Edebiyat ve Sanat Dünyasından Kısa Duyurular
KERİM ÖZBEKLER/ GAZETECİ-YAZAR-ŞAİR
Mudanya 3.Kitap Fuarı 20-29 Ağustos 2021 tarihleri arasında ”Mütareke Meydanı-Mudanya” adresinde gerçekleştirilecektir, bu yıl fuara 75 yayınevi iştirak edecektir. İlgilenenlere, önemle duyurulur.
****
DİDİM’DE 09-10-11-12-13 EYLÜL 2021 TARİHLERİ ARASINDA 13. ŞAİRLER ŞÖLENİ YAPILACAK…
Derneğimizce 09-12 Eylül 2021 tarihlerinde Didim 13. (On üçüncü) Şairler Şiir Şöleni düzenlenmiştir. Azami katılımcı sayısı 90 Kişidir.
Konaklama yerimiz Grand Didyma Otelidir. Otele girişler 09 Eylül 2021 Perşembe günü saat 13.00 den itibaren yapılacaktır. 12 Eylül 2021 Pazar günü sabah kahvaltısından sonra vedalaşarak otelden ayrılanacaktır. Perşembe giriş günü öğleden sonra katılımcılara pasta ve kokteyl ikramı yapılacaktır. Otelde konaklama, yeme ve içme dahil iki ve üç kişilik odalarda bir günlük ücret 150 TL dır. Tek kişilik odalarda kalmak isteyenler için bir günlük ücret 200 TL dır. Çay, Su ve Meyve suyu (teng) şölen süresince ücretsizdir. Konaklama dışında günübirlik katılacak olanlar bir şey yiyip içerlerse sadece onun ücretini ödeyeceklerdir. Katılmak isteyen arkadaşlarımız Aydın Yazarlar ve Şairler Derneği Başkanı Şükrü Öksüz’ün face sayfasından, mail adreslerinden veya telefon numaralarında ulaşabilirler.
Şükrü ÖKSÜZ
Aydın Yazarlar ve Şairler Derneği Başkanı
0-505-2952578) sukruoksuz09@hotmail.com
09 EYLÜL 2021 PERŞEMBE PROĞRAMI;
1) Saat 13.00den itibaren otele giriş
2) Otelde Çay, kurabiye ikramı ve odalara yerleşme.
3) Saat: 19.00 da akşam yemeği
4) Otel açık hava toplantı salonunda şiir ve müzik dinletisi
5) Saat: 24.00 konaklama
10 EYLÜL 2021 CUMA PROĞRAMI;
1) Saat 08.00 da sabah kahvaltısı
2) Saat 10.00 -17.00 arası Apollon Tapınağı ve Milet Müzesine gezi (isteğe bağlı)
3) Saat 17.00 da Otele dönüş
4) Saat 19.00 da Akşam Yemeği
5) Saat 21.00 da Otel Açık Hava Toplantı Salonunda Şiir ve Müzik dinletisi
6) Saat 24.00 Konaklama.
11 EYLÜL 2021 CUMARTESİ PROĞRAMI;
1) Saat: 08.00 de Sabah Kahvaltısı
2) Saat 10.00- 17.00 ararı Tekne turu (Didim Koylarında)
3) Saat: 17.00 de otele dönüş.
4) Saat: 19.00 da akşam yemeği
5) Saat: 21.00 de Otel Açık Hava toplantı salonunda Şiir ve Müzik dinletisi.
6) Saat: 24.00 konaklama.
12 EYLÜL 2021 PAZAR PROĞRAMI;
1) Saat: 08.00 de kahvaltı
2) Saat: 10.00-12.00 vedalaşma ve ayrılma.
Not: Katılımcı listesini Didim Şairler Şiir Şölenleri Sayfasında görebilirsiniz.
