorumluluk yüklendiğini düşünüyorum. Sizin yazma fikriniz nasıl oluştu? Yazmanızı destekleyen birileri oldu mu?

Buket Çetin: Bence yazmak konusu kitaplarla olan ilişkimle gelişti. Çok küçük yaşlardan itibaren kitaplara düşkün bir çocuktum. Okula başlamadan annemin okuduğu masallar hep aklımda kaldı, ama en çok Kırmızı Başlıklı Kız’ı hatırlarım. Onun ormanda dolaşırken tüm hayvanlara neden sürekli “evet” dediği hiç unutamadığım bir konuyken annemin ses tonu bile halen kulaklarımda çınlar.

İlkokulda öğretmenlerin zorla okuttuğu kitaplar çoğu zaman sıkıcı gelse de kendi seçtiğim ve tekrar tekrar okuyup hayallere daldığım kitaplarım oldu. Küçükken masal okumayı çok severdim. Prenses ve Bezelye Tanesi hiç unutmadığım masallardan biri. Peri Bacası Temizleyicisi’nin resimleri, başını durmadan sallayan Çinli hükümdar ve peri kızı, çöllerde ortaya çıkan cinler, gökten düşen elmalar… Bunlar ilkokulda okuyup durduğum ve hiç bırakamadığım kitaplarımdı. Bir de tüm bunları okuyup kendi masallarımı yazmaya çalıştığımı hatırlıyorum. İlkokulda bir derste yazdığım bu masallardan birini öğretmenime gösterince çok şaşırmıştı. Arkadaşlarıma okumamı istemişti. Benim gibi yerinde duramayan bir çocuğun kendi yazdığı bu masal, öğretmeni şaşkına çevirirken sınıftakileri de hayran bırakmıştı.

Sonra ortaokul kitaplarım geldi. Pal Sokağı Çocukları ve Reşat Nuri Güntekin kitapları ortaokulda tanıştığım kitaplar oldu. Dünya klasiklerini, Gorki’yi, Dostoyovski’yi, Yaşar Kemal ve nicesini daha ortaokul lise yıllarımda okuyup bitirdim. En çok etkilendiğim ve elimden düşüremediğim tür romandı. İlk öykülerimi lise yıllarımda yazarken, hiç unutmadığım kompozisyon ödevlerim de ortaokul yıllarına denk geldi. Türkçe öğretmenimiz her ders mutlaka bir kompozisyon ödevi verirdi. Ve yazmaktan müthiş keyif alırdım.

Üniversite sınavlarına hazırlandığım dönem, kitaplar ve yazma ile ilgili ilişkimi adeta baltaladı diyebilirim. Sadece ergenliğin değil, çocukluğumun en büyük aşkı kitaplar ve yazmaktı… Ama yaşamın dayattığı gerçekler bu aşkı rafa kaldırmama neden oldu.

Üniversite yılları okumaya devam etsem de yazmak, o büyük aşkın can çekişen tarafı oldu. İçimde zaman zaman özlem duysam da, yazmak sanki bana küsmüş gibiydi. Kalemle aramızda ciddi bir soğukluk olmalıydı ki, aklıma bile gelmediği yıllar geçirdim. Öğretmenliğin ilk yılları da böyle geçti.

Ama içimde hiç dinmeyen bir özlem ve huzursuzluk o yıllar boyunca peşimi bırakmadı. Sonra yaratıcı dramanın yaşantıma girdiği yıllar var. Meğer ben üniversite sınavı, öğretmenlik falan derken o büyük aşkı çok derinlere iterek kendimden uzaklaşmışım. Devamını aşağıdaki sorular ile anlatayım.

Nebih Nafile: Çağdaş Drama Derneği eğitmenisiniz. Yazmanızda drama eğitiminin katkısı var mı?

