Dilia | Ali ASAFOĞULLARI
Benim sesim Dilia;
Damardaraltan bir arya…
Mısra’ya dökülen bir destan
Ne şeytan günahkârdır
Ne de melekler fettan…
Sen yine de
Ardında koyup beni
Küçüle küçüle uzaktan
Körü körüne salınma sevgili…
Dönüp de bakma ıraktan
Öykünme sakın… Öykünme… Emi?
Kırgınım Dilia…
Kırlarda az okunmuş şiir kökleri
Boynu bükük goncalardan gülistan
Oysa tan attığı an gökleri
Rengârenk uçurtmalarla bezemeli bir peri…
Gözlerin gülümsemeli şafaktan!
Sen yine de
Rüştüne erinme bak!
Kelimeler şarlatan…
Acıma bana… Aldanma sevgili?
Ağlama yalancıktan
Süzülme sakın… Süzülme… Emi?
Kızgınım Dilia…
Alnım çatı nişaneyken aşka
Bir nazarla göğsümü parçalamandan!
Avuçlarıma çakılan gözlerle asılmaktan
Avunmaya uyuduğum şarkılardan,
Kan revan içinde uyanmaktan…
Dibine attığın kuyuda
Yusuf’uyken Kenan diyarının
Aşkına kananım dili yâr…