KATILIMCI LİSTESİ
1) Şükrü Öksüz (Aydın)
2) Savaş Sarıkaya (Aydın)
3) Hüseyin Zeybek (Didim)
4) Serap Atay (Manisa)
5) Nusret Turan (Ankara)
6) Hediye Turan (Ankara)
7) Fide Korkmazer (Bursa)
8) Süleyman Bektaş (Mersin)
9) Şaziye Çelikler (Bursa)
10) Cevriye Çatal (İzmir)
11) Necati Erdek (İstanbul)
12) Bekir Akbulut (İstanbul)
13) Nejla Baştuğ (Söke)
14) Ataman Akman
15) Melahat Özçoban (Isparta)
16) Ayten Bozkır (Söke)
17) Ünal Çınar (İzmir)
18) Yaşar Ceylan (İzmir)
19) Hamiye Dimoğlu Çınar (İzmir)
20) Şaban Kahraman (Yozgat)
21) Melek Meral (Aydın)
22) Bolat Ünsal (Antalya)
23) B.Ünsal Misafiri (Antalya9
24) Müjgan Yıldızan (Isparta)
25) Bay Yıldızan (Isparta)
26) Gündüz Aydın (Salihli)
27) Ayten Aydın (Salihli)
28) Bolat Ünsal (Antalya)
29) Halise Tekbaş (Adana)
30) Süleyman Coşkuner (Bucak)
31) Ayşe İzci Coşkuner (Bucak)
32) Nuriz Gökmenoğlu (Konya)
33) Naciye Asabi (İzmir)
34) Nabide Kılınç (Muğla)
35) Serap Cemile Canseven (İzmir)
36) Rabia Ece Aydoğdu (İstanbul)
37) Salih Aydoğdu (İstanbul)
38) Yüksel Ekinci (Burdur)
39) Zeki Akdoğan (Ankara)
40) Coşkun Taga (Karpuzlu)
41) Beyhan Erdoğan (Aydın)
42) Hasan Sürer (Aydın)
43) Gülser Hünük (Isparta)
44) Mehmet Güven (İzmir)
45) Hava Keskin (İzmir)
46) Yusuf Karademir (Yozgat)
47) Suzan Aydemir (Kars)
48) Hasene Yılmaz (Bursa)
49) Turgut Önal (Amasya)
50) Gönül Özcan (İzmir)
51) Özcan Gözen (Denizli)
52) Emin Çelimli (Aydın)
53) Abdullah Bedeloğlu (Nazilli)
54) Abdülkadir Güler (Söke)
55) Levent Topludal (Aydın)
56) Bekir Aygül (Aydın)
57) Ergün Gül (Aydın)
58) Ahmet Sargın (Yozgat)
59) Yaşar Uyar (Aydın)
60) Naim Özdamar (Buharkent)
61) Zeynep Özügenç (Torbalı)
62) Deniz Süheyla Ergüler (Didim)
63) Hüsnü Sönmezer (Didim)
64) Osman Gökçe (Nazilli)
65) Erhan Tığlı (İstanbul)
66) Erkan Acar (Çine)
67) Ali Nihat Düzgün (Aydın)
68) Selda Avcı Temel (Bodrum)
69) Hüseyin Temel (Bodrum)
70) Ahmet Pehlivan (Aydın)
71) Güner Tekin (Kars)
72) Fuat Gürsoy (Aydın)
73) Çetin Aslan (Aydın)
****
Metin Yazarı ve İçerik Editörü arayışımız var.
ERAY KARAYEL
05352004080
****
Keşmekeş Edebiyat Kültür ve Sanat Dergisi, yazılarınız için e posta adresi aşağıdaki şekildedir.
kesmekesdergisi@gmail.com
*****
Yusuf Karademir
Cemrem Yayıncılık
Ragıppaşa Mahallesi, Barbaros Caddesi, Bedesten İş Merkezi, No.16/Z-14
Efeler-Aydın
Tel.0-530-5653065
13.5*19.5 Ebatlı+96 Sayfa+60 Gram Kitap Kağıdı+500 Kitap 3.100 Tl.-1.000 Kitap 3.800 Tl. NOT.Kredi Kartı Geçerlidir.
*****
Merhaba Kerim Bey,
Sizi, çalışmalarınızla Eskişehir Sanat Dergisine davet etmek istiyorum. Ben dergide, genel yayın yönetmeni olarak görev yapmaktayım.
Sizi, dergimizde görmekten mutluluk duyarız.
Teşekkürlerimle…(18 Ağustos 2021 Çarşamba-19.08)
Dilek Üstündağ
*****
https://www.yuzuncuyilmarsi.com/100-yil-marsi/beste-basvuru
****
İLGİMİ ÇEKTİĞİ İÇİN OKUDUĞUM YAZILAR…
…
DATÇA’DA 1 AMERİKA’LI VE BİR SOYGUN HİKAYESİ..
Yıl 1973..
Datça dediğin gözden uzak, gönülden ırak bir belde..
Kuş uçmaz, kervan geçmez..
Bir kadın geliyor, Amerikalı..
