Fesleğen ve Irmak | Bülent Güldal
FESLEĞEN VE IRMAK
Masalların içinden akan bir ırmak
demir attı sessizce ömrümün atlasına
fısıltılar içinde adıyla esiyor rüzgâr
o çıkıyor karşıma zamanın her karesinde
Güneşli bir pencerede kınalı yapıncak
aşkın ve şarabın sokağından geçmiş gibi
güldükçe güller açıyor gülistanında
ışıktan tüllerin içinde salkım saçak
Kelebekler uçuşuyor buğulu gözlerinde
dağları saklayan göğsü güvercin aşiyanı
soruyorum bu ırmağa; neredeydin yıllar yılı
zehirli vadilerden nasıl sakladın berraklığını?
Sonsuzun türküsüne karışan yaşlı bir çınardım
annem yağmur babam bulut rüzgârlı bir sevda
nasıl da özlerdim ölümcül uçurum kokusunu
o dumanlı kuyuda yaşamaktan usanmıştım
Körkütük sarhoş ve yalnız geçiyordum ki
ateşin dilleriyle irkildi ömrümün kareleri
bu türkünün avlusundan havalanan kuşlar
kıyılarını mesken tuttu o tılsımlı ırmağın
Gözüme ilişti birden yaralı bir fesleğenin
yüreğimi dağlayan incecik fısıltısı
dağın içinde dağdan habersiz yaşıyormuşum
işte o zaman duydum suların şarkısını
Bülent GÜLDAL
*(Şehir Ed. Dergisi, Haziran 2017)