Düştüm | Hikmet Öztürk
Ortaokul üçüncü sınıfa geçtim. Yaz tatilindeyiz. Aylardan temmuz. İlk kez bir doğum gününe gideceğim. Okuldan bir arkadaşımın doğum günü. Doğum günü nasıl yapılır? Doğum gününde ne yapılır?
Ablama sordum.O öğretmen, o bilir; “- bir hediye alırsın” dedi, “paket yaparsın, gittiğinde yeni yaşını kutlar hediyeni verirsin. “- peki, orada ne yapılır?” dedim. “Onun annesi poğaça, börek, kek gibi şeyler yapmıştır sanırım, yanında gazoz da ikram eder, yersiniz, konuşursunuz, pikapları varsa plak dinlersiniz,işte böyle şeyler olur doğum gününde” dedi.
Adamo’nun bir plağını aldım. “tombe la neige” Annem de bir mendil verdi.Ablam her ikisini de güzel bir paket yapıp rafya şeritle süsledi.
Açık mavi gömleğimi, bej renkli keten pantolonumu giydim.Ablam kaşla göz arasında annemin “revdor” kolonyasından boynuma, başıma döktü.(o zaman kadın, erkek parfümleri henüz ayrı değil veya taşrada bilinmiyor)
Tekerlekli sandalyeme bindim. Alibeyli mahallesi, on numaralı çıkmaz sokaktaki evimizden çıktım. Biraz geç mi kaldım, ya da bir an önce gitmek mi istiyorum? Bende bir telaş var.
Osmaniye o zamanlar o kadar doğal ki , geçtiğim ara yolun üzerinde, bahçe sulamak için ark var, bir güzel de su akıyor içinden. Ben o telaşla hızlı bir şekilde arkın içine tekerlekli sandalyemi sürdüm. Sürdüm ama arkın tabanında büyükçe bir taşın tekerleğe çarpması ile tekerlekli sandalyem bir yana ben bir yana arkın içine düştük.
Derin olmayan arkın içinde doğruldum.Her tarafım ıslak ve çamur. Ama hediye paketi hala elimde, o da ıslanmış.
Sudan çıktım, tekerlekli sandalyemi çıkardım. Zar zor üstüne bindim.Bitik haldeyim. Doğum gününe gitme hayali bitti. Hiç hareket etmedim. Ağladığımı hatırlıyorum. Bir süre sonra ıslak gözlerimi kolumun yen’i ile sildim. Eve döndüm. Annemin ve ablamın , “olur böyle şeyler, üzülme” derken, gözlerindeki acıyı fark edebiliyordum. Ablama ,”- ayaklarım olsaydı böyle olmazdı” dedim. “-olurdu” dedi. “-Geçen gün kapının eşiğine takılıp düşmedim mi? Mesele ayakta değil kardeşim, mesele bastığın yeri görmekte ve aklını kullanmakta” dedi.
Bir kaç gün sonra hiç değilse arkadaşıma hediyesini verip, gelemediğim için özür dilemek amacıyla, ıslanmış hediye paketini değiştirip evlerinin yolunu tuttum. Arkın yanına geldim, su yoktu. Mesele su değildi zaten, bastığın yeri görmekti.
Kapıyı çaldım. Arkadaşım çıktı. “-Özür dilerim” dedim. “-Doğum gününe gelemedim ama hediyeni getirdim, kutluyorum seni” dedim. “-Çok teşekkür ederim, üzülme, o gün annem çok hastalandı hastaneye kaldırdılar, zaten doğum günümü de yapamadık” dedi.
“hikmet”