Havalı mı, havalı..
Prof. Iris Cornelia Love..
Arkeolog bu hanımefendi..
Elinde tapu gibi bir belge.
Angara’dan almış..
Knidos’u kazacak..
Mübarek sanki dişi Indiana Jones..
Elde kazma kürek 20 kişilik bir ekiple soyunuyor işe..
Vuruyor kazmayı..
Ne gözetleyen var, ne denetleyen..
Delik deşik ediyor güzelim Knidos’u..
Tıpkı bir köstebek gibi..
Parçalıyor mermerleri..
Kırıyor lahitleri..
Sözde Çıplak Afrodit Heykeli’ni arıyorlar..
Ne gezer!..
Gizli gizli çıkarılıyor seramikler, heykeller, büstler..
Ve yurtdışına kaçırılıyor güzelim tarihi eserler..
Angara uyuyor ama bizim köylü uyumaz..
“Bu Amerikalı kadın bir dolaplar çeviriyor” diyorlar..
Konuyu Yakaköy muhtarlığına iletiyorlar..
O dönemin Yakaköy muhtarı alemci adam..
İçkiye düşkün..
Hovarda..
Amerikalı kadın buluyor zayıf noktayı..
Bizim muhtarı içki masalarında alıyor kafa kola..
Gece körkütük sarhoş olana kadar içiriyor..
Muhtar gündüz uyuyor..
O uyurken Knidos’ta talan devam ediyor..
Aradan tam 4 yıl geçiyor..
Sene 1977..
Nihayet uyanıyor Angara..
Nihayet el koyuyor Knidos’a..
Kazı belgesini iptal ediyor Amerikalı kadının..
Hemen ülkesine postalıyor..
*****
Prof. Iris Cornelia Love ülkesine gönderildikten bir kaç yıl sonra bir akrabası geliyor Datça’ya..
Sıradan bir insan gibi..
Adı Richard Rosenberg..
Bugün Reşadiye’de Güllerdağı Çiftliği diye tanınan yerde geniş bir arazi alıyor.
Sonra hemen Türk vatandaşlığına başvuruyor..
Richard oluyor Reşat..
Zeytinciliğe başlıyor bizim Reşat..
Ülkesinde de “Olive Farm” isimli bir şirket kuruyor..
Oregon’da..
Datça’da ürettiği zeytin ve zeytinyağı ürünlerini yine “Olive Farm” markasıyla Amerika’ya kendi şirketine ihraç ediyor..
Her ay tırlarca ürün gidiyor Amerika’ya..
Ama dedik ya, bizim köylü uyanıktır diye..
Bu Amerikalı’dan da huylanıyorlar..
Bizim Reşat’ı ihbar ediyorlar..
Çiftliğe yapılan baskında onlarca tarihi eser bulunuyor..
Zeytinyağlarının arasına gizlenmiş, Amerika’ya gönderilmek üzere paketlenmiş..
Suçüstü yakalanan Reşat hemen tutuklanıyor, hapse atılıyor..
Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki ifadesinde çiftlik kurulurken eserlerin bir kısmının çalışanlar tarafından çeşitli yerlerden satın alındığını, bir kısmının ise yine Datça’nın çeşitli kesimlerinden getirilerek çiftliğe yıllar önce konduğunu iddia ediyor..
Oysa kolleksiyoncu belgesi de yok..
Sonra Ankara’dan gelen bir emirle tutuksuz yargılanmak şartıyla serbest bırakılıyor..
Ve Reşat kayboluyor..
Nereye kaçtı, ne yaptı bilen yok..
Ama belki de siz bu satırları okurken, bizim Reşat ile Prof. Iris Cornelia Love Oregon Portland’ta binlerce dolarlık şarap içiyorlardır..
Knidos anısına..
Knidos’tan kaçırdıklarının şerefine…
(Sedat Kaya, Datça)
****
KUZEY AMERİKA’DA YATIRIM YAPALIM
Değerli Arkadaşlar;
Amazon’un sadece 3 ayda 113 milyar USD yaptığını biliyor musunuz? THY’nin piyasa değeri ise 16.7 milyar USD! Amazon; THY’nın yıllardır inşa ettiği piyasa değerinin neredeyse 7 katını sadece 3 ayda yapıyor. Türkiye de üretim yapan herkese sesleniyorum:
Pandemi ile bozulan arz zincirleri hala kendine gelemedi. Gelin Kuzey Amerika pazarında üretim yapın! Şuan doğru düzgün satılacak ürün bulamıyoruz! Çin bile tekliyor. Trilyonluk bir ekonomide o kadar büyük fırsatlar var ki; neredeyse her ama her alanda üretime ihtiyaç var.
