Günün Kitapları | Değerlendirme: Gazeteci Özkan Saçkan

26 ŞUBAT TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım.
//PAÇİNKO BİLYELERİ: “Zarafet ve melankoli yüklü, titizlikle damıtılmış bir duygular kitabı.” Le Monde.
//SÜRGÜNLER: Aşk, sadakat ve insan ilişkilerine dair bu çarpıcı eser, Joyce’un zengin dünyasına kısa ama unutulmaz bir bakış sunuyor.
//TAPINAK: Tapınak, dini terminolojide yüce bir varlığa tapınılan âdetler, ibadetler ve ritüeller için yapılmış kutsal bir yapıdır.
//VİSKİNAME: Kitap, viskinin ortaya çıkışına, farklı toplumlardaki üretim ve tüketim faaliyetlerine, farklı dillerdeki karşılıklarına, dizi-film sektörüyle kurduğu bağa ve nicelerine odaklanıyor.
//GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE PERVANELER: Yazar yakın çevresini gözlemleyerek kurguladığı romanda kişiler aile hikâyeleri, toplumsal ve sınıfsal aidiyetleri, hevesleri, düş kırıklıkları ve psikolojik motivasyonlarıyla ele alınmaktadır.
//SATRANÇ: Psikolojik çözümlemelerin ustası Zweig’dan insan ruhsallığının tekinsiz arka sokaklarında dolaşan bir uzun öykü; deha, hırs ve takıntı üzerine küçük bir başyapıt.
İşte o kitaplar;
//Elli yıllık sürgünün ardından “dönüş” fikri
ELİSA ShuaDusapin’den PAÇİNKO BİLYELERİ. “Shiny’ye varıyorum. Büyükbabam ışıklı tellerin, neonların ve spotların fişini çekmiş. Ön cepheyi ilk kez karanlık görüyorum. Sokağın bu köşesinde sadece iki lamba var, taksi durağının iki yanında. Bu kadar az olduğunu daha önce fark etmemiştim. Paçinko her şeyi aydınlatıyordu. Gecenin tüm böceklerini kendine çekiyordu.” Anne ve babasıyla İsviçre’de yaşayan yirmilerinin sonundaki Claire, yaz tatili için Tokyo’daki büyükanne ve büyükbabasını ziyarete gider. Niyeti, elli yıl önce iç savaş yüzünden memleketlerinden ayrılmak zorunda kalan, o zamandan beri de Kore’ye bir daha ayak basmayıp Tokyo’da bir paçinko salonu işleten büyükanne ve büyükbabasının ölmeden önce yurtlarını yeniden görmelerini sağlamaktır. Ancak elli yıllık sürgünün ardından “dönüş” fikri bu yaşlı insanlar için hiç kolay değildir. Onları nasıl ikna edeceğini bilemeyen genç kadın bu sessiz hüzünden kaçınmak, duyduğu yabancılık hissini hafifletmek için kendine bir uğraş bulur ve ileride bir tür kardeşlik ilişkisi geliştireceği küçük bir Japon kıza Fransızca dersleri vermeye başlar. Kitap keskin ve yalın diliyle okuru sakin bir şiddetin hüküm sürdüğü samimi bir atmosfere çekerken, aile ilişkilerinin doğasındaki dengesizliği, yalnızlığı, yanlış anlaşılmaları ve sevgiyi ustalıkla aktarıyor. 128 SAYFA.
(CAN YAYINLARI)
//Dublin’den Avrupa’ya uzanan bu sürgün hikâyesi
JAMES Joyce’den SÜRGÜNLER. Yazarın ilk ve tek tiyatro eseri, insan ruhunun derinliklerine inen ve ilişkilerin karmaşık yapısını sahneye taşıyan çarpıcı bir yapıt. Dublin’den Avrupa’ya uzanan bu sürgün hikâyesinde, aşk, sadakat ve özgürlük kavramları iç içe geçmiş şekilde ele alınıyor. Richard Rowan, karısı Bertha ve eski aşkı BeatriceJustice’in merkezinde yer aldığı gerilim dolu bir duygusal üçgen etrafında şekillenen bu oyunda, Joyce bireysel özgürlüğün sınırlarını, kilise ve dinle ilişkilerini sorgulayan aydın bir zihnin karmaşasını keşfe çıkıyor. Kişisel sorumluluk ve ahlaki bağlılık kavramlarını diyalogların merkezine yerleştirirken, karakterlerin içsel çatışmalarını incelikle işliyor. Kitap, yazarın edebi dehasının yalnızca romanlarında değil, tiyatro sahnesinde de nasıl yankı bulduğunu gözler önüne seren, ıskalanmaması gereken bir eser…208 SAYFA.
(VAKIFBANK KÜLTÜR YAYINLARI)
//Tapınağın nasıl inşa edileceği tartışma konusu oldu
ZAFER Calayoğlu’ndan TAPINAK-Tanrı’nın Unuttuğu Kavim İsrailoğulları. “Ben (İsa Mesih) sana şunu söyleyeyim; Sen Petrus’sun ve ben kilisemi senin üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları sana karşı direnemeyecek.” Matta 16:18. Tapınak, dini terminolojide yüce bir varlığa tapınılan âdetler, ibadetler ve ritüeller için yapılmış kutsal bir yapıdır. İbranicede “kutsal ev” sayılan Bet Hamikdash, Kudüs’te Moria Tepesi’ne Kral Süleyman tarafından yapılmış ve Babil Kralı II. Nabukadnezar tarafından yıkılmıştır. Kudüs’teki ikinci tapınak ise, Pers İmparatorluğu’nun izniyle inşa edilip Romalılar tarafından yıkılmıştır. Üçüncü bir tapınağın inşa edilmesi için dua etmek ise Yahudilerin günde üç kez yaptıkları ibadetin bir parçası haline gelmiştir. Her halükârda tapınağın nasıl ve ne zaman inşa edileceği her zaman tartışma konusu olmuştur. Tevrat merkezli bir yaklaşımla asıl mesele tapınağın yeridir. Elinizdeki kitap belki de bu sırrı çözebilmek içindir… 304 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
//Viskinin ortaya çıkışı, üretim ve tüketim faaliyetleri
ONUR Kinli, Uygur Kocabaşoğlu’ndan VİSKİNAME. Viski, deyip de geçmeyin. İlk viskiyi Aziz Patrick’in damıttığını biliyor muydunuz? Peki, söylenene göre dünyada en çok viski tüketilen ülkenin İskoçya, İrlanda ya da Amerika değil de Hindistan olduğunu? Viski İsyanı’nı duymuş muydunuz?Yazarların mizahi üslubu bu ortak çalışmayı renklendirirken tarih sahnesinden örnekler de okuma sürecini ayrıca keyifli hale getiriyor. Türkiye’nin kültüründe viskinin özel bir yeri olduğu ileri sürülebilir.Bir yandan 1960’ların, 1970’lerin, 1980’lerin Yeşilçam filmlerinde patronların, kıyıcıların, kısaca “kötü adamların” içkisiydi viski. Yoksul semtlerde yaşayanların evlerine, arsalarına el koymak isteyen müteahhit viski içerdi. Yoksul oğlanın sevdiği zengin kızın babası viskiye meraklıydı. Viski, zenginliğin, iş bilirliğin, kıyıcılığın bir sembolüydü âdeta. Yalnızca İstanbul’da değil, taşrada viski içmek de bir ayrıcalıktı. Diğer yandan, yine aynı yıllardasosyalistleri, komünistleri karalamak için kullanılan bir metafordu viski: “Bunlar viski içer, sonra da solculuk yaparlar!” 64 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
//Kişiler aile hikâyeleri, toplumsal ve sınıfsal aidiyetleri
MÜFİDE Ferit Tek’ten GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE PERVANELER- Türk Edebiyatı Klasikleri 86. “… Bütün İstanbul’un incelikten, ahenkten, asaletten, renk ve ayrıntı zenginliğinden oluşan şairane manzarası ortasında, Marmara’nın mavi ipek sularından saçlı bir baş gibi yükselen adanın tepesinde ByzanceCollege, büyüklüğe ve servete ibadet eden yeni görmüş bir memleketin zevkiyle yapılmış kibirli ve muazzam binalarını, çevresini küçümseyen edasıyla yükseltiyordu…” Yazar, işgal kuvvetlerinin İstanbul’u terk etme sahnesiyle başlayan kitabı, 1924 yılında yazmıştır. Yeni ilan edilen Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı bu yıllarda eğitim politikalarının belirlenmesi, milliyet ve milli kimlik oluşumu gibi meselelerin öne çıktığı görülmektedir. Pervaneler, böyle bir zeminde ülkedeki yabancı okullar ve yabancı evlilikler hususunu çeşitli yönleriyle irdeleme gayretiyle kaleme alınmış bir romandır. 136 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
//İnsan ruhsallığının arka sokaklarında dolaşan bir öykü
STEFAN Zweig’ten SATRANÇ- Modern Klasikler. New York’tan Buenos Aires’e giden yolcu gemisinde dünya satranç şampiyonu MirkoCzentovic de bulunmaktadır. “Kralların oyunu”nu kurnazca ve ticari bir ustalıkla oynayan bu cahil ve kaba saba adamın gemideki varlığı eski bir satranç bağımlısının, Dr. B.’nin çoktandır sönmüş olan tutkusunu tetikleyerek yıllar önce kapattığı acı dolu sayfayı yeniden açmasına neden olacaktır. Yazarın 1942’de intihar etmeden önce yazdığı son kurmaca metin olan Satranç, Nazi Almanya’sını görgüsüz, “mizah duygusundan ve incelikten yoksun”, “yenilmez” şampiyonun kişiliğinde cisimleştirmesiyle de apayrı bir boyut kazanıyor. Yazar anlattığı hayatı eksiksiz biçimde anlayan, büyük bir analiz yeteneğine sahip bir yazar… Satranç, kendisinin Nazi işkencecileriyle oynadığı karanlık oyunun bir metaforu. Anlattığı vaka öyküsü artık tek tek bireylerin ötesinde bütün bir Avrupa’nın öyküsü. StephenSpender, The New York Review of Books. 72 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
//