Güz Tabletinin Kırılma Ânı | Aziz Kemal Hızıroğlu
Orta yaşlılar unutmaz o katliamı.
Güz, bir bahçede
kurşuna dizmişti iki genç mevsimi.
Gazeteler, radyolar, televizyonlar anlat, anlat, anlat…
İşte o benim bahçemdi. Kuyulu bahçe. Yomsuz.
İlkbahar ve yaz delik deşik edilmiş, cesetleri
kuyuma atılmıştı. Bir odaya sinmiş, kirli camın ardından
cürümü izlemiştim.
Güvenlik güçleri, sirenler, cankurtaranlar, komşular,
medya mensupları, ifadeler… Kimsenin üzülmediğini
gördüm. Timsah gözyaşı bile yoktu. Kuyudan çıkarıldı
ölüler. Morga kaldırıldı. Kenarda köşede kısa haberler.
Sonra bilmediğim uzaklıklara defnedildiler.
Güz bulunamadı. Bulunamazdı.
Bahçemi, evimi, beni
işgal etmiş, içime gizlenmişti. Korkudan kimselere
söyleyemedim. Anılarımı sevmiyordu güz,
“pembeyi sil, kırmızıyı çiz, mavi asla…!”
Karaciğerimle flört ediyor, kapısına içki yığıyordu.
Kurşunları yoktu artık, içeriden vuruyordu.
Filistin usulü kopuk bir dille
yaşamaya alışmıştım.
Kışı merak ediyordum, karda yürüme hayalleri kuruyordum.
Kapım çalındı bir sabah. Ellerinde kitap,
yüzleri kan revan onlarca genç :
“cinayetin zaman aşımı olmaz, teslim ol” dediler.
“Biliyoruz, güz sensin…”
(*) (Bireylikler, Mayıs-Haziran 2015, sayı 62)
(*) Kana Yüzüm, Ulak Yayıncılık, Aralık 2016