Türkiye’den gelecek üreticiler için şirket kuruluşundan depolara; yer tespitinden üretim süreçlerine kadar elimden geleni yapacağım. Bu grupta organize olalım; burada üretelim ve Kuzey Amerika pazarına ürünlerimizi satalım.
Üretim deneyiminiz varsa harekete geçebilirsiniz yoksa tanıdığınız kişileri uyarabilirsiniz. Üretici sayımız arttıkça bu yüksek hacimli pazarda güçleneceğiz. Kuzey Amerika pazarında Türkiye’den binlerce üretici var; üreticilerimiz başarılı oluyor ve her geçen gün güçleniyoruz.
Türkiye’de üretirim oraya mal satarım demekle olmuyor. Rakamlar ortada; orada üretilen devede kulak burada pazar ise kocaman bir deniz derya… Tüm Dünya buraya mal üretmeye (hatta mal yetiştirmeye) çalışıyor zaten! Bir adım öne geçebiliriz.
Tüm Dünya’nın siyasi kavga ve gürültü ile oyalandığı bu dönemde iş dünyamızın bu muazzam pazara açılarak sermaye birikimi oluşturulmasının herkese faydası olacağını düşünüyorum!
TUNA BEKLEVİC
4439050157
*****
2021-2022 ÜLKEMİZ İÇİN MÜLTECİ YILI OLACAK
Bülent ESİNOĞLU
Kolonyalizm yani sömürgecilik yaklaşık yüz yıldır devam ediyor. Amerikan hegemonyasının yaratığı yeni dünya düzeni, böyle bir dünya yaşamayı gerektiriyordu. Öyle de oldu.
Şimdi kolonyalizmin sonuçlarını yaşıyoruz.
Amacı belli olmayan, sadece, dünya hegemonyasını elinde tutmak üzere, yarattığı herkesle ve her şeyle savaşlar, bitmek üzere…
Vietnam’da başlayan, Afganistan’ı terk etmesiyle sonuçlanan bir süreci yaşıyoruz.
Girdiği her ülkede, kendi ekonomik sömürü düzenini ve yaşam biçimini dayatması, girdiği ülkelerin dokularını bozdu. Halkların birbirlerini kırmasına sebebiyet verdi. 9/11 de, Terörle savaş diye, kiminle, neyle savaş olduğu belli olmayan, bir dünya savaşı ilan etti.
Yukarıda yazdıklarımı eskiden sadece solcular bilirlerdi, şimdi herkes biliyor. Amerikancılar için henüz öğrendi diyemeyiz.
Amerika sayısı belli olmayan Iraklının ülkemize gelmesine sebep oldu. Hadi onu sineye çekelim derken, Siyasal İslam’ın emperyalizmle yaptığı işbirliği sonucu, bu kez de Suriye’den mülteciler geldi.
Tam bunları bir hale yola koyalım derken, bu kez de Erdoğan Biden antlaşmasının sonucu olarak, Afganistan’dan mülteci gelmeye başladı.
Türk halkı şunu anladı; bu iktidar başımızda durduğu sürece, Amerika’nın taciz edip, ülkelerinde kalamaz hale getirdiği, dünyada ne kadar ülke varsa oradan Türkiye’ye mülteci gelecek.
Halkımız artık kendi yaşam koşullarının iyileşmesinden de vazgeçti. Huzuru ile başı derde girdi.
Ve halkın düşüncesi şuraya geldi. Bu iktidardan kurtulmazsam ne mülteciden kurulabilirim ne de huzurum olur.
Halkın bu durumda olduğunu iktidar da çok iyi biliyor. Lakin ABD talimatlarını da yerine getirilmesinin gerekli olduğuna inanıyor.
RTE gecen hafta, “finans edebildiğimiz sürece mülteci almaya devam edeceğiz” dedi. Dün gece, “Türkiye yol geçen hanı değildir” dedi.
Bu iki çelişkili ifade kendisi tarafından yapıldığını biliyoruz. Lakin güvenemiyoruz. Nitekim Suriyeliler ile Türkler arasında çatışmalar başladı.
