Kış Ayları Vazgeçilmez Kestane Hakkında | Hüdaverdi Doğanlı
Yarım Kalmış Hayatlar- kitabımdan alıntıdır.
Bu arada Yolumu Ararken Karşıma çıkan Kestane Camii ve kestane hakkında biraz söyleşelim mi? Türkiye’nin en kaliteli kestanelerinin yetiştiği yer Nazilli’dir. Ancak “kestane adı”, “kestane şekeri” ile kestane şekeri de Bursa ile özdeşleşmiştir.
Kestane şekerinin ilk üretildiği yer kesin bilinmemekle beraber, birçok dünya dilinde Fransızcadan geçen Marron glacé adıyla bilinen kestane şekerinin günümüzdeki haliyle ilk 16. Yüzyılda üretildiği sanılmaktadır. Ülkemiz de ise Balkan ve Kafkas göçmenlerinin yoğun olarak yaşadıkları ve pastacılık ve şekercilik faaliyetleri ile uğraştıkları Bursa ilimizde, üretilip geliştirilerek tanıtılmış ve markalaşmıştır.
Kestane şekeri; kestanenin kaynatılmış şurup ile işlem görmesi ile elde edilen, ileri bir teknoloji gereksinimi duyulmayan, önceleri Bursa’da evlerde üretilirken, sonraları gıda sanayi içerisinde önemli bir yer tutmaya başlayan, Bursa’nın simgesi haline gelmiş güzel bir hediyelik Uludağ eteklerinin ünlü kestanesinden yapılan kestane şekeri, asırlardır şekerli şerbette kaynatılıp evlerde üretilirken, 1900’lü yılların başında duble olarak satışa yönelik üretilmeye başlanmıştır.” denilmesine rağmen; toplam kestane üretimin ancak %3 kadarı Bursa’ da, %50’ye yakını Aydın ilinde üretildiğini yazmaktadır kaynaklar. Aydın’ın Nazilli ilçesi üretimin yoğun olduğu yer olup, bununla ilgili ürün ticareti de çok eskiye dayanmaktadır. Kısa adı Kestane Camii olan Kestane Pazarı Camii, 1290 yılında kilise olarak inşa edilmiş, daha sonra büyük Nazilli Depremi’nde yerle bir olan tarihi yapı, 1868 yılında hayırseverler tarafından tamir edilip cami olarak hizmete açılmıştır. Kurtuluş savaşında da yanarak zarar gören, daha sonra tekrar onarılan cami “fevkani şeklinde” olup, üst katı ibadethane alt katı dükkânlardan oluşmaktadır.
Otuz sekiz yıllık ziraat mühendisi, yirmi beş yıllık da gıda denetim görevlisi olarak, Bursa’da on beş yıl kamu görevi yapmış, kendi memleketi Nazilli olan birisi olarak; her iki bölgeyi çok iyi tanıyan birisiyim. Kestane üretim alanı olarak, üretim miktarı olarak, ürün ticareti ve tarihi geçmişi olarak bir Nazilli ürünüdür. Ancak bunu konun dışında kimse bilmemektedir. Kestane, Bursa’da üretilen ve tanıtılan “kestane şekeri” sebebiyle Bursa’ya has bir ürün sanılmaktadır. Oysa Bursa İpek merkezidir, Osmanlıya başkentlik yapmış kadim şehrimizdir. Başta “Koza Han” olmak üzere her türlü ticari, sınai, idari ve dini tarihi yapının olduğu şehirde bir “kestane borsa binası” ya da “kestane cami” bulunmamaktadır. Bursa’dan Nazilli’ye ziyaretlerimizde özlem giderirken, Bursa’ya özgü kestane şekeri almak lazım…
Nazilli’de kilosu 20 liradan satılan kestanenin kendisi, şekerli şurupla işlem görünce oluyor kilosu 120lira. Yarım alsan az olur, bir kilo almalı bari. Akraba eş dost çok; birini alıp öbürünü almasan olmaz. Her gidişte bir kısmına hediye şeker almak galiba en makul olanı… 5-6 paket almış olsan 1 çeyrek altın ediyor. Hediye işi kolay, buna kafa yormayalım. Bizim kendimiz ve gönüllerin buluşması zaten hediye; hem de çeyrek altın değil, gremse altın. Esas konumuz 20 liralık kestanenin, şuruba girip işlem görerek 120 lira olması ve bize olan etkileri. Bunun karşısında bizim duruş ve tavrımızın ne olduğudur.
Kestane ve kestane şekeri, Türkiye’nin her yerinde bilinir ve tüketilir. Ancak Türkiye’nin bir başka şehrinde kestane cami ve kestanenin ticari geçmişi yoktur. Nazilli bu konuda tek örnektir.