Hatay’a Göç Müzesi Şart | Müslüm Kabadayı
Bilimsel çalışmalar ilerledikçe, mevcut bilgilerimiz de değişiyor veya gelişiyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, Hominidlerden (insansı) Afrika dışına çıkan ilk örnek Erectus’tur. Gürcistan’ın Dmanisi bölgesinde bulunan ve 1.8 milyon yıl öncesine tarihlenen Homo Erectus kafatası fosilinden ve ayak-kol kemiklerinden anlaşılıyor ki, ayakları üzerinde dik duran bu ilk insansı, aynı zamanda mağarada yaşamayı ve ateşi bulmayı başaran ilk örnek. Bu nedenle “dik insan” anlamına gelen Homo Erectus adı verilen türün, Dünya’ya yayılmasındaki kavşağın, Doğu Akdeniz olduğu anlaşılıyor.
Modern insan olarak bilinen Sapiens’in Doğu Afrika’da ortaya çıktığı, tüm Afrika coğrafyasına 65 bin yılda yayıldığı biliniyor. Şu andaki verilere göre 135 bin yıl önce Afrika dışına göç etmeye başlayan Sapiens’in 135-115 bin yılları arasında Batılıların “Levant” olarak adlandırdığı Doğu Akdeniz’e yerleştiği biliniyor. İşte bugün Hatay’ın da içinde bulunduğu Doğu Akdeniz coğrafyasında modern insanın 135 bin yıllık göç tarihinin derin izleri bulunmaktadır. İşte bu izlerin arkeolojik buluntularının, antropolojik-etnolojik ve folklorik öğelerinin bir müzede toplanarak, modern insanın kültürel evriminin ortaya konması büyük önem arz etmektedir.
Samandağ’daki Barutlu Mağara’da 90 bin yıl öncesine ait insan fosilleri, bu insanların kullandıkları aletler bulunmuştur. Yine Keldağ’ın Akdeniz’le birleştiği bir koydaki Üçağızlı Mağara’da 40 bin yıl öncesinde et pişiren insanın aletleri, eşyaları gün yüzüne çıkarılmıştır. Antakya’da yeni yapılan Hatay Müzesi’nin girişinde bu mağara canlandırılarak burada yaşayan insanlarla ilgili buluntular ayrıntılı biçimde sergilenmektedir. Yüzlerce tümülüsün yer aldığı Amik’te (Atçana, Tel-Kurdu, Tel-Tainat, Tel-Cüdeyde) bulunan önemli yapıtların Hatay Müzesi ve Louvre Müzesi’nde sergilendiği bilinmektedir.
Neolotik çağdan günümüze kadar kuzey-güney, doğu-batı yönlerinde gerçekleşen göçlerin kavşağında kalan Hatay, gerek Amik Ovası’ndaki, gerekse Samandağ çevresindeki ve İskenderun Körfezi’ndeki verimli toprakları, doğal güzellikleri nedeniyle bugün de göç almaya devam etmektedir. Son yıllarda Suriye’den göçle ilin dokusunda olumsuz değişim görülse de, coğrafyanın ve paylaşımcı kültür atmosferinin etkisiyle bu en aza inmektedir. Bu da göstermektedir ki Hatay, coğrafyası ve kültürüyle göçmenlerin kısa sürede uyum sağladığı bir yerelliktir, aynı zamanda bir evrenselliktir. Bu karakteristik niteliği, Hataylıların göçtükleri başka kentlerde ve ülkelerde sıcak ilişkiler kurmalarına ve başarılı çalışmalar yapmalarına zemin oluşturmaktadır. Dolayısıyla ortak yaşama kültürünün verilerinin ortaya konacağı en önemli “Göç Müzesi” Hatay’da kurulmalıdır.
İşte Hatay coğrafyasında gerçekleşen tarihsel göçlerin hikayesini yeni kuşaklara anlatacak, böylece insanlığın 135 bin yıllık kültür evrimine ışık tutacak bir Göç Müzesinin Antakya veya İskenderun’da açılması çok önemlidir. Antakya’daki eski Arkeoloji Müzesi, aslında bu amaçla düzenlenebilirdi. 66 yıl Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veren taş binanın, 6 yıl boş kaldıktan sonra “Şehir Müzesi” ya da “Etnografya Müzesi” olarak açılacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu tarihi binanın kent merkezinde bulunması nedeniyle Göç Müzesi olarak düzenlenmesi çok yerinde ve anlamlı olurdu. Bunun gerçekleştirilme koşullarının araştırılmasını, mümkünse bu binada, değilse başka bir yapıda Hatay Göç Müzesi’nin faaliyete geçirilmesi, kültür turizmi açısından da Hatay’a katkı sağlayacaktır.