“Katil Esad politikasının” dışında, sadece ABD ne derse onu yerine getiren siyasetler, artık Türk halkına, kendi ülkesinde yaşamı haram ediyor.
Mülteci sorunu neredeyse ekonomik sıkıntıların da önüne geçti.
Çözüm, ABD ne derse desin, öncelikle Suriye devleti ile anlaşmaya varmak ve ne kadarını gönderebiliyorsak, o kadarını göndermek. Çünkü, Esad hemen her ay vatandaşlarını, ülkesine dönmeye çağırıyor. Silahlı katilleri bile af kapsamına aldılar.
Afganistan’dan, mülteci akını, muhakkak durdurulmalıdır. İktidar başka hamlelerle, mültecileri ülkede tutma yönünde siyasete devam ederse de halkın karşı durması gerekir.
Başka bir çözümü olan varsa söylesin lütfen. (12 Ağustos 2021 Perşembe)
****
SOKAK VATANDIR, VATAN BİR AVUÇ PROFESYONELİN DEĞİL HALKINDIR. HALK, VATANINA SAHİP ÇIKMALIDIR
Sefa Yürükel
Türkiye’de her konuda profesyoneller siyaset bizim işimiz demiştir.
Halkın iyi niyetini kullanıp, Halkı Türkiye’de ki siyaseti etkilememesi için, bilindik siyasi akvaryumun dışında tutmaya özen göstermiştir.
Örneğin, bu profesyoneller, son günlerde ‘sığınmacı veya göçmen’ adı altında ve bir emperyalist plan çerçevesinde ABD ve onun işbirlikçisi, ümmetçi RTE tarafından Türkiye’yi istila ettirmek amacıyla getirilen, ABD’nin Afgan askerleri ve Suriyeli ‘sığınmacılar’ konusunda da aynı tutumu göstermişlerdir.
Halbuki tüm bu ‘sığınmacı ve göçmen’ adı altında getirilenlerden doğan tüm külfeti çeken bir durumda olan ise Türk Halkıdır.
Ama ona siyasi profesyonellerce sen konuşma, sandığı bekle ve sokağa çıkma denilmektedir.
Bu bir ülkede, Halka karşı yapılan ve yapılabilecek en haksız, en anti demokratik, kanunsuz, hukuksuz, adaletsiz, hadsiz, mantıksız ve gülünç bir siyasettir.
Halkın kendi kendisini idare etmek için kullanmak istediği ve Anayasa’da ve kanunlarda da yer alan bu demokratik hak, yine Türkiye’de son on yıldır ‘sığınmacı ve göçmen’ adı altında gerçekleştirilen istila konusunda da, Halkın kendisinin bu konuya ilişkin bir siyaset ve çözüm üretmesini engellemek için, son günlerde, bu konuda, siyasi profesyonellerin attığı yeni adımlardan da yine görülüyor ki, bunlar Halkın bu konuda Anayasal gösteri hakkı olan sokağa inmesini engellemek ve Halka demokratik hakkını kullandırtmamak için yine büyük bir gayret içine düşmüşlerdir.
Bir kere, bir ülkede siyaset yaparken Halkı uyarmak ve şiddete karışmayın demek başka ama Halka Vatanınıza sahip çıkmak için sokaklara çıkıp protesto etmeyin demek başka birşeydir.
Bu yaklaşım Türkiye’de demokrasiden nasibini almamış, siyaseti meslek olarak gören çevrelerde klasik ve profesyonel meslek hastalığı haline gelmiş olan bir siyasi yaklaşımdır.
Bu yaklaşım Osmanlı’dan kalma ve Halka benim dediğimi yapacaksın kafasıdır.
Halbuki, Vatan bir avuç profesyonelin değil Halkın Vatanıdır.
Bu söylemler, Halkı gütme ve küçük görme söylemidir.
Bu aynı zamanda, Halkı sandığa ve profesyonellerin söylem ve çıkarlarına kilitleme taktiğidir.
Halbuki demokrasi sadece sandık değildir.
Sandık, sadece ve sadece demokrasilerdeki elementlerden birisidir.
Onun için, Anayasal olarak halkın toplu gösteri yapma ve ifade etme hakkını görmemezlikten gelerek, Halka sokağa çıkmayın söylemi demokratik bir söylem değildir.
Haksızdır.
Zararlıdır.
Halk bu yüzden, bu tip siyasi söylemlerle ve tavırlarla siyasi arenadan kendisini profesyonellerce pasifice ve tasviye etmeye hayır demeyi bilmelidir.
