Günün Hikayesi | Aşk Mevsimi | Nuri Can
Bir rivayete göre derlerki “Deniz köpüğünden yaratılan Afrodit, bir gün sevgilisine vermek için beyaz gül toplarken parmağına diken batmış ve akan kan beyaz gülü kırmızıya dönüştürmüş”} Bu yüzden kırmızı gülün aşk anlamına geldiği söyleniyor.
Bir zamanlar herkes beyaz sevdalar yaşarken kan gülü renginde. Mühürlü sevdaların rengârenk gül desenleri çizilirdi yüreklere… Tutar her bahar bir kan gülü ve bir nergis çiçeği gönlünü sunardı kırlara dağlı çocuk gülücüğünde. Bir tutam serinlik vururdu bahçelere, yüreklere buğulanan sıcaklık vururdu! …. Esen seher yeli saçlarını okşardı usul usul nazlı bir kızın, şevkatli bir elin parmakları gibi…
Bir öpücük çiçeğiyle beraber kuşların sevinci bahar konarken saçlara, ışıl ışıl olurdu gözler.. Tutam tutam sevgi ışığı dolardı dörtbir tarafa, tutam tutam sevinç çığlığı olurdu kuş ötüşleri… Kan gülü olurdu bütün sevdalar, kanı yüreklere akardı sımsıcak… Ve hayaller renklenirdi nergis renginde hayata savrulan… Yürekler özlemin en deli kısrağı olurdu. Zaman dururdu, sadece gözler ve gönüller konuşurdu.
Ne zaman kırlara bahar gelse sevinci yaşardı kelebekler, çiçekten çiçeğe sevişirdi arılar. Dağlı çocuklar umudu kucaklardı bir yanda; bir yanda gelin gelin gelincikler öpüşürdü rüzgarda. Aydınlık dolardı her tarafa, gürül gürül sevdalara akardı dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynardı kanında yeni yetme sevdalıların. Tomurcuk tomurcuk fışkırırdı aşk Yüreklerinde. Alıp götürürdü duyguları serin serin esen seher yelleri uzak dağlar ötesine…
Ne zaman bahar gelse bir demet aşk çiçeği, bir demet süsen (sosın) kokusu yayılırdı sabahın yamaçlarına kıpkızıl. Gönüller bir tutam sümbül, bir kızıl gül olur yanardı incecik bir sevdanın doruğunda.Yağmurdan sonra ki, mis gibi kokan toprağın kokusu olurdu aşk, havanın tertemiz buğusu olurdu Munzur’un yeşil yaylalarında…
Aşk mevsimi geldiğinde sevgi rüzgârlarıyla dolardı yüreklerin yelkenleri, ırmaklara her baktığımızda bilinmedik huzur dolu denizlere açılırdı sandallar sevgi rüzgarlarıyla. Kalplerin ve ruhun en derinlerine ulaşılırdı aşkın varlığıyla… Tertemiz saf sevgilerden alarak gücünü ve kaynağını…
Herkesin herkese verecek bir şeyi bulunurdu mutlak her mevsim, ama aşk mevsimi geldiğinde herkes en değerlisi kalbini verirdi sevdiğine…
Her sabah uyandığımızda bir nergis öpücüklerini sunardı aşkın doruklarına, gökyüzüne sarı saçları savrulurdu dalga dalga. Umudun bahar gözlerinde çözülürdü yaşamın gizi, büyürdü damla damla pınarlarla. Ardında binlerce bahar çiçeği gözlerini açardı aydınlığa, sonsuza sevinirdi kırlar. En çok da aşk çiçeği Nergiz sevinirdi. (Narcissus) Aşk mevsimi geldiğinde…
Aşkçiçeği Nergis
Derlerki, (Nergis) “Narcissus, öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya dayanazmış kendine. Gün boyu ayna arşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyreder dururmuş hayran hayran.
Bir gün ırmak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü. Uzanıp, iyice bakmak istemiş. Tam gördüğünde kendisini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya.
Yeryüzünün en güzel insanının öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için O’nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş, Narcissus, Aşkçiçeği nergis olmuş.”
Nuri Can (Şair, Ressam, Yazar).