Edebî Değer ve Piyasa Değeri | Hilmi Yavuz
Niteliksiz Olan’a Nasıl Değer Kazandırılır?
Ömer Türkeş, Elif Şafak’la yapılan söyleşide , şu soruyu soruyordu:’ Edebiyatta
eleştirinin bu kadar magazinsel olmasının nedeni,pop kültürünün her alanı
etkilemesi.Futbol ve siyasette de böyle. Biz edebiyata geldiğinde şaşırıyoruz.
Ama biz de o kanalları kullanıyoruz. Bizi de bu şekilde içine çekmiyor mu?’
Bu soru, edebiyatın popülerleşmesi meselesini gündeme taşıyor olmak bağlamında canalıcı bir sorudur. Türkeş’in tespiti doğrudur: Edebiyatın magazinleşmesi, popüler kültürle birebir ilişkilidir ve bunun nedenlerini, Kapitalizmin Dünya’yı değişim-değeri üzerinden okumasında aramak gerekiyor.
Octavio Paz’ın o sözünü tekrarlamanın bir kere daha tam sırasıdır. Paz şöyle demişti: ‘Çok satanlar, edebî eserler değil, ticarî eşyalardır.[…] Edebiyatın mantığı, piyasanın mantığı değildir.’
Kapitalizm, kitabı, değişim-değeri bağlamında bir meta [ticari eşya, mal] gibi görür. Kapitalist için mesela bir ayakkabı ile bir kitap arasında, bir fark sözkonusu değildir. Kullanım-değerinde nasıl metaın niteliği öne çıkıyorsa, değişim-değerinde metaın niceliği öne çıkar. Kapitalist için, metaın niteliği değil, niceliği, yani, kaç sattığı önemlidir artık…
Kitabın da bir ticari eşya [metâ] olarak çok satıyor olması, Kapitalizmin mantığı ile birebir örtüşür. Doğallıkla çok satış’ı sağlamak için kışkırtıcı ve elbette gözalıcı bir reklamcılığa ihtiyaç vardır. Kitap, reklam yoluyla çok satıyorsa eğer, o artık, edebiyatın ait olduğu elit kültürün değil, popüler kültürün bir ürünüdür;- niteliği ile değil, niceliği ile öne çıkan bir ürün!
Franco Moretti, Mucizevî Göstergeler’de, reklamın satışa sunulan ticarî ürüne ilişkin bir mit üretme eylemi olduğunu bildirir: Moretti’ye göre reklam, ‘meta miti’dir; reklam, “metanın mite, ‘esrarengiz’ özelliklerini saklayacağı yerde, teşhir eden bir fetişe dönüşmüş halidir.” Demek ki, reklam metaı fetişleştiren bir mit’tir. Moretti, XIX. yüzyılda reklamcılığın ‘ürünlerin kullanım değerlerini betiml[ediklerini]’ bildiriyor. Modern reklamcılık ise, Moretti’ye göre, ‘müzmin arz-talep dengesizliğinin yarattığı paradoksal ve kritik durumdan türe[mektedir].’ Moretti şöyle diyor: “Dolayısıyla reklamcılık ‘bir’ metanın teşhirinden çok, meta fetişizminin teşhiridir: ürünü fetişleştirerek, piyasadaki [talep H.Y.] gücünü arttırır.”
Popüler kültürün Kapitalizme eklemlenmesi ile edebiyatın magazinleşmesinin önünün açılması mümkün hâle gelmiş bulunuyor. Reklam, bu ‘önünü açma’ işinin bir dolayımlayıcısıdır. Moretti’nin yaklaşımından yolaçıkarak söylersem, değişim-değeri, metaı teşhir eden kullanım-değerinin aksine, meta fetişizmini teşhir eder.
Bir defa daha belirteyim: Kitap, Kapitalizm açısından serbest piyasaya arz-talep yasaları gereği sürülmüş bir metadan, bir ticari eşyadan farklı değildir. Bu, kitabın, edebî bir değer taşıyıp taşımadığı bağlamında nitelikleriyle değil, nicelikleriyle, yani kaç sattığı ile değerlendiriliyor olması anlamına gelir. Çok satan kitap, edebî bir değer taşısın ya da taşımasın, piyasa değeri ile özdeşleşir. Diyalektiğin kuralları burada da yürürlüktedir: Niceliksel değişme, niteliği de dönüştürür: Kötü ve edebî açıdan değersiz bir kitap, piyasa açısından iyi ve değerli bir kitaba dönüşür; niceliği, niteliksizliğini bastırır, geriye iter. Söylemesi bile fazla belki: Edebî nitelikleriyle öne çıkan bir eserin, çok satması, yani nicelik açısından da öne çıkması, sözkonusu eserin edebî değerini bastırsa bile, o değeri yok etmez. Diyalektik, niteliksize değer [piyasa değeri] atfeder, ama nitelikli olanın değerini[edebî değer] geriye itse bile, onu ortadan kaldırmaz.
Octavio Paz’ın ‘Edebiyatın mantığı, piyasanın mantığı değildir’ sözünü ben böyle anlıyorum. [2011]