Halk bu yüzden siyasette, özellikle kendi Vatanının bekası konusunda Anayasal ve kanunlarında koruduğu bir hak olan ve demokrasilerdeki demokratik değerlerden ve eylem yerlerinden birisi olan sokak eşliğinde, her zaman demokratik ve kitlesel tavrını koymalı ve sokağı dışlayan bir siyasetin emrine girmemelidir.
HALK bundan sonra her konuda sokakta aktif olmalı, safını ve Türkiye’de ki siyaseti ve siyasi gündemi belirlemeli ve siyasetten profesyonellerce tasviye olmamalıdır.
Profesyonellerin eline düşüp, onların getiri kapısı olmamalıdır.
Sokak, Vatandır.
Halk, bu Vatanın sahibidir.
Halk bu nedenle Türkiye’nin geleceği için,
kendi sokağına, mahallesine, köyüne, kasabasına, şehrine ve bir birine inadına sahip çıkmalıdır.
Halkın sokağa çıkıp kendini toplu olarak ifade etmesi, vatandaşa verilen en temel demokratik bir Anayasal gösteri hakkıdır.
Halk bu hakkını her konuda sonuna kadar kullanmalı ve amacına ulaşana kadar da sokak demokrasisinden de iyi yararlanmalıdır.
Profesyonellerin sıf kendi çıkarları için, demokrasiyi sandık ve parti binaları olarak gören anlayışını kesinlikle red etmelidir.
Ve Halk bundan sonra aktif olarak ve vazgeçilmez olan demokratik bir hak temelinde, kendisinin ve ülkesinin siyasi geleceği için, sokaklarda da kendi gündemini yaratarak, Anayasa’da da yer alan sokak demokrasisi hakkını kullanmalıdır.
Ve Halk, sokaklarda mutlaka siyasi olarak dimdik bulunmalı ve olmalıdır
Türkiye’de ki sokakları, demokratik siyasetin önemli bir parçası yapmalıdır.
Korkmamalıdır.
Parti şirketlerinin, müşterisi olmamalıdır.
Siyasi şeyh ve tarikatların, müridi olmamalıdır.
Kendi olmalıdır.
Yani, Milli Kimlik olarak Halk lafın tam deyimiyle Türk olmalıdır.
Türk olmanın, gereğini yapmalıdır.
Türk, Vatanına sahip çıkmalıdır.
Çünkü Halk, ölü ve hareketsiz bir taş değil yaşayan yaratan ve karar verme kabiliyeti olan yaşayan üreten üreyen ve dinamik bir organizmadır.
Kısacası, Halk kendi ve ülke kaderi hakkında bir ülkede karar verici olmalıdır ve profesyonellere, sokakta dahil olmak üzere mekanın gerçek sahibinin kim olduğunu her daim sokaktaki demokratik ve Anayasal hakkını kullanarak inadına göstermelidir.
Burası Türkiye.
Bu Vatan bizim.
Ve biz bu Vatanın yegane sahibi olan Türk Halkıyız demelidir.
****
UTANÇ VERİCİ BİR DURUM
Sefa Yürükel
Bugün bu iktidar tarafından yapılan yeni utanç verici, asaletsiz ve terbiyesizce bir durumla karşı karşıyayız.
Bu hafta, Milli Savunma Bakanlığı’ndan emekli askerlere ‘susun’ diyen bir bilgi notu gönderildi.
Bunun adı Türk’ün üniformalı haline, yani TÜRK’E büyük bir düşmanlıktır.
Yani bir bakıma, TC’ni kuran Atatürk’e sus demek gibi bir mesajdır yani.
Ama susturacaklarını sanıyorlarsa, yanılıyorlar.
Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri asla susmaz.
Türk Milleti için ölüme imza atmış, namus sözü vermiş Türk askeri asla susmaz.
Susan ise zaten sahte askerdir, Türk’ün değil başkalarının adamıdır.
Susan, zaten Türk için ölmeye hem içinden ve hemde dışından gururla ve bunu sesli olarak söyleyen ve silah ve bayrak üzerine and içen ve yapan değildir.
Unutmayalım ki, bu bilgi notu yani tehdit ihanetini MSB adına yapan, geçici olarak MSB’yi işgal eden ABD emperyalizminin işbirlikçisi olan ümmetçi tayfadır. Sahte, askerlerdir.
