ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Malatya’da Yaşanmış Halk Hikayeleri | Mehmet Güler

Malatya’da Yaşanmış Halk Hikayeleri | Mehmet Güler

Derleme: Nuri Kaymaz

Malatya bankasın Sivas bankasına para gideceği haberini alan Mehmet Rıza Çıplak, Seydi Battal Çıplak ve Hüseyin Sırma adlı üç Atmalı (Şotik köyünden) Malatya Hekimhan ilçesi Balkaya mevkiinde pusuya yatar. Banka arabasını beklerler, öğle saatlerine doğru bayraklı bir jipin geldiğini görürler. Bayrak asılı olduğundan para arabası olduğu kanısına varırlar. Jip atış menziline girdiğinde lastiklerine ateş açıp hızla arabaya dalarlar ve arabada bulunanları derdest ederler. Arabada bir fötr şapkalı adam, bir kadın, genç bir kız ve iki koruma polisi vardır. Parayı sorarlar ardından jipi ararlar ama boş çıkar.

Fötrlü adam; Ben Malatya valisiyim der.

Mehmet Rıza derhal ceketini çıkartmasını ve şapkasını ister. Valinin ceketini giyer, şapkasını da takar ve sorar valiye: Bana mı yakıştı yoksa sana mı der.

Vali; sana yakıştı ağam. Ceplerini karıştırır cüzdanından 20 lira çıkar. Mehmet Rıza valiye döner; hem valiyim diyorsun hem de cebinde para çıkmaz ne biçim valisin?

Vali, ben ne bileyim ki Balkaya’da eşkıyaya borçlu çıkacağımı.!

Yapacakları bir şey yoktur, hepsini bağlarlar. Kadına kıza asla yanlış bakmazlar, hatta onları gevşek bağlarlar. Hızla Atma’ya doğru kaçarlar. Arabadaki kadınlar hemen ellerini çözer hepsini kurtarır. Arabada telsiz vardır bizimkiler telsizi bilmediklerinden imha etmemişlerdir. Telsizle yardım isterler. Bir gün sonra bir jandarma birimi  Şotik köyüne baskın yapar.  O zamanki aşiret reisi ve nahiye müdürü Mustafa Çıplak ( Must efendi) gelir. Yolda karşılaştığı askerlerden birini sert bir sesle çağırır; gel şu atımı tut.. Attan iner ve askerlere; en büyük rütbeliniz kim? Askerler, bu otoriter cesur adama ilerde sögüt ağaçlarının gölgesinde oturan albayı gösterirler. Must efendi o tarafa doğru  yönelir ve sert bir tonla alay komutanına; önce askerlerini köyden, evlerden çek dere kenarına topla yemek hazırlatayım karnınızı doyurun, ondan sonra bana ne soracaksanız sorun der. Albay; askerlerimi çekmezsem ne olur?

Must efendi; bana bak der ve etraftaki dağları gösterir. Benim bir işaretimle her kayanın ardında bir mavzer doğrulur bu dereye hepinizi gömerler sizin içinde bizim içinde iyi olmaz der. Albay dört tarafı yüksek dağlarla çevrili araziyi görünce ses çıkarmaz ve askerlerini dere kenarına çeker yiyebildikleri kadar koyun kesip yerler. Doyduktan sonra Must efendi; buyurun ne soracaksanız sorun. der

Albay olayı anlatır, yanlarında gelen valinin korumaları eşkalleri tarif eder. Tarif üzerine üçünü de köylülere yakalatır. Yakalandı haberi üzerine vali de Şotik köyüne gelir Must efendinin konağında otururlar. Üç kafadarı odaya alırlar. Mehmet Rıza’nın üstünde valinin ceketi ve fötr şapkası vardır. Bir binbaşı elindeki jopla Mehmet Rıza’nın suratına acımasızca iki üç tane vurur, ağzı burnu kanamaya başlar. Bir ara Mehmet Rıza vali ye; vali bey bir çift sözüm var ondan sonra beni öldürebilirsin..

Vali; söyle lan şaki..

Mehmet Rıza; o dağbaşında sizi assaydım asar mıydım, kesseydim keser miydim, dinine vicdanına yanındaki karın, kızına istediğim her iğrençliği yapar mıydım?

Vali kıpkırmızı kesilir; yapardın der. Bunun üstüne Mehmet Rıza; ben de onur – haysiyet vicdan vardı, yapmadım sende de onur haysiyet vicdan varsa bize işkence yaptırmazsın, cezamız ne ise adalet versin der. Vali bir daha fiske dahi vurdurmaz. Mahkeme günü vali her ne kadar bizi soydularsa bize insanlık dışı bir davranışta bulunmadılar diyerek lehlerinde ifade verir. Bu hafifletici sebep ve valinin inisiyatifi ile 6 şar yıl ceza alırlar. Ceza evinde de vali ziyaret eder. Üçünü oturtur, kendisi de arkadan kucaklamış şekilde resim çektirir..

Yıllar geçer Hüseyin Sırma’nın yeğeni Hasan Sırma, Bursa üniversitesi maliye muhasebe bölümünde okurken bir kızla tanışır aynı bölümdedirler. İlişkileri ilerler ve evlilik kararı alırlar. Kız ailesiyle tanıştırmak için Hasan’ı eve götürür. Biraz tutucu bir ailedir.

Önce Hasan’ı bir odaya alırlar yaşlı bir kadın oturmaktadır, Hasan el öpüp bir divana oturur. Gözlerini odanın içinde gezdirir, duvardaki resme bakar şaşırır, biri dayısı öbürleri de akrabalarıdır. Fötr şapkalı biriyle çekilmiş bir resim. Yaşlı kadın Hasan’ın reisime baktığını görünce; bakma o adamların kılığına kıyafetine onlar çok iyi mert adamlardı, resimdeki şık giyimli benim ölen eşimdir der. Bunun üstüne Hasan; biri dayım diğerleri yakın akrabalarımdır der. Yaşlı kadının gözleri parlar artık seni araştırmaya gerek yok verdik kızı sana der. Kızın adı Memduha’dır (valinin torunudur) halen evliler, İstanbul Bağcılar’da muhasebe büroları vardır…

Hüseyin Sırma, Mehmet Rıza Çıplak ve Seydi Battal Çıplak, yakalandıkları o an bu fotoğraf çekilmiştir.

Bir halk hikayesi

 Kaynak: Malatya Arguvan Narmikan köyü

Mehmet Güler /Yıl 1997

 

 

 

Terzi Nuri Kaymaz
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.