Gururum | Gülçin Yağmur Akbulut
Sanma ki hep susuyorum
türkülü bulutlara yüklüyorum kurşunla dağılmış sevdamı
yalçın dağlara kusarken
aşkın sancılı zehrini
ansızın çağlayan şelalelerle
paylaşıyorum iflah olmaz sırlarını
Sanma ki hep susuyorum
yağmur taneleriyle söyleşiyor
hüznü çiseleyen yüreğim
abanırken mavi okyanuslara
yıldızsız göğüs kafesim
ben kuzey doğudan savrulan
öfkeli deli poyrazım
Bir beyaz
kağıt bir kaleme anlatıyorum çırpınışlarımı
kızıl saçlarının yelpazesiyle uyanırken ölüme davetkar şafaklara
yorgun bir fenerin ışığıyla sıvazlıyorum hicranı kan ter içinde
ancak böyle avutuyorum
ay karası umutlarımı
böyle dindiriyorum
içimdeki sivri bıçak yaralarını
Özgürce uçuşan
kuşlara soruyorum
fesleğen kokulu düşlerimi
toprağa salıyorum
eteklerimde filizlenen hercai yıllarımı
buram buram kar kokarken
ıssız yalnızlık mevsimi
durgunlaşan sözcüklerde soluyorum
endişeli hiddetimi
En onulmaz
zirvelere çıkıyorum
patikalı yollardan
inerken en dipsiz kuyulara
çakıl dolu yamaçlardan
uçsuz bucaksız
mağaralardan sesleniyorum
avlunda uçan kasnaksız uçurtmalara
seni seviyorum seni
seviyorum diyorum
ağaca ünlüyor
çöle banıyorum da aşımı
inat bu ya
bir sana söylemiyorum çaresizliğimi
Olur da bir
gün
gökyüzü dile gelirse
şaha kalkarsa kızgın bulutlar
sarp kayaların dili çözülürde
açarsa denizler yüreğini sana
bil ki o gün bükülür belim
en sivri mavzer
en dokunaklı feryat olurum
tek mermi sıkarım şakağıma
gözümü kırpmadan
alırım bu canı gururum
boyun eğmektense kalbime
Alkış Dergisi Kasım Aralık 2019