Kuşkusuz birbirimizin üzerine gömülüyoruz
|Gökhan Barış Pekşen|
Ben bir fotoğrafın rüyasıyım,
Peki ya sen ?
Saçların beyazlamıştı, benlerin bedeninde affedemeyeceğim günahlar biriktirmişti,
kimin parmak izleri bunlar?
Sen, ototrof bi’ tanrı olmaktansa
riyakar bir kul olmayı seçtin Zephyri ..
İnsan kendini ayırmış dinle,
dille ve renkle
Lütuf mu yoksa ceza mı?
Kapat gözlerini,
sen kimsin Zephyri?
Elmacık kemiklerime kimse dokunmadığı için Havva’dan nefret ettim..
Yılana da kızamazsın..
O da sonuçta bir elma..
Gittin;
senin için kurduğum cümlelerden,
beni unutan sesimden,
tenimden,
şarkılardan,
mart’tan …
Kalktım;
kendime sahip çıktım ..
Çeşitlenerek çoğalan ruhumu diri ateşlere attım ..
Alışmak değildi bu,
gövdemde ki ürpertiyi artık hissetmedim ..
Kimsin sen Zephyri?
Seni hayatta tutmayı denedim ama olmadı ..
Dudaklarımda bir kadın nefesi,
Goethe ve Wittgenstein aşkla öpüşüyor gibi..
Sonra ilkokul sıraları kadar kimse sığamıyor içime,
kimse tanıdık gelmiyor,
kimse içimde ki o yaralı hayvanı göremiyor ..
Ağlayacak gibi olduğumda birine mektup yazıp,
onun hayatımdan çıkmasını bekliyorum ..
Japon balığıma bu kadar yüklendiğimi bilmiyordum bu gece..
Sanırım bu ev,
bu oda beni katlediyor,
neden buradayım ki!
Kimsenin merdiven çıkarken gökyüzüne bakmayacağı yerde, salıncak kurdum bu gece ..
Sallanmayan ve sadece bakıp,
kendinizi sorgulayacağınız,
hala bir başkasını suçlarken,
göğüs aranızdaki terlemeyi,
eski bir aşk hikayesindeki gözlüklü kadınlara mı bağlayacaktım?
Schopenhauer derki; uzağı göremeyen gözlüklü biri ile sevişmediyseniz, hala doğanızı ve göz bebeklerinizi katlediyorsunuz demektir..
Sanırım yaşlandığı için pencereyi açık unuttu..
05:42
Bar taburesinde yazdıklarımı okuyordum,
arada kendi yansımamı izliyordum aynada ve girip çıkanların hikayelerini attığı adımlarla adlandırmaya çalışıyordum Hank’in yerinde..
Susarak dinliyordu beni oturduğu yerden
bir Tecilla daha söyledi,
bir kaç buz parçası daha..
Masanın üzerinde duran kadehini alıp önümdeki tabureye oturdu,
ana rahmine batırılmış o yüzündeki ifadeyle susarak devam etti dinlemeye beni..
Yüzündeki saklı o ucuz otel odalarının pis kokuları siniyordu üzerime,
gözlerinin altındaki çizgilere bakarak,
silinmiyor dimi her şey dedim!
Tırnaklarının arasında kalan tuz parçalarını yalamadan diliyle barmene seslendi,
hey Hank
bir tecilla daha ..
Hank yüzünde acı bir tebessümle gözlerine baktı kadının, mutsuzluğun içindeki insan profili sen olamazsın Adorlee..
Mutlu olanlarda hastanelere,
tımarhanelere düşüyor Hank, siktir et şimdi öğüt vermeyi şişemi getir sadece..
Hank elindeki tecilla şişesini sertçe Adorlee’nin önündeki bar masasını vurup sırtını dönüp uzaklaştı..
Yüzüne baktım uzunca Adorlee’nin,
ve ellerine..
Elleri soğuk ve çelimsiz bir kentin kimsesiz çocukları gibi yetim kalıyordu bar masasının üzerinde..
Başını hafifçe yukarıya çevirerek Tanrı’ya seslendi sessizce,
ve ardından sustum..
Dili kopartılmış bir köle gibi titriyordu karşımda..
Ve o an,
kop koyu bir hâl aldı burası –
ben çoktan unuttum..
Çıkış kapısına ördüğü kırmızı tuğlaların kana bastırılmış rengiydi bu..
Hank çok geçmeden anlamıştı ayrılığı,
ben zaten doğruları fısıldamıştım ruhuna..
Adorlee ayağa kalkıp sallanan bedenini oturmakta olduğum bar taburesindeki sırtıma yasladı sırtını, kafasını hafifçe yüzüme çevirip –
“Gökte ay dolunay bu gece,
V numaralı tabletin getirdiği yol (yeryüzünde cehennem) diye fısıldadı kulağıma kısık bir ses tonuyla..
Ve ben,
bu dünyadan göçtüğümde
halâ aynı güneş parlıyor olacak dedi,
gökyüzünde..
Barın çıkış kapısına doğru ilerlerken ansızın yüzünü bize dönüp,
anladım sizi dostlarım –
dar alanlarda sıkışmadan geniş alanlarda gezinmeye benziyor mutluluk, dedi Adorlee
Ve yüzünü tekrardan barın çıkış kapısına dönüp kendi yalnızlığına doğru emin adımlarla yürüdü..
Herkesin çoğu zaman sustuğu yer
ağıt yakılan yerdir Hank,
ya ölüler vardır ya da çoktan bitmiş bir hikaye..
Kalbimi söküp alan demir doğramacısı gibi, içeriden sert çekiç sesleri geldikçe güzel bir şey başlayacak sanıyordum..
07:50
Bay Regl’nin hikayesini öğrenmek istediğiniz için,
yaşamımdan bir yılımı vermemi istediniz bu şiirde..
Ve bende,
önce kendimden başlayarak kandırıyorum herkesi..
Ve şimdi önümdeki duran o duygusuz soğuk taş duvara kafamı vurmalıyım ki dağılsın tüm harfler ateşe,
hadi yakalım şimdi herkesi bu büyük pazarda Zephyri ..
…
..
.
Bir bomba patladı içimde ve öldü tüm fotoğraflar,
insanlar ..
Ben bildiğimi sanırken, Tanrılar tarafından gönderilmiş bir acıya eşlik eden uzun süreli aşk kaybetti ruhumda bu sabah..
24:59
Bir mezar bekçisi gibi beklediğim için hep hayatı kaçıracağımı biliyordum ..
En son neye güldün diye sorduğunuzda,
bilyeleri ile gömülen bir çocuğa bakarken dedim..
– Gökhan Barış Pekşen
– Kuşkusuz hepimiz birbirimizin üzerine gömülüyoruz
– 15032019