Ama yakın bir zamanda, bunlar tüm irili ufaklı dost ve düşmanda şahit olacak ki, bu işbirlikçiler Ordu Millet işbirliği ile ağır bir yenilgiye uğrayacaklar.
Bunlar çöplüğe atılacaklar.
Bunlar 80 milyonun önünde, yüzlerine tükürülerek yargılanacaklar.
Ve bunlara bu büyük ihanetlerinden dolayı da, Türk töresine göre Türk Milleti tarafından ağır bir bedel ödettirilecektir
KAHROLSUN İSTİBDAT, YAŞASIN HÜRRİYET!
****
ORMAN YANGINLARI ABD’NİN TÜRK DEVLETİ VE MİLLETİYLE BİR KONUŞMA ŞEKLİDİR…
Sefa Yürükel
Türkiyedeki Orman yangınları: ABD planlı, PKK eylemli,iktidar aciziyet ve
sorumluluklu, alt yapıyı yok etme suçlu ve etkili muhalefetsizlikten dolayı yayılmaktadır.
Amerikan Dış istihbarat teşkilatı CİA, ABD’nin emperyal planları gereği , hedef seçtiği ülkeler üzerine sık sık analizler ve hesap yapar. Bu konuda, psikologlardan tutunda, askeri bilimcilere kadar her bilimsel disiplinden uzmanı, planlarının, istedikleri amaca ululaşmasının en yüksek oranda gerçekleşmesi için kullanır. Ondan sonra kararın uygulanmasına alanda başlar.
Kullanacağı terör örgütünü veya suikastçıyı seçer. O ülkedeki devlet, medya ve siyasetteki adamlarını da, yaptıracağı eylemde, iz kaybettirmek ve toplumu yönlendirmek için hazırlar ve zamanlı olarak kullanır.
Taşaron örgüte yaptırdığı eylemin sonucundan da, aşağı yukarı ne sonuç alacağını da hemen hemen bilir. Çünkü, hedef seçtiği ülkenin toplumunu ve sinir uçlarını memuru olarak çalıştırdığı analizcileri ve ülkelere yönelik olarak çalışan, bilim uzmanları sayesinde çok iyi bilir. Bir ülkeye ilişkin olarak, hangi düğmeye basarsa ne sonuç alacağını da iyi hesaplar ve bilir. Her zamanda CİA, sonuca yakın, kısa, orta ve uzun vade de, ABD için dişe dokunur bir başarı elde eder. Hesabını da bir ülkede yapacağı, yaptıracağı eylemin, imkan ve sonuçlarını çok yönlü alternatifleriyle yapar.
ABD sadece ürettikleriyle değil, bunun içinde dünya devidir. Süper güçtür. Örneğin, zaten elinde olan PKK’ya yangını seri şekilde çıkarttırır. O ülkede gündemi (kendi icadı olan sığınmacı, mülteci veya göçmen sorununu, Suriye’de PKKistan kurulmasını, Afganistan’a asker gönderilmesi konularını, açlığın, işsizlikle vs ile ilgili olan O ülkenin gündemini düşük ölçeğe çeker veya kısmen unutturur) değiştirir ve yeni ülke gündemini de yaptırdığı eylemle belirler.
İktidarın ve muhalefetin: güçlü olduğu yerleri ve güçsüz olduğu yerleri hesaplar. Toplumun düzeyini, örgütlülüğünü ya da örgütsüzlüğünü, tepkiye hazırlıklı ve hazırlıksız olup olmadığını hesap eder. Özellikle sosyal medya ve ana medyadaki devşirilmiş elemanlarını da kullanarak, O ülkede; toplum, birey, devlet, iktidar, muhalefet, arasında umutsuzluk, güvensizlik ve çaresizlik yayar.
Bir ülkeyi ve toplumu psikolojik olarak bu şekilde çökertir.
Şaşkınlaştırır. Toplumu ve devleti felç eder. Türkiye şimdi bunu yaşamaktadır.
Bunlar, CİA gibi emperyalist devletlerin istihbarat teşkilatlarının yaptıkları ve yaptırdıkları tüm terör eylemleriyle hedef seçtiği O ülkedeki iktidar, devlet, muhalefet, toplum ve bireylerle bir çeşit konuşma ve mesaj şeklidir. Bunların sonuçlarını iktidara, devlete ve muhalefete hissettirir.
