Gecenin Resmi | Nebih Nafile
gecenin resmini çiz bana
içine biraz kırmızı kat
bir de gülen gözlerini
yeşersin yapraklar
sakın maviyi unutma!
kuşlar konsun dallarına ağaçların
Issızlığın vermiş olduğu o muhteşem sessizliğin tam ortasındayız. Gece yorganını çekmek üzere. Sadece doğanın vermiş olduğu o güzel koku ciğerlerimizi dolduruyor. Daha önce yazmıştım. Bir kez daha yazıyorum;Ara ara şehrin gürültüsünden kaçmak gerek. Yüreği dost sıcaklığı ile dopdolu, gönlü zengin uzman fizyoterapist sevgili İbrahim Güzelyüzdostum ile zaman zaman kendimize bir güzellik yapıyoruz. Doğa ile baş başa kalıp; dertlerimizi, sevinçlerimizi, umutlarımızı paylaşıyoruz. İnşallah yağmur yağar diye bir dileğim olmuştu sesli sesli. Başka bir dilek mi dileseydim?Yağmurun ritmine yüreğim uyum sağlıyor ve üzüm tanelerinin ruhuma aşkla sızdığını duyumsadığım her yudumumda tonlarca yüklü bulut doğanın mucizesi ile tane tane ve hızını keserek önce yapraklara, oradan tutunduğu dallara ve sonra toprağa sızıyordu ince ince. İçinde aşk olmayan şiir yazacaktım belki ama bulutlar izin vermedi. Kulağıma fısıldayan güzel sesler pencereden içeriye giriyor ve kalbime heyecanla çarpıyordu. Gecenin resmini çizmeliydim.
haydi!
çiz bana gecenin resmini
kiremit çatılı evler kondur tuvale
saçaklarından yağmur suyu akan
bacaları tüten çocuk sesli evler…
gecenin resmini çiz bana
içine, ebemkuşağının
tüm renklerini katarak
renkler, kelimeler, notalar
birbirine karışsın
yan yana, üst üste
omuz omuza…
İnsan tabiatı terk edince her şey patlak verdi. Cimrilik arttı, paylaşım azaldı, hastalıklar çoğaldı. Öyle bir hale geldik ki yaşamımızın büyük bir çoğunluğunu kapalı yerlerde geçiriyoruz. Her şey doğayı terk etmekle başladı. Ağaçlar kurudu, toprak üzüldü, yeraltı suları yerini değiştirdi. Çok değil, bundan yirmi yıl önce evlerimizi hoşumuza gittiğini düşündüğümüz eşyalarla doldurduk. Her birimizin ayrı bir odası oldu. Sonradan fark ettik televizyon, bilgisayar, tabletlerin bizi bizden aldığını. Oysa kiremit çatılı evlerin, toprak kokulu duvarları öyle bir güzeldi ki, yine sonradan anladık betonarme evlerimize, yağlı boya ile havayı kestiğimiz odalarımıza, son model otomobilimize sıktığımız suni kokularla hastalık şırınga ettiğimizi… Suni ışıklar, suni sohbetler, suni yemekler… tanımadığınız kişilerle chat, smsv.s… Bir anda yüzleri, binleri bulan arkadaş listeleri beraberinde yüzlerce sorun. Neredeyse her genç sigara içiyor, cehaletin beşiği yerlerden kültürümüze sızan nargile furyası, ecnebilerin uydurduğu elektronik sigara…
Ahhhhh ah! Ne çok özlüyorum yeşilin ardından sararan başakları tanelerinden ayırırken sapların büyükbaş hayvanlara yeme dönüşü işlemlerinde yapılan sohbetleri, verilen emeğin terini silmeyi, ekmeği bölüşmeyi ve beraberinde onlarca güzel duyguları tekrar tekrar yaşamayı.
Sürekli gelişen ve değişen dünyada birçoğumuz mutsuz. Yetişemediğimiz olaylar, alamadığımız eşyalar için üzülüyoruz. Elbette ki hepimizin yaşamaya hakkı var. Hem de en güzelinden. Spor yapmaya, gezmeye, türkü söylemeye, yüzmeye, uyumaya ve daha daha nice şeyleri yapmaya ihtiyacımız var.
haydi!
çiz bana gecenin resmini
bir de yol olsun senden bana
yol güzel, yolda olmak güzel
yazılanlar, görülenler
hayal edilenler…
varılacak yer hele düşlerimiz ise eğer
ve yazılanlar yüreğe hitap ederse
sonuç her koşulda güzeldir
nehrin kıyısındaki
balıkçının resmini çiz bana
çağıl çağıl akan suyun üzerine
taşlardan köprü diz usulca
bir de yüreğinin tuvaline
çiz beni …
Nebih Nafile
Defne, 21 Kasım 2018