ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Günün Hikayesi | Panzehir | Gülçin Yağmur Akbulut

Günün Hikayesi | Panzehir | Gülçin Yağmur Akbulut

Eşikten eşiğe dolaşacağım.

Gerekirse turna kuşlarını kendime rehber edinip ülkeden ülkeye kanatlanacağım. Ömrümün sonuna dakikalar kalsa bile kötülüğün panzehirini bulmadan ölmeyi kendime haram bileceğim. Kötülüğün antidotunu bulduğum gün hürriyetine kavuşmuş bir tutsağın ferahlığıyla karışacağım toprağın katmanları arasına.

Siyahi bir zemin içinde kahverengi noktayı aramak. Kar altında yeşeren çiçeği, yeşil bir vadinin yamaçlarına taşımak. Kıyısız deniz hudutlarını şeffaf kalemlerle çizmek… Yapmaya çalıştığım şeyin adı belki de bu olsa gerek.

Tek celsede kesip atmayacağım umudumu. Er ya da geç azledeceğim insanların içlerinde taşıdığı kasaturayı. Sayısız otlar toplayacağım doğa ananın eteklerinden. Binlerce karışım yapacak, onlarca iksir deneyeceğim. Simyagerlerin zamanına akacak, şamanlarla efsanelerde buluşacağım.

Ölümü çocukların avuçlarından çekip alabilmek ümidiyle… Gözleri acıyla dağlanmış kadınları yangınlı kuyulardan çıkarabilmek umuduyla… Yoksulu doyurabilmek, mazlumu kaldırabilmek hayaliyle… Savaşı, gökyüzü zemininden kazıyıp barışı gökkuşağının yedi rengiyle yazabilmek arzusuyla…

Davulun tokmağı gibi dünyanın atmosferine vurup duruyor kötülükler. Bir türlü susmak bilmiyor nefretin siren sesleri. Beyinlerden kalplere doğru kinden ırmaklar akıyor. Katran karası bir yorganın altında uyuyor insanlık. Hele siz, hele siz… Meleği oynayıp, şeytanın tekmesiyle vuran, yeryüzünün kötülük sembolleri! Gerçeğin sayfalarını aralamak istemiyorsunuz. Gör-mü-yor mu-su-nuz? Adımlarınız bitince işlemez olacak ömrünüzün sayacı. Silkeleyin üstünüzden garezleşmiş tozlarınızı. Kırın hınçtan ördüğünüz kapıların kilidini. Bir tutam iyilik tozu serpin mavi kubbenin atlasına. Riyasız bir türkü bırakın kâinatın sedasına.

Yarın şafakla birlikte Alakır Vadisi’ne çörek otu ve zencefil toplamaya gideceğim. İyi geldiğini duydum harisliğe, gareze. Tarhun otu, acı pelin, hasır otu gibi çok değerli bitkiler var elimde. Damıtma, süblimleştirme, süzme ne varsa elimde masaya yatıracağım olan gücümle.

Özlemi uzun günler sevincine, gecelerce uyumayacağım gerekirse. Ya beraber batacağım yarısına kadar su almış bu gemiyle ya da omuzlarımın üstünde çıkaracağım kara parçası üzerine.

Yeryüzündeki tüm aynalar bütün insanların yüzünü cinsiyetsizce gösterene kadar elimden bırakmayacağım çelikten zırhımı.

Ne mi yapacağım mucizevi panzehirle? Yaşlı annesini döven kasap Veli Efendi’yi insana dönüştüreceğim mesela. Feride bacıyı sakat bırakan kocası Fehmi’nin kalbini mühürleyeceğim iyilik saçan mürekkeple. Silahı mertlik bilen zalimlerin göğüs kafesine merhamet tohumları serpeceğim rüzgâr hızıyla. Yoksulu doyuracak kadar vicdanlı kılacağım varlıklı paşazadelerin yüreğini.

Dilleri yalansız, kalpleri riyasız kılacağım. Siyahi teni eşit kılacağım beyaz olarak yaratılmışlara. Köy okulları inşa ettireceğim şehir okulları muadilinde. Ayşe’nin de tableti olacak ders çalışırken Almina’nın da. Üşümeyecek kediler, kulağı kesilmeyecek köpeklerin insafsızca… Allah’ım dünyanın duvarlarını sevgi renkleriyle boyamadan bu doktor kulunun canını alma.

On birinci gecenin şafağında gözlerimde yağmur elimde bir şişe tiryak. Boynumdan kuyruk sokumuma kadar susturalı bir ağrı. Bedenim bayağı yorulmuş olmalı. Sağ ayağım eşikten dışarıya çıkmak için çırpınırken sol ayağımın adımları geriye doğru çeken bir halat. Bir yanım bütün gaddarlıkları dipsiz kuyulara kotarmak gayretinde, diğer yanım düş dolu fanusun parçalanma ihtimali ile ahraz kaygılar taşımakta. Gitmekle kalmak arasındaki bir geçitte kilitlenip kaldı siyah beyaz korkularım.

“Güzel bakan güzel görür”. Elimde taşıdığım umudun imgesine dört elle sarılarak kararlılıkla yürüyorum. Ant içmiştim göğsümdeki ferişteye. Kıyıcılarla boğuşan devi, içimde büyüterek feyzalmışım panzehir hazırlamaya. Gaddar kasap Veli Efendi’den başlayacaktım kötülüğü çivilemeye. Zalim Fehmi’yi de unutmamıştım. Nasıl da kıymıştı Feride bacının bacaklarına. Neden korkuyordum, niçin çarpıyordu ki kalbim düzensiz atımlarla. En fazla bu kez de ulu bir şahmeran büyütür, içimde beş on gece daha kapatırdım uykuyu kilitli bir sandığa. “Umut fakirin ekmeğidir”. On dokuz kez kaybetsem ne olur ki. Yüreğimde yirminci kez zalimlerle savaşmaya güç olduktan sonra.

 

Şehir Defteri Dergisi 2023 Sayı12

Gülçin Yağmur Akbulut

 

Gülçin Yağmur Akbulut
Gülçin Yağmur Akbulut
Elazığ doğumluyum. Fırat Üniversitesi mezunuyum. Elazığ’da Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı bir kuruluşta görev yapmaktayım. Şiire sevdalıyım. On beş yıldır şiir yazmaktayım. Bir çok edebiyat dergisinde şiirlerim yayınlandı ve hala yayınlanmaktadır. Bunlardan bazıları Yaşam Sanat, Ekin Sanat, Sarmal Çevirim, Berfin Sanat, Mahfel, Kurgan, Bozkır İlleri , Kara kedi, Gökkuşağı, Temren, Deliler Teknesi,Delikli Çınar, Tomolos, Berfin Sanat, Silgi, Serhat Kültür, Bekir Abi, Ihlamur Dergisi, Aydos Edebiyat. Sinada Dergis, Üvercinka ,Yeni Gelen, Akatalpa, Son Gemi gibi edebiyat ve sanat dergileridir. Birçok şiirime beste yapıldı. Çeşitli antoloji ve gazetelerde şiirlerim yer almaktadır. Ayrıca yayınlanan denemelerim de bulunmaktadır. Şiir adına en büyük hayalim Türk Edebiyatında bir yer edinebilmek.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.