Burada CİA, ABD adına O ülkede, Devleti tamamen teslim almayı ve istediğini yaptırtmayı ister. Muhalefeti de iktidara karşı istediği gibi hareket etmesi için yada iktidarı muhalefetle değiştirmek için, muhalefetteki elemanları vasıtasıysan istediği oranda kullanır. Yada muhalefetin çaresizliğini muhalefete gösterip kendi yanına gelmesi ve emrine girmesi için, Muhalefeti istediği gibi yönlendirmeyi ister.
Bunları bilmek gerekir. Türkiye şimdi bunları yaşamaktadır. Bugün yangını çıkartan PKK unutulmuştur. Sadece gündemdeki göründüğü kadarıyla, eleştirilerde yangına karşı tüm alt yapıyı imha eden, cevapsız, çaresiz, bilgisiz, aciz ve bu konuda icraatlarıyla, bu felaketten siyasi sorumlu olan iktidar hedef alınmıştır.
Burada CİA tarafından muhalefetinde ne yapabileceği, gücü ve konuyu eleştiriden öteye geçemeyeceği iyi hesaplanmıştır. Türkiye Devleti’ne de bu yangın eylemiyle ABD, bak bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da benim dediklerimi yapacaksın, yoksa başına bu gelir denmektedir. Burada buna karşı yapılacak olan ise, yangınları planlayan ve toplumu umutsuzluğa çekmek için yönlendiren ve acizleştiren ABD’yi ve eylemi yapan terör örgütü PKK’yı birincil olarak hedefe oturtmak lazımdır. Mevcut iktidarın beceriksizlikleri, bütün yanlışları, toplum içinde sert bir şekilde eleştirmelidir.
-Toplum içinde bu Milli Felaket konusunda yapıcı ve çözüm getiren tartışmalar yapılmalıdır.
Bu sorunların ikincil kaynağı olan mevcut iktidardan kurtulunmalıdır. İktidara alternatif olamayan etkisiz muhalefette bugünden itibaren ıskartaya çıkartmalıdır. Bundan sonra gerçek ve iktidara gelip, Milli menfaatlere göre Türkiye’yi yönetmek isteyen, yeni ve güçlü bir muhalefet oluşturup, Halk tarafından iktidara getirilmelidir. Yani bu konuda, yangını planlayan ABD, eylemi yapan PKK birincil olarak hedefe oturtulmalıdır. İkincil olarak ise, hatalı adımlarından dolayı, yangını önleyememeden siyasi olarak sorumlu olan ve beceriksiz mevcut siyasi iktidardan hesap sorulmalı, İktidar eleştirilmeli ve bir an önce değiştirilmelidir.
Üçüncü olarak da Perspektifsiz, güçsüz ve algı operasyonlarıyla yönetilen muhalefette bu konuda ki programsızlıklarından ve sadece hayıflanmalarından kaynaklanan sebeplerden, bu yüzdende mevcut iktidarın ayakta kalmasını sağlamalarından dolayı, gerekli eleştirilerden de adil olarak payını almalı, gerçek muhalefet oluşturulmalıdır. Bu anlamda, Türkiye’de sadece iktidar değil, aynı zamanda muhalefette değiştirilmelidir. Bunu yapacak ise, birlikte hareket etmeyi öğrenmiş ve Halkı örgütleyip harekete geçirecek, bağımsızlıkçı, ilerici ve devrimci Atatürkçü kadrolardır.
Son olarak, Türkiye’nin her konuda olduğu gibi, bu konuda da baş düşmanı ABD emperyalizmi olduğu unutulmamalıdır. Bu unutulduğu zaman yine sorunlara çözümler üretmede boşa kürek çekilecektir. Çünkü ülkede ve bölgede eş zamanlı olan hiç bir şey tesadüf değildir. Bu unutulursa, bugün olduğu gibi yarında ABD’nin emperyalist planlarında, Türkiye’de ki bazı oluşumların, bazı toplum kesimlerinin ve bazı bireylerin figüran ve iç düşman olunduğu bile farkedilmeyecektir. Bu konuda çok dikkat edilmelidir. Olaylar, süreçler, gelişmeler ve Sonuçlar iyi okunmalı ve analiz edilmelidir.
Bugünlerde, özellikle, Halk, gerçek Atatürkçüler tarafından doğru bilgilerle yönlendirilmeli, gerçek gündem belirlenmeli, Ülkeye ve Halka sahip çıkılmalı, Devlet ve Millet olarak her zamankinden daha uyanık ve birlikte olunması sağlanmalıdır.
****