Günah Kadına Yaraşır
Günah Kadına Yaraşır / Avrupa Gazetesi
Dursaliye Şahan
Nedendir bilmem öyküde ve romanda kötüyü anlatmak zordur. E iyisi ve kötüsü olmayan hikaye olur mu? Bir taraf zayıf kaldı mı hikaye de haliyle güdükleşiyor. Bu nedenle kötü karakteri yazmakta zorlanırsanız ve farkında olmadan fona, arka plana itersiniz.
Diyeceğim hâl böyleyken bir kötüyü roman kahramanı yapmak her babayiğidin harcı değildir.
Şimdi bunu okuyan bazı yazarlar; “Kim demiş? Niye zor olsun? O da karakter bu da karakter!” filan diyecekler. En iyisi sözümü geri almak. Benim için kötü karakteri yazmak, hele hele allayıp pullamak zordur. Olmuşken bir itirafta daha bulunayım; benim için karşı cinsi, yani erkek kahramanları yazmak da kendi cinsimi, kadınları yazmaktan daha zor olmuştur. Yazmışlığım vardır elbet (hatta beğenilmiştir ufak tefek ödüller bile almıştır) ama ben onları erkek yapana kadar neler çekmişimdir.
İlk yazdığımda adı Ahmet Mehmet olan kadınlar çıkmıştır ortaya. Sonra orasını kes burasını düzelt derken yarı kadın yarı erkek, pek bir şeye benzemezler. Uğraşırım uğraşırım. Bir bakarsınız ki artık iyice erkekleşmişler. Sonra canımı dişime takıp geceler boyu incik cincik sağını solunu dönüştürürüm. Ve tam bir erkek haline getiririm. Öyle erkekleşirler ki; ben bile tanıyamam. Sanki başkası yazmış da ben okuyorum gibi olurlar.
O heybetinden yerleri titreten adamlar öyle çıkmıştır ortaya. Kahramanlarına, karakterlerine kıyamayan bir yazar olarak bir iki tane karakterime (ki biri de Pala’dır) hep mesafeli ve biraz kızgınımdır kötülüklerinden dolayı.
Onlar da bilir tavrımı ne zaman otursam aralarına hep geride biraz saygılıdırlar.
Şimdi gelelim yazının ana konusuna. Yukarıda yazdığım nedenlerden dolayı Suna Güler’e biraz gıpta ettim. Günah Kadına Yaraşır romanının kahramanı adamakıllı kötü. Üstelik erkek. Rıza. Ne ararsan var bu piste. İyiliğin kırıntısı bulaşmamış.
Canım hayatın içindeki bunca kötünün arasında kötü karakter yazmakta ne var diyenler olacaktır. Öyle değil işte. Kötünün analizi zordur. Motivasyonunu anlamak, nerelerden beslendiğini bulmak, dürtülerini keşfetmek, doğru kodlarını okuyucuya vermek zordur.
Suna Güler’in bu tanıdık ama hep hasır altı ettiğimiz ana karakterdeki ince iş takdir edilecek kadar iyi. Okuyanlar anlamıştır, okumayanlara öneriyorum. Karşı cinsin toplumda bolca bulunan bir çeşidini tanımak istiyorsanız (tanımalısınız da bence) kadınlara özellikle öneriyorum.
Romanın benim için ayrıca bir önemi daha var o da fondaki çocuk gelin olayı.
Romandaki tecavüz, çarpık ilişkiler, yasak aşklar fazla kaçmış. Okuyup bitirdikten sonra biraz ööö oluyorsunuz ama düşününce bunlar hayatın içindeki gerçekler diyorsunuz. Ki o gerçekler de artık fazla kaçmadı mı?
Biliyorsunuz son yıllarda okuyucu avlamak için neredeyse pornografik yazma modası iyice abartıldı. Ama o tür romanlar ya da öyküler diyelim daha ilk paragraftan başlıyor. Şimdi örnek vermek istemiyorum sizler zaten biliyorsunuz.
Suna Güler’in romanı böyle değil. Hatta kolay okumayı sevenler giriş biraz sıkıcı olabilir. Ama ilk on sayfadan sonra kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. 378 sayfayı ortalama bir okuyucu rahatlıkla iki günde bitirir. Yalın bir dille yazılmış, akıcı bir kurgusu var. Gayet güzel.
Ama gönül isterdi ki; okuduktan sonra rahat bir nefes alalım.
Keşke o Rıza’yı zaferini kutlarken göreceğimize mağlubiyetini görüp biraz umut duysaydık. Bu da benim fikrim tabii. (Ne zaman bir roman okusam ben olsaydım şöyle yapardım saplantısından kurtulamıyorum.)
Her okuduğum romanda sevdiğim bir cümlenin altını çizmek ve hatta o cümleleri biriktirmek de ayrı bir alışkanlık.
Günah Kadına Yaraşır romanından. 238.sayfada; “Havada, şeytan geçtiğini anımsatan bir buz gibilik.”
Her romanın mesajını da düşünürüz ya. Mesaj illa olmak zorunda değil aslında. Sonuçta bir olayı olduğu gibi anlatırsınız, mesaj herkese göre değişir.
‘Günah Kadına Yaraşır’ı bitirdiğimde; aklıma Dan Brown’ın bir sözü geldi.
İnsanlar korktukları başlarına gelmesin diye, daha büyük tehlikeleri göze alırlar.
Bu ne kadar sık ve alışılmış bir tekrar.
Sağlıcakla kalınız.
Suna Güler kimdir?
Karabük’te doğan, iki çocuk annesi yazar Suna Güler; ilk öykü kitabını 2007 yılında yayımladı. Ödünç Zamanlar / Kanguru Yayınları. İlya Yayınlarından 2009 yılında çıkan ikinci öykü kitabı Özgürlük Çıkmazı’nı Datça Serüveni isimli doğa yürüyüşleri kitabı izledi.
Günah Kadına Yaraşır sanatçının ilk romanı.
https://www.avrupagazete.com/dursaliye-sahan/index.1.html