Günün Hikayesi | Elmas Tencere
Stayc evli ve üç çocuk annesiydi. Evde her türden tencere, tava, tabak çeşitleri mevcuttu. Hele o bardakları yok muydu … kırmızı, pembe , mavi, kristal, buzlu, mumlu bir sürü ; şişmanı, uzunu, kısası, ayaklısı, basığı her çeşit… Sadece bardakları için koca bir vitrini vardı salonun en güzel aydınlık tarafında. Onlara da aşkla bağlıydı her gün saatlerini harcardı onları parlatmak için kırılacaklar diye ödü kopardı. Onun için çocuklar salonda koşturmazlar daha bebekken öğrenirlerdi bu disiplini. Kocası John bu duruma kızsada çok fazla üstüne gidemiyordu . Evlenirken Stayc’ nin tek isteği bu olmuştu . John zamanla alışırım dese de alışamamıştı bu tuhaf alışkanlığa . Her bardak alınışında evde kıyametler kopuyordu.
Bir zaman durakladı Stayc. Ta ki o tencereyi görene kadar. Hiç birinde bulamamıştı ki aşkı .
Aşk mı? Kendi kendine bu ifadeyi kullanmasına şaşırmıştı . Aşk evet bunun adı kesinlikle aşktı . Onu vitrinde ilk gördüğünde, kırmızı kadifenin üstünde, gri oval gövdesini sergileyerek oturuyordu. Açık grinin üstüne altından simler serpiştirilmiş , omuzlarına sanki kaz tüyünden, kürk giyinmiş gibi dik ve alımlıydı. Şapkası camdan üstüne bir demet orkide koymuşlardı.
Bir tencereyi bu kadar cazip ve alımlı hale getiren de neydi .
Altında ki fiyat etiketinde Elmas yazıyordu adıda fiyatı kadar göz alıcıydı. Elini cebine attı . Bu ay ki mutfak masrafını bu tencereye verse ne yiyip ne içeceklerdi. Ayakları yavaş yavaş ordan uzaklaşırken kalbini tam da vitrinin önünde bırakmıştı. Ya o gelene kadar alırlarsa ya satılırsa . Boğazı düğümleniyor nefes alamıyordu. Kendini eve nasıl attığını bilemedi. Her bardağını teker teker aldı sevdi parlattı yerine koydu . Aklından çıkaramıyordu ışıl ışıl çekiyordu kendine.
Akşam eşi John a bahsetti Elmas’dan. Öyle sert bir rest almıştı ki .
“Sen manyak mısın kadın evi mağazaya çevirdin sesim çıkmadı hergün bardaklarınla oynaştın sesim çıkmadı . Şimdi de sanki evde hiç tencere yokmuş gibi yenisinden bahsediyorsun”
Stayc pusmuştu ,John un bağırtısına komşular ayaklanmış ne oluyor diye bahçeden meraklı gözlerle süzüyorlardı .
Stayc “senin de araban var ben ona sesimi çıkarmıyorum ama ” john artık sustu ,”sessizce eğer o tencereyi alırsan boşarım seni” dedi .
Onun inadına bütün mutfak giderini aşkına harcamaya hazırdı . Herşeyi göze almıştı gerekirse boşanacak yinede aşkına sahip çıkacaktı . Gece boyunca düşündü, sabah John evden çıkınca arkasından oda çıktı. Saat tam da dokuz da vitrinin önünde, elleri camekânın üstündeydi. Dükkanı açacak olan tezgahtar kız şaşırmış bir şekilde Stayc ye bakıyordu. “Buyrun hanfendi içerde bakalım , diğer çeşitlerimize de göz atın isterseniz”
Stayc’nin kalbi yerinden fırlayacak da herşeyi öğrenecek diye güm güm atmaya başladı .
“Hayır Hayır ben bunu almak istiyorum,” diyebildi . Gözlerini Elmas’dan ayırmadan .
