Güneşe Bakmayın, Kör Olursunuz | İbrahim Ülger
Coğrafyamızda ışık ve güneş üzerine çok güzelleme yapılır, ölene bile “Işık içinde uyu” denilerek sözde değer verdiklerini ifade ederler. İnsan, ışıkta değil, karanlıkta dinlenir. Şair bile sözde aydınlanma adı altında, “Güneşin zaptı yakın” diyerek kendini bile aldatmaktan sakınca görmez. Gözler kamaşınca zihin körleşebiliyor.
Oysa güneş coğrafyamızı kasıp kavurur. Cehennem bile ateşle tasvir edilir. Geçmiş geleneklerimizde insanların ellerini güneşe açması, güneşten merhamet dileme, bir yakarıştır. Aslında tanrı tasviri de güneşten ateşten başka bir şey değildir. Çünkü bu coğfyalarda güneş gücü temsil eder. İnsa lar ise güçten merhamet diler.
Ben dahil, “Işığın Kaynağı” adlı bir dergi çıkardım. Oysa her şeyin fazlasının zararlı olduğunu sonraki yaşam serüvenimde öğrenmiş oldum. Güneşin bol olduğu bütün coğrafyaların gözleri kamaştığı için burnunun ötesini görmüyor. Oysa “Karanlık Kıta” anlamına gelen Avrupa, bilim ve teknolojide güneşi gören ülkelerin çok ötesinde olduğu açıktır.
Güneşi bol ülkeler, ışığın kıymetini bilmedikleri için zamanla körleşiyor, kolaycı bir yaşamı tercih ediyor. O halde güneşin bol olduğu ülkelerde, sırtımızı güneşe verip karanlık tarafa bakmamız gerekir.
Nitekim ışık sanıp yöneldiğimiz her inanç veya düşünce bizi körleştirdi. Oraya o kadar baktık ki bir süre sonra başka bir şey göremez olduk. Bizi körleştiren düşünceleri aydınlık sanarak, dünyaya şaşı baktık. Gözlerimiz o denli körleşti ki yüzyıllara birlikte yaşadıklarımızı düşman sanarak onlara saldırıp durduk ve hala bu süreç devam ediyor.
Biz yeni bir atılım yapmak istiyorsak, beden olarak çalışkan, düşünce olarak karanlığa (inziva) çekilmemiz kendimizle yüzleşmemiz gerekir. Bugün tüketime yönelmişsek, sebebi, zihnimizin körleşmesinden, bizi yönlendirenlerin o alana yönlendirmesindedir. Bir hiç olduğumuz halde, kendimizi o denli önemli görüyoruz ki ölüm üzerine ağıtlar yakıyoruz. Ölüme “kalleş” deyip duruyoruz, oysa kalleş olan, hayatın kıymetini bilmeyen bizi var eden doğaya bile ihanet eden biziz. Kendi ihanetimizi görmeden ateşin lavları içinde yok olmaya devam ederiz.
Şu Corona olayı bile bir hakikati ortaya çıkardı, bize anlatılanı doğru sanıp kendi nefesimizi gönüllüce kendimiz kesmeyi marifet bildik.
Velhasıl her şeyin azı karar, çoğu zarar desturuyla hareket edersek kendimize gelir ne yapacağımızı veya yapamayacağımızı öğrenmiş oluruz.