ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

İlk Çit Çekilmesinden Sonra Dünya Düzeni ve İnsan | İbrahim Uysal

07.12.2022
296
A+
A-
İlk Çit Çekilmesinden Sonra Dünya Düzeni ve İnsan | İbrahim Uysal

HERKES, HERKESE KARŞI MIDIR?

Artık “insan” deyince iki kere düşünüyorum.

Bu iyi ya da kötü olduğu için değil.

Aslında yaşamak sadece gün almak, ömür ise gün saymak değildir.

Yaşamak, ağzında tat, içinde huzur ve mutluluk bulmak olmalı.

Doğa ne güzel sergidir; otu, çöpü, ağacı, yüzeni, uçanı, kaçanı, uysalı, vahşisi bütün hayvanı ile…

Her birinin doğal bir yaşam seyri vardır. Ta ki İnsan var olana kadar…

Bu yaz özellikle sahillerde, tatil kasabalarında gördüğüm kediler, köpekler beni çok etkiledi.

Belki yanımızdan daha önceleri de gelip geçmişlerdir. Şık şıkırdım giyimli bayanların elinde, ayaklarının dibinde, bir çocuğun sevecen kucağında ya da yumuşak, sert bir erkeğin elinde ipi ile…

O gün fark etmediğimiz bu güzel canlılar, belki de o günler bize bile “pas vermemişlerdir.” Havalı sahiplerinin yanında, havalı giysiler içinde, özenli tıraşları ile…

Bunlar, onların şansları idi…

Oturduğum bir kafede yan masada kucaklarında köpekleri olan iki kişi konuşuyor. Biri diğerine köpeği ile ilgili bir şeyler anlatıyordu. İster istemez kulak misafiri oluyorsun.

Meğer benim ortalıkta gördüğüm köpeklerin çoğu, genetikleri ile oynanmış hayvanlarmış. Hatta ayaklarının dibinde soluk soluğa dolaşan tombiş köpek de böyle bir imalat hatası imiş.

Kocaman bir vücuda, küçücük nefes sistemi yapmışlar.

Düşününce, çok enteresan geldi.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) içinde, meğer genetiği ile oynanan hayvanlar da varmış.

Yapay tavuk, yapay peynir, yapay et, yapay pirinç…

ABD’li tarım ve gıda teknolojileri yatırımcısı Jim Mellon, şu an 50’nin üzerinde şirketin kültivatörlerde gerçek hayvan hücrelerinden et üretimi üzerinde çalıştığını söylüyor. Yapay et üreticisi Future Meat CEO’su Rom Kshuk ise İsrail merkezli biyoteknoloji merkezi Rehovot’ta hayvan hücrelerinden üretilen yapay et ürünlerindeki organik hataları ortadan kaldıran bir biyoreaktör ürettikleri bilgisini veriyor.

Peki, bu değişim, genetik oynama insana da yansımış mıdır?

Doğada, insana kadar her şey DOĞAL…

İşin içine insan girince, genetik, davranışlar dahil her şey iyi ya da kötü olsa da değiştiriliyor. Ne acı!

Geçenlerde “Thomas Hobbes’un İnsan Felsefesi Bağlamında The Platform (2019) Filmi Üzerine Bir Analiz” başlıklı, bir makale okudum.

Makalenin girişi çok enteresan idi…

“İnsanı insan yapan özellikleri ifade etmek için başvurulan insan doğası hakkındaki düşünceleri farklı perspektiflerden ele alan birçok teori söz konusudur. İnsan doğası üzerine ileri sürülen düşünceler farklı insan modellerinden yola çıkarak yaşamın örgütlenmesi ve anlamlandırılması için çeşitli perspektifler sunarlar. İnsan doğası belirli özelliklere indirgendikten sonra, insan hakkında görüş bildirmek ve toplumsal yaşamın nasıl örgütlenmesi gerektiği hakkında hüküm vermek daha basit olmaktadır. Bu doğrultuda insan doğası kavramı, insana yönelik genellemelerin yapılması ve insanın belli özelliklere indirgenerek tanımlanması için pratik bir işlev görmektedir. İnsan doğası kavramıyla, insanın toplumsal bir varlık oluşu, içinde yaşanılan çevrenin etkisi ve yaşam deneyimleri ikinci plana itilerek insanın doğal olarak sahip olduğu nitelikler ön plana çıkarılır. Bu doğrultuda insan hakkında bir hüküm verildikten sonra insanın ne olduğu ve ne olamayacağı da belirlenir.”

Bu girişten sonra yapılan şu vurgu dikkatimi çekti:

“İnsan doğası gereği bencildir ya da insan doğası gereği kötüdür benzeri düşünceler kabul edildikten sonra insanlara güvenmek ya da insanların dayanışmalarını beklemek anlamsızlaşır.”

Bu söze katıldığım kadar, katılmak istemediğim yönümde var. Ama işin kötüsü pek haksızda sayılmazlar.

Bütün felsefi yaklaşımlarda, insanın “kendini bilmesi” vurgusu vardır.

Bunun yanında Thomas Hobbes, siyaset felsefesini ele alınırken en çok gönderme yapılan ifadelerden birinin “homo homini lupus”, yani “insan insanın kurdudur,” tümcesidir.

J.J.Rousseau’da “Toplum Sözleşmesi”nde, insanın bencilleşmesinin ilk adımından söz ederken, bunu “ilk çitin çekilmesi” olarak tanımlar.

Bu mülkiyette bencilleşmenin bir adımıdır.

Olaylar kişileştikçe, bencilleşme artar, olaylar sosyalleşip, toplumsallaşırken, bencilliğin yerini toplumsallık, paylaşımcılık, ortak üretim gibi ütopyalar alır.

Ütopyalar dedim. Nasıl ki hayvanların, bitkilerin GDO’su ile oynanarak doğal genetik özellikleri bozuldu ise aynı şekilde, toplumsal yaşamda eğitim ile yaratılan şartlar insanın genetik özellikleri olmasa da toplumsal duyarlılık özellikleri bozulmuştur.

Yıllar önce TÜBİTAK Popüler Bilim Yayınlarında yayınlanmış olan Richard Dawkins’in “GEN BENCİLDİR.” Yapıtı buna başka bir örnektir. Toplumdaki sosyal, kültürel evrimin yanı sıra, genetik bir evrimleşmeyi de işaret eder.

İnsanın düşünce ve davranış yapısındaki değişimi gözlemleyenler, genelde toplu bir evrimleşme, değişim sürecinde olduğunu görecektir.

Kapitalist sistem kişileri, toplumları bireyselleştirirken, tüm yaşam alanlarını bozmaktadır. Bu gibi değişim süreçlerinde ise genetik süreçlere kadar da sürüklemektedir.

Bu nedenle ülkeler, yönetimler, yönetim sistemleri, seçmen davranış ve tercihleri çok önemlidir.

Her sistem, kendi felsefesi çerçevesinde, kendi insanını yaratır. Her sistemin de doğal olarak bir düşmanı vardır. Feodalizmin düşmanı Kapitalizm, Kapitalizmin düşmanı ise Sosyalizm olduğu gibi…

Demokrasinin düşmanı, Faşizmdir.

Nazım Hikmet’in dizelerinde, “Sana düşman, bana düşman/ Düşünen insana düşman/ Vatan ki bu insanların evidir/ Sevgilim onlar vatana düşman,” der.

Bütün bunları gösteriyor ki insan için sosyal, kültürel ve siyasal bütün yaşam alanlarında bir süreç yürütülüyor. Sisteme hâkim olanlar, düzenlerinin sürmesi için insanı eğitiyor, evrimleştiriyor ve yönetiyor.

İlk çitin çekilişinin üstünden yüzyıllar geçmiş olsa da hala sömürü düzeni, savaşlar bitmiyor.

Bu yüzden dünyayı yönetmek gibi çılgınca bir fikre sahip olan bazı despot iktidarlar, pek değişmiyor. Faşizmin babaları, bu yüzden önce insanı insana kırdırdılar sonra insanı evrimleştirmek istediler. Herkes herkesin canı, ciğeri, kardeşi iken insan, insana karşı düşmanlaştırdılar. Bu yüzden, bazı düzenlerlerin değişmediği gibi birilerinin iktidarları da değişsin istenmiyor. Bu yüzden sen kıt kanaat geçinip durumuna şükrederken, birileri senin emeklerini, geleceğini küresel çapta sömürüyor.

Ve sen canım kardeşim onca kargaşa ve karmaşa arasında şimdi neden herkes, herkese karşı?” olduğunu fark etmeyebilirsin. Bir gün uyandığında, kendini sofranda yapay tavuk, yapay peynir, yapay et, yapay pirinç, yapay mısır unundan ekmek yediğini anlamış olursun.

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.