Buket Çetin: Yaratıcı dramaya yüksek lisans eğitimi ile başladım. Aynı dönemde Çağdaş Drama Derneği’nin de eğitmenlik programına başladım. Yaratıcı drama birçok sanat alanı ile ilişkili bir alan. Kendisi de bir sanat eğitimi alanı. Bunun yanında insanın kendini var etmesine, yani kendi bakış açılarıyla, kendi görüş ve yaşantılarıyla, süreç içerisinde var olmasına dönük bir alan olduğu için grup içinde bireysel özgürlük çok önemli yer tutuyor. Duygu, düşünce ve bilgilerinizi sanatsal yollarla ve kendi içinizdekilerle özgürce paylaşma imkânınız var. Tüm bunların yanında oyunsu süreçlerin, şimdi ve burada ilkesiyle ilerliyor olması, içindeki çocukla buluşmayı ve üstü örtülmüş ya da benim tarafımdan bakacak olursak “derinlere itilmiş” yetenekleri ortaya çıkarıyor.

Yaratıcı dramanın hayatıma girmesi ile kendimi yeni baştan keşfederken güçlü ve güçsüz yönlerimi tanıma, kendimi fark etme ve ifade etme yönlerim gelişti. Benim kendimi ifade etmede en güçlü yanımın yazmak olduğunu ve yazmanın benim için derin bir tutku olduğunu anladım.

Nebih Nafile: Klasik bir soru olacak. Okuma bilincinizin açılmasında ve yazmalarınızın olgunlaşmasında örnek aldığınız yazarlar vardır mutlaka. Hangi yönleri sizi etkiledi?

Buket Çetin: Bu tür sorular bana hep zor geliyor; çünkü tek bir yazar, kitap ya da birkaç tane değil beni etkileyen. Birçok yazar ve kitaptan etkilendiğimi söyleyebilirim. İçlerinde Türk olan yazarlar da var. Yabancı olanlar da… Reşat Nuri Güntekin, Yaşar Kemal, Nermin Yıldırım, İnci Aral, Ursula Le Guin, Dostoyevski, Aldous Huxley, George Orwel gibi isimler yetişkin edebiyatında önemli isimler benim için.

Çocuk ve Gençlik edebiyatında ise etkilendiğim isimleri ayrı tutuyorum. Andy Mulligan, James Krüss, Evegene Trivizas, Zeynep Cemali, David Almond, John Boyne, Christine Nostlinger gibi isimler var.

Saydığım tüm bu isimler ve kitaplarda öncelikle dil benim için önemli. Temiz, sade ve etkileyici cümlelerin tadına doyamıyorum. Ardından anlatımın içten ve samimi olması, sonra da kurgusuna bakıyorum. Okuru ters köşe yapan, okurla oyun oynayan, merak uyandıran, zihinsel oyunlar içinde oradan oraya sürükleyen kurguları barındıran kitaplar benim için baş tacı oluyor.

Nebih Nafile: Kitaplarınızda hangi konulara ağırlık veriyorsunuz? Konuları seçerken nasıl bir yol izliyorsunuz?

Buket Çetin: Özgün olan, daha önce işlenmemiş olan konular benim için ilgi çekici oluyor. Bir de karakterin psikolojik yönünü derinlemesine, çocuk bakışıyla içten ve samimi bir dille verebileceğim konular özellikle ilgimi çekiyor. Bazen haberlerde gördüğüm, bazen sokakta, bazen bir kitapta okuduğum herhangi bir çocuğun çok derinlerindeki duygularını, düşüncelerini, yaşamını anlamaya çalışmak ve onun gözünden dünyaya bakmak beni çok heyecanlandırıyor. Onun gözünden gördüklerim ve hissettiklerimi başkalarıyla da paylaşmak yazma konusunda en büyük esinim oluyor. Tabii bir de çocukların yaşam coşkusuyla, sürprizlerle, umutlarla ve oyunlarla dolu bir dünyası var. Yazarken bu dünyanın içinde kaybolmak bambaşka bir duygu benim için.

Bu bahsettiğim ilgi ve anlama çabasıyla bazen otizmi yaşayan, bazen alzheimera tanık olan, bazen kuşak çatışması, bazen sınav kaygısı yaşayan, bazen de savaş göçmeni bir çocuğu odağa alabiliyorum.

Nebih Nafile: Bugüne kadar kaç kitabınız yayınlandı? Fantastik bir hikâye olan “Kedi Ankira” hakkında biraz konuşalım mı?

Buket Çetin: Bugüne kadar altı kitabım yayınlandı. Kulaklarıma inanamıyorum, Robotum Zeytin, Babam Kurbağa Oldu, Patlıcan Padişah, Kedi Ankira ve Kardeşim Turuncu Balık. Yedinci kitap olan “Sınav Bitti Eller Havaya” da çok yakın bir zamanda bizlerle olacak.

Kedi Ankira diğer kitaplara göre farklı bir kitap. Diğer kitaplar daha çok karakter ve konu çevresinde psikolojik derinliği yoğun olan kitaplar, Kedi Ankira ise fantastik kurguda ve karakterlerden çok konusu ön planda olan bir kitap.

Kedi Ankira’yı Ankara’nın fazlaca bilinmeyen, bilinir gibi olsa da üzerinde durulmayan ya da çocuklarca çok bilinmeyen yönlerine farkındalık kazandırmak amacıyla yazdım. Yazarken on yaş üzeri olan okuyucunun sıkılmadan, heyecanla ilerlemesini, elinden bırakmamasını istedim. Bunun için bu yaş okurun özellikle el üstünde tuttuğu fantastik kurgu ile yazdım. Kitabın ana karakteri olan Ankira, bir Ankara kedisi. Üç lise öğrencisini Ankira Diyarı isimli fantastik bir diyara hapsediyor. Bu diyarda yer alan dört şifreyi bulmadan kurtulamayacaklarını söylüyor ve macera başlıyor. Ankira kitabın özellikle başlarında öfkeli ve otoriter bir karakter imajı çiziyor. Böyle olmasının önemli bir nedeni var. Liseli gençlerin Ankara’yı yeterince tanımaması… Kitapta bölümler ilerledikçe Ankira’nın da daha yumuşak ve esprili yönleri ön plana çıkmaya başlıyor.

Kedi Ankira’yı okuyanların çoğu özellikle Malıköy Tren İstasyonu, Alagöz Karargah Evi ve Atatürk’ün Beyaz Tren’i ile ilgili bölümlerinde çok duygulandıklarını söylediler. Bu bölümler yazarken benim de çok duygulandığım yerlerdi. Özellikle Acılı Bir Tren Sesi bölümünde ağladığım da oldu.

Nebih Nafile: Dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgını nedeniyle söyleşimizi uzaktan gerçekleştirmek zorunda kaldık. Yine de çok keyifli oldu. Teşekkür ediyorum. Doğmamış çocuklar için söyleyeceğiniz bir sözünüzle söyleşimizi bitirelim istiyorum.

Buket Çetin: Ben de çok keyif aldım. Sizinle tanışma şansını yaşadığım için Turgay Kaçan’a ve bu söyleşi için size çok teşekkür ediyorum. Çocuklar ve gelecekte aramıza katılacak çocuklar için oyunların ve kitapların dünyasında nice sevinç dolu anlar diliyorum.

Nebih Nafile: Güneş Hepimiz İçin Kültür-Sanat-Edebiyat Söyleşileri

Kaynak: Özyurt Gazetesi

Hazırlayan: Nebih Nafile / 26 Mayıs 2021

Nebih Nafile
Nebih Nafile Kimdir? Yazar, Antakya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini doğduğu ilde tamamladı. 1992’de Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Mobilya İçmimarı ve Dekorasyon bölümünden mezun oldu. Aynı yıl öğretmen olarak göreve başladı. Bir süre Mustafa Kemal Üniversitesi ikinci öğretimde ergonomi, maliyet hesapları, üretim teknolojisi gibi derslerde eğitmenlik görevinde bulundu. Kültür Kentler Birliği Hatay İl Temsilcisi, Çukurova Edebiyatçılar Derneği üyesidir. Yerelde ve ulusalda sevilen birçok edebiyat dergilerinde şiir ve yazıları yayımlandı. 2006 yılından bu yana düzenli olarak Antakya’da Özyurt Gazetesi’nde “Güneş Hepimiz İçin” adıyla köşe yazarlığı yapmaktadır
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.