Haftanın Kitabı | Sarsıntı | Meral Baltacı Nalbantoğlu
|Barış İnce
Nihayet bir romanda, insanoğlunun ağzıyla burnuyla çıkardığı iç kaldıran seslerin etkisiyle ilgili bir şeyler yazıldığı için Barış İnce’ye yakın hissediyorum kendimi. Bu kadar gerçek ve rahatsızlık verici insani bir duruma edebiyatta rastlamamak ya da az rastlamak tuhaf gelirdi bana, türlü ucubelikler anlatılırken. Aslında bu bir defo olsa da, bir çok için gerçek ve hadi diyelim ki; uyumsuzluğa dair sağlam bir işaret. Kendi adıma, akla gelmedik bazı konularda uyumsuz olduğumu kabul ediyor, bunun da toplumun çoğu tarafından olumsuz bir kişilik özelliği olarak değerlendirildiğini biliyorum. Barış İnce’nin kahramanları da bu kategoriye giriyor. İyi, kötü, dürüst, sadık değiller tamamen. Siyah ya da beyaz değiller. Çoğumuz gibi ortadalar, belki biraz fazlaca siyahlar biraz beyaz. Sosyoloji okuyup bankacılık yapan ve boğucu beyaz yakalı hayatından bıkıp doğup büyüdüğü adada bir meyhane işleten Levent, kendini herkesten üstün gören, insanları çıkarlarına göre kullanan Filiz, dost gibi görünüp arkadan planlar yapan Yiğit gibi karakterler, roman boyunca içki masalarında hayatın nasıl olması gerektiğiyle ilgili ahkam keserlerken, yazar tarikatlar başta olmak üzere bir takım ülke meselelerine değinirken, metin birden bir cinayet romanına evriliyor ve okuyucuyu şaşırtıyor. İşte bu şaşkınlık için okunabilir bu kitap.
“İnsanlar ne çok şey biliyor. Her konuda az da olsa mutlaka bir şey biliyorlar. Çok konuşuyorlar, susmayı ayıp görüyorlar. Hep kendilerinden bahsediyorlar. ”