Tezgahtar Elmas’ı bir kutuya koymak istediyse de Stayc bunu kabul etmedi. Ona dokunmak , onu hissetmek şu an tek isteği idi . Parayı tezgahın üstüne bıraktı ve Elmas’ a kavuştu . Onu kollarının arasına almak keyif vericiydi . Kendinden geçmiş bir halde geldi eve . Elmas’ a bir yer lazımdı . Vitrinde ki bardakları aşağıya almış En güzel köşeye koymuştu Elmas’ı . John’ un tepkisi hiç umrunda değildi . Elmasın yeri baş köşeydi John bayağı homurdandıktan sonra Stayc yi mutfağa çağırmış şöyle okkalı bir tokat atmıştı. Artık bu evlilik bitecekti Bu tokat sonun daha başlangıcıydı. Çocuklara gelince hepsi çok şaşırmıştı, onlara göre bir tencerenin yeri mutfak olmalıydı. Annelerinin bu tutkusunu anlamıyor babalarına hak veriyorlardı .
Ama o bir tencere değil Stayc’nin aşkıydı. O gece ilk gecesi Elmas’ın evde rahat etmesi Stayc yi sevmesi lazımdı. Elmas’da bir ocağın özlemiyle yanıyordu .
Herkes uyuduğunda salonun kapısı hafif gıcırdayarak açıldı bir tüy gibi içeri sızdı Stayc, kucağına aldı Elmas’ı , kaz tüyü kulplarından tutup iki bacağının arasında gezdirdi. Elmasın soğuk vücudu Stayc’nin sıcaklığında ısınıyor, buz gibi içini ateş kaplıyordu sanki ocağın ateşinde yanıyordu. Bu Elmas’a da iyi geliyordu. Stayc bedeninin her zerresine yürüyen, hatta koşan kanı , zapt edemiyordu.
Artık her gece gizli gizli buluşup aşklarını doruklarda yaşıyorlardı. Acaba John’u aldatmış sayılırmıydı? Neden olsun ki John da onu arabasıyla az aldatmamış mıydı ..
Bir kaç gün sonra mahkemeden boşanma celbi gelmişti . John dediğini yapmış on iki yıllık evliliğine rağmen bir anda yıkmıştı bütün duvarları. Stayc buna inanamıyordu bu celp gerçekti . Yine de vazgeçmeyecekti . Stayc’nin aşkı bir anlık değildi .
Boşanacak olsalarda hala aynı evi aynı odayı paylaşıyorlardı . John son darbesini vurmuştu .
Bu tencere Stayc’nin evliliğini bitirecek, çocuklarından ayıracaktı .Bunları mahkemeye söylediği zaman mahkeme çocukları John’ a verecekti.
Her şeye rağmen her gece yataktan gizli gizli sıvışmaları devam ediyordu.
Kaçamak kaçamak geçen günlerden sonra bir pazar gecesi yine bütün aileyi uyutup. Parmak uçlarına basarak gitti Elmas’ın yanına .
Lâkin Elmas’ın yerinde yeller esiyordu, faltaşı gibi açılmış gözleriyle bütün dolapları açıp açıp kapatıyordu.
Salondan mutfağa, mutfaktan kilere, koşturup duruyordu Stayc.
Bu durum fazla sürmedi köşede kendisini izleyen John onu alkışlamaya başlamıştı .
” Ne arıyorsun ?
Stayc biraz da çekinerek “hiiiç” dedi . John gülerek işret etti tencerenin yerini .
“O yuva yıkan tencereyi arıyorsan boşuna çırpınma . Sana kötü haberlerim var” . Stayc iyice tedirgin olmuştu .
“O gri tenceren, balyozumun altında Stayc diye inleyerek can verdi” Elmas’ın kötü sonunu kahkahalarla anlatıyordu.
Stayc, uzun ayaklı bardağa uzandı ,sehpada ağzını kırdı .
John boğazı kesik yerde yatıyordu.