ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Geveze | Gülçin Yağmur Akbulut

22.03.2022
323
A+
A-
Geveze | Gülçin Yağmur Akbulut

Çiseleyen yağmura, gecenin sessizliği ve yolculuğun gizemi eşlik ediyordu. Yeryüzünün en huzurlu tablosu, yağmur ve gecenin refakatinde yapılan bir yolculuk masalı olsa gerek. Yolların meyli incecik şakıyan bulut suları, ardından şemsi getirecek olan karanlıktı.

Giyindiğim hayaller, otobüsün camının en dip ekranından gülümseyen imgelerle göz kırpıyordu. Haylaz düşlerim, perçemli terminallerden heyecanla bana el sallıyordu. Mutluluğum bir çocuğun bez bebeğinde sabitleniyordu. Hayatın benim adıma çektiği fotoğraflar uzun bir yolun asfalt sahnesinde albümleşiyordu.

Koluma batan acıtıcı bir örgü şişiyle aniden irkildim. Yan koltuğumda oturan elli elli beş yaşlarında bir teyze örgü için kullanması gereken şişleri arada bir vücudumun denk getirdiği bir noktasına batırıp çıkarıyordu.

Gözlerimi kapatmam, yan dönmem veya kulaklıkla müzik dinleme çabalarımın hiçbiri sonuç vermiyordu. Teyze yedisinden başlayıp yedi sülalesine kadar bana anlatıyor. Hele bir dinlemeyeyim. İlk bulduğu yerde şişi tenime dürttürüyordu.

Ömrü hayatımda yaşadığım en taşkın işkenceyi yaşıyordum. Kör şeytan diyordu ki kalk ayağa, imdat diye avaz avaz bağır. Umut ettiğim yolculuğumu, cennet bahçesinden en zırhlı cehennem bahçesine çeviriyordu Esma teyze. Anasını, babasını, torunlarını, okuduğu ilkokulu, hatta ilkokul öğretmenin ismini bile öğrendim.  Bir de sorguya suale başlamaz mı? Kimsin, nesin, nereye gidersin; anan, baban kimlerden diye.

Şurama, tam göğsümün tabanına balyoz yemiş gibiydim. Ne umdum, ne buldum? Kendimle baş başa kalacak, bütün bahar yaylalarını dolaşacaktım bu gece. Buzullarla dolu sıra dağlar dizildi önüme. Öyle sert bir kayaya çarptım ki her bir parçası hırçınca. Anlattı durdu. Bütün şehirleri, tepeleri, ırmakları kaçırdım. Bir çukurdan diğerine sıçrayıp durdum.

Konuşmasından vazgeçtim. Bir de şu dürtmesi yok mu? Dinlemediğimi fark ettiği anda parmak, yumruk, şiş… Allah ne verdiyse omuzumda belimde… Oturdukları köyde bir yatır varmış. Geceleri çıkar dolaşır, dilediği evden sevdiği eşyaları toplarmış. Hay yatır götürsün seni. Seni niye alıp götürmemiş de başıma sarmış. Açık pencere bulsam da der top edip atsam seni aşağıya.

Çay ve kahve dağıtan muavine boş yer olup olmadığını sorduğumda bütün koltukların dolu olduğu cevabını aldım. Antep’te bir yolcunun ineceğini, istediğim takdirde oraya geçebileceğimi müjdeledi. Düğün dernek mi kursam birkaç yoksul mu doyursam bilemedim bu haber üzerine.

Ben muavinle konuşurken son vurgununu da yaptı Esma teyze. Yayından fırlamış ok misali bir çığlık attım. Yapacağını yapmış, bir bardak kaynar çayı bacaklarımın üstüne devirmişti.  Duyduğum acının izlerini omurgamın derinlerine kadar hissedebiliyordum. Şoför arabayı durdurdu. Elinde soğuk su şişesi bulunan birkaç bayanla beraber aşağıya inip kuytu bir köşeye geçtik bacağımın üstüne şişe şişe soğuk su döktüler. Kıyafetimi değiştirdikten sonra yola devam ettik. Bir de üzülüyor gibi görülmez mi? Her ne kadar şoföre yerimi değiştirmesi için ısrar etsem de yolcuların hiçbiri tüm konuştukları dikenlerle çevrili bu kadından nasiplenmeyi göze almadı. Yine bana kaldı geveze Esma teyze.

Zaman geçmek bilmiyordu. Yelkovanla akrep hep aynı sayıları gösteriyordu. Esma teyzenin sözcükleri anlamsızlaşan seslerin kimliğine bürünmeye başlamıştı. Duyuyor ama işitmiyordum. Deniz kükremekten, gökyüzü gürlemekten usanır, tükenir biter de Esma teyze konuşmaktan yorulmazdı.  Artık bunu anlamıştım.  Konuşuyor, gülüyor ha bire bir şeyler anlatıp duruyordu.

Beklediğim mucize gerçeklemişti. Muavin yanıma gelerek Antep’te olduğumuzu, arkada ikili koltuklardan birinin boşaldığını söyledi. Arzu ederseniz geçebilirsiniz deyince hiç nefes almadan soluğu boşalan koltukta aldım. Dört bir yanımda dört ayrı güneş doğmuştu.

Yolculuklarda asla uyumayan ben Esma’nın hiddetiyle bitap düşmüş olacağım ki bir zaman sonra uykunun yerçekimi kuvvetine karşı direnemedim. Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum ama kolumda büklüm büklüm bir acı kulağımda Esma’nın kahkahasıyla uyandım. Gözümü açtığımda geveze Esma başucumda oturuyordu. “Kalk hele eşekten nasıl düştüğümü dinlemeyecek misin” demez mi?  En son hatırladığım Esma’nın boğazına yapışıp var gücümle sıktığımdı. Şoför dâhil bütün yolcular Esma’yı elimden zor aldı.

Eskişehir Sanat Dergisi Yıl 2021Sayı 186Ki

 

 

ETİKETLER: , , ,
Gülçin Yağmur Akbulut
Gülçin Yağmur Akbulut
Elazığ doğumluyum. Fırat Üniversitesi mezunuyum. Elazığ’da Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı bir kuruluşta görev yapmaktayım. Şiire sevdalıyım. On beş yıldır şiir yazmaktayım. Bir çok edebiyat dergisinde şiirlerim yayınlandı ve hala yayınlanmaktadır. Bunlardan bazıları Yaşam Sanat, Ekin Sanat, Sarmal Çevirim, Berfin Sanat, Mahfel, Kurgan, Bozkır İlleri , Kara kedi, Gökkuşağı, Temren, Deliler Teknesi,Delikli Çınar, Tomolos, Berfin Sanat, Silgi, Serhat Kültür, Bekir Abi, Ihlamur Dergisi, Aydos Edebiyat. Sinada Dergis, Üvercinka ,Yeni Gelen, Akatalpa, Son Gemi gibi edebiyat ve sanat dergileridir. Birçok şiirime beste yapıldı. Çeşitli antoloji ve gazetelerde şiirlerim yer almaktadır. Ayrıca yayınlanan denemelerim de bulunmaktadır. Şiir adına en büyük hayalim Türk Edebiyatında bir yer edinebilmek.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.