Günün Kitabı | Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşleri | Paul Kennedy

Kitap değerlendirme yazarı: Ali İhsan Dilmen
Yazar: Paul Kennedy
Çeviren: Birtane Karakanakçı
Yayınevi: İş Kültür
Alanı: Siyasi/İktisadi Tarih
Yazar, okura veya siyasal tarih araştırmacılarına dünyamızın son beşyüz yılına dair önemli bilgiler veriyor.
Son beşyüz yılın siyasi tarihinde meydana gelen değişimlerin hızı ve yaşanan değişime ayak uyduramayan imparatorluklar ve devletlerin akıbetinin birbirine ne kadar benzediğine şahit oluyoruz.
Tarih içinde yaşanan değişimleri, meydana gelen buluşlardan istifade eden yöneticilerin toplumlarını daha iyi yerlere taşıdığını, gelişmeleri doğru okuyamayan, doğru zamanda doğru yerde durmayanların ise ortaya koydukları çabaların karşılığını alamadıklarını da görüyoruz.
Dünyamız Sanayi Devriminden sonra hızlı bir değişim sürecine giriyor ve bu süreçte demir, çelik ve enerji kaynaklarını doğru kullanan, sanayileşen, yeni icadlar yapan, askeri ihtiyaçlarını, ulaşım imkanlarını, ham maddelerden üretilen mamul ürünlerle imalat sanayisini, özellikle askeri bakımdan bir ülkeyi güçlü kılacak, o yıllarda öncelikli olarak deniz kuvvetlerinde denizlere hakim olacak donanmalara sahip olmaları ve ticaret gemilerini kullanmaları, daha sonra ise askerin kara ulaşımında önemli yer tutan demir yolları, tekerlekli araçların kullanımı güç sahibi olmada rakiplere karşı belirleyici olmuş, hazırlıklarını bu yönde yapan ve yine aynı araçları kullanarak yaptıkları ticaretten elde ettikleri kazançlar güç biriktirmesine sebep olmuştur.
1800’lü yıllarda denizlerin hakimi olan Birleşik Krallık zamanla bu gücünü kaybederek güç kaybına uğramış, yaşadığı güç kaybının neticesinde önce 1.Dünya, sonra 2. Dünya savaşından kaybederek çıkmıştır.
Biliyoruz ki İngiltere, her iki savaşında galip devletleri arasında olmasına rağmen gücünü ve üstünlüğünü ABD’ye kaptırmıştır.
Geçmişin Büyük Güçleri: İngiltere, Avusturya- Macaristan imparatorluğu, Osmanlı, Prusya/Almanya, İspanya, İtalya, Hollanda, Fransa, Rusya, Japonya, Çin vb. ülkeleri büyük ve güçlü yapan askeri pozisyonu olduğu kadar sahip olduğu silah gücünün yanında üretim ve ulaşım araçlarının varlığına, eğitimli asker gücüyle de doğru orantılıdır.
Yapılan keşifler, icatlar, ortaya çıkan Sanayi Devrimi, İmalat Sanayi, Finans anlayışına ve gelişmelere ayak uyduramayanlar bu yarıştan güç kaybına uğrayarak çıktılar.
Özellikle son iki yüzyılda sanayi, ham madde, üretim, ticaret yönünden zayıf kalan devletler kaybettiler.
Kitabı okurken gözlerim satırlarda hep Osmanlı İmparatorluğunu aradı ama sadece egemen olduğu bölgelerde yaşanan çatışmalarda görebildim.
Kitapta mukayeseli olarak yapılan değişik güç istatistiklerinde de hemen hemen hiç bahsedilmediğini görmek gerçekten üzücüydü.
Ama yapılan tespitler kesinlikle ortaya konan istatistiklere göre bir önyargı ve sürpriz değildi.
Ortada Sanayi Devrimini ıskalamış: Deniz, Kara ve Hava kuvvetlerinin yanı sıra üretim kısmında da yokuz ve askerimiz “Atlı askeri” birlikten öte bir güce sahip değilmiş.
Bugün dünyanın güçleri şu anda iki kutuplu olmaktan çıkmış çok kutuplu durumdadır.
Soğuk savaş döneminin ardından yeni güç merkezleri de ortaya çıkmış, görüleceği gibi üretim ve askeri sanayi, finans gücü olan ülkeler daima yarışın bir unsuru durumundadır.
Bugün Büyük Güçler: ABD, Çin, Rusya, Japonya ve AB olarak görülebilir ve bunları takip eden orta ölçekli ülkelerin ise güçlerini artırıp artırmamaları yeni teknolojilere ve anlayışlara göstereceği uyumun yanı sıra üretim, ticari, iktisadi ve insan gücüyle ortaya çıkacaktır.
Son üçyüzyıldır dünyamıza yön veren devletlere baktığımızda dünyamız için tek kutupluluk bir fantezi olarak görülmelidir.
Bu sadece bir fantezidir.
Bugünlerde kendini dünyanın sahibi sanan bir lider bunun ne demek olduğunu anlayacaktır.
Dünya barışı ancak birbirini kontrol edebilen, denetleyen güçlerin varlığı ile mümkün müdür?
Dünyanın gidişatı ile ilgilenen insanlar bu sorulara cevap aramaktadır.
Kitaptan Alıntı
”Peki bu düzen 1945’te sona ermiş midir? İki taraflı silah kullanımını karşılıklı yıkıma dönüştürme tehtidini kendilerinin doğal bir parçası olarak taşıyan nükleer silahların ortaya çıkışıyla, Büyük Güç dengelerin deki uzun süreli değişmrlere silahlı çatışmaya başvurarak tepki verme alışkanlığının nihayet denetim altına alındığı ve bu durumda, geriye yalnızca dolaylı, ufak çaplı “vekiller aracılığıyla yapılan” savaşların kaldığı gerçekten doğru olabilir. Ancak şu da doğrudur, nükleer silahların karşılıklı olarak yarattığı korkuların sağladığı tek şey, gelecekteki Büyük Güçler arasında çıkması halinde, konvansiyonel düzeyde kalacak olmalarıdır ama bu savaşlar bile, çağdaş muharebe meydanı silahlarının niteliği düşünüldüğünde son derece kanlı geçecektir.
Bu tür kritik soruların cevabını kimsenin bilmediği açıktır. İnsanlığın kendisine yıkım getirecek kadar pahalı olan yeni bir Büyük Güç savaşına girme aptallığını göstermeyeceğini varsayanlara, belki de aynı inancın 19.yüz yılın büyük bir bölümünde de saygın olduğunu hatırlatmak gerekir; gerçekten de, Norman Angell’in The Great illusion başlığını taşıyan ve savaşın hem yenen hem yenilen taraf için ekonomik yıkım demek olacağı yolundaki ana düşüncesiyle uluslararası düzeyde satış rekorları yapan kitabı, ta 1910 yılında çıkmıştı ve o sıralar, Avrupa’daki genelkurmaylar savaş planlarını sessizce sonuçlandırmaktaydılar.
*Görüldüğü gibi tüm bu öngörülerin aksine 1914 yılında 1.Dünya savaşı patlak vermişti.