Haykıran Yürekler | Nevin Bahtışen
Beni görmüyor, oysa ben onu sokak lambasına taş atıp kırarken görüyorum. Karanlığı fırsat bilip ilerde yürüyen kıza sokuluyor sinsice; benden habersiz eylemde. Ay ışığı bir lamba kadar aydınlık, koruyor kızı.
Delikanlı karanlık düşünceler içinde, karartmak istiyor her şeyi. Kıza tecavüz ediyor, amacı kirletip atmak; kirlenmez ak pak ruhu, senin pis emellerinle.
Haykırdı aman diledi, görmedi yılan gözlerini, hasta ruhunu; anlayamadı insan kılığında bir canavarı.
Biraz süzülüp sokuldum, parçalanmış, taşlaşmış ruhunu görüyorum.
Gözlerinde seyrediyorum, aman diliyordu babasından; annesine kaydı gözleri, sindiği köşede çaresiz. Ah diyebildi, aldığı tekme darbesiyle; nedenini, niçinini bilmiyordu.
Böyle hakka sahip değildi hiç kimse.
Farkında değildi, çaresizlik ruhuna kat kat örülmüş, gelinliğinle girdin, kefeninle çıkarsın kocan evinden.
Kadın, ne ki? karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceğin bir canlı, yalnız nefes alıyordu.
Ruhuyla ilgilenen yok, kendi bile farkında değildi. Annesi de onun gibi daha da zor durumdaydı.
Çocuk elini uzattı, anne hadi kalk diyebildi. “Yok, yavrum. Sesini çıkarma, geç arkamda saklan” dedi, göz yaşları arasından, yırtılan dudağına aldırmıyordu.
Bir canavar doğuyordu, herkesin kapısı kapalı, dört duvar arasında yaralı yürekler bir canavara dönüşüyordu, kimse görmüyordu ve bilmiyordu.
Babanın gözleri evvelden kapalı, yüreği nasırlı, duygular körelmiş…
İnsan görünüşlü canavar artık sokaktaydı, amacı kirletmek, yakmak ve can acısını atmak istiyordu. Bir başkasının canını acıtarak hayata devam ediyordu.
Ay utandı, saklandı bulutlar ardına, yıldızlar çil yavrusu gibi dağıldı gökyüzünde.
Bir dram yazılıyordu, insan koynunda ve apaçık ortalıkta. Kız parçalanan ruhuyla anlam veremiyordu, insan insana bunu yapar mıydı? Aklına üşüşen bin bir türlü soru vardı.
Hayvanlar utandı çekildi kendi yalnızlıklarına, bir kuytuya sığındı yuva diye.
Nevin Bahtışen