ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Mutluluk İksiri | Gülçin Yağmur Akbulut

26.04.2022
397
A+
A-
Mutluluk İksiri | Gülçin Yağmur Akbulut

İnce bir titizlenmeyle gözlerimi ovalayıp aktarın camına yapıştırılmış olan kâğıdı tekrar okudum. Yanılmıyordum. A4 kâğıdının üzerinde “mutluluk iksiri hazırlanır” yazıyordu. Bir ayağım ileri doğru giderken diğer ayağım beni geriye doğru çekti. Bu dünyanın kirini pasını temizlemeye hangi iksirin gücü yetebilirdi ki? Aklımın çeperlerine büyülü bir toz serpilmiş gibiydi. Acıların devası gerçekten bu iksirde olabilir miydi?

Yaşadığım sürece bir türlü mutlu olmayı başaramamıştım. Bazen boyumu posumu beğenmemiştim bazen geçinmek için babamın bana gönderdiği parayı az bulmuştum. Kimi kez bir çiçeğin açışında kabahat görmüş kimi kez de gökkuşağının renklerini fazla alacalı bulmuştum. Kuşların cıvıltısını gürültü diye nitelendirmiş, oturduğum evin semtini sevmemiştim.  Sürekli bir bahanem, biteviye bir mazeretim vardı. Mutsuzdum.

Saadetin giz kapısından girmeye karar verdiğimde yetmiş yaşlarında, aksakallı somurtkan bir beyle karşılaştım. Binbir çeşit mimikle dolu olan yüz ifadesi, yanlış yere adım attığım düşüncesini doğurdu. “Kelin ilacı olsa başına sürer.” Hüznün bütün desenleriyle yoğrulmuş olan bir çehrenin böyle bir iksiri kendinde denememesinin imkânsız olduğunu düşündüm. Para kazanmak amacıyla insanların duygularını sömürdükleri gün gibi ortadaydı.

Bir kez girmiş bulunuyordum aktara. Cama yapıştırdığı kâğıtta bahsedilen iksir hakkında bilgi edinmek istediğimi söyledim. Düşlerimi buğulu camlar ardında bırakmamam gerektiğini ifade etmeye çalıştı aktar. Ömrümüzün kefaretini döktüğümüz gözyaşlarıyla ödememizi, hayatın siyahtan başka renkleri de olduğunu anlattı bana. Sevinç salıncağında rüzgâra kafa tutabilmem için iksire ödeyeceğim miktarın bir önemi olmadığını belirtti. Küçücük bir şişe için nerdeyse tam altın parası istiyordu.

Açıkçası pek inanmıyordum aktara. Belki de bambaşka bir şeydi bu karışım. Sağlığıma zarar verecek bitki türlerini içeriyordu. İksirin kendisi üzerinde tesiri olmadığını gözlemlediğimi kendisine aktardım. “Evladım bizde derler ki yaşın yetmiş işin bitmiş. Bu vakitten sonra benim için en büyük mutluluk sağlığım. O da yerinde çok şükür. Oysa sen daha yolun başındasın. Belli ki öğrencisin. Mesleğe atılacak, para kazanacaksın. Eşin ve çocukların olacak. Bunları yaşarken ne insanlarla karşılaşacak, hangi kötülüklerle yüzleşeceksin, kim bilir?” diyen aktar amca elindeki şişeyi bana doğru uzattı.

Eli askıda kalmıştı aktar amcanın.  Bana bu iksirden fayda görmüş olan insanlardan örnek verip veremeyeceğini sordum. Bana onlarca örnek sıralamaya başladı. Kocası tarafından yüzüne kezzap dökülen bir kadının iksir sayesinde güneşe yeniden kavuşmasını, sürekli intihar girişiminde bulunan akıl hastası bir gencin sararmış bir yapraktan yeşile dönüşünü anlattı.

Yarına kadar düşüneceğimi söyledim. Olumlu veya olumsuz bir kararla ertesi gün aynı saatlerde aktara uğrama sözü verdim. Sağına, soluna, sokağına iyice bakarak yerini iyice tespit ettim aktar amcanın dükkânının. Tut ki iksiri almaya karar verdim, o kadar parayı nereden bulacağım ki? Eve geldiğimde ev arkadaşım Uras’a olanları anlattım. Her ikimiz de oturduğumuz pencerenin kenarında yarı şaşkın, yarı şüpheli bir sebatla göğün derinliklerine doğru daldık.

Uras’la üniversitedeki derslerimizin bitiş saati aynı zamana denk geliyordu. Yerleşkeden çıkıp doğruca aktarın dükkânına doğru yöneldik. Falan dükkânın yanı, falan sokak, filan yerin solu… Yoktu. Aktarın dükkânı yoktu. Bir anda silinip gitmişti sanki evrenin üzerinden.  Aktarın yerinde ekmek fırını, mutluluk iksiri kâğıdının yerinde ise çırak aranıyor yazısı vardı. Şaşırmış olamazdım, tam da fırıncının yerindeydi aktar dükkânı. Emin olmak için defalarca gidip geldik aynı cadde üzerinde. Benim mutluluk iksirim kanatlanıp uçmuştu. Uras gözlerini ayırıp gözlerimin içine doğru alaycı bir bakış uzattı. Halüsinasyon gördüğümü iddia eden Uras’a her ne kadar kırılmış olsam da ortadaki tek gerçek, mutlu olmam için zihnimin bana yarattığı bir sığınak olduğuydu aktar dükkanının. Arzusu büyük olanın hayali de ağır ağır oluyormuş. Tıpkı kanatlanan mutluluk iksiri misali…

Yarpuz Edebiyat Dergisi  Aralık  2021

Gülçin Yağmur Akbulut
Gülçin Yağmur Akbulut
Elazığ doğumluyum. Fırat Üniversitesi mezunuyum. Elazığ’da Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı bir kuruluşta görev yapmaktayım. Şiire sevdalıyım. On beş yıldır şiir yazmaktayım. Bir çok edebiyat dergisinde şiirlerim yayınlandı ve hala yayınlanmaktadır. Bunlardan bazıları Yaşam Sanat, Ekin Sanat, Sarmal Çevirim, Berfin Sanat, Mahfel, Kurgan, Bozkır İlleri , Kara kedi, Gökkuşağı, Temren, Deliler Teknesi,Delikli Çınar, Tomolos, Berfin Sanat, Silgi, Serhat Kültür, Bekir Abi, Ihlamur Dergisi, Aydos Edebiyat. Sinada Dergis, Üvercinka ,Yeni Gelen, Akatalpa, Son Gemi gibi edebiyat ve sanat dergileridir. Birçok şiirime beste yapıldı. Çeşitli antoloji ve gazetelerde şiirlerim yer almaktadır. Ayrıca yayınlanan denemelerim de bulunmaktadır. Şiir adına en büyük hayalim Türk Edebiyatında bir yer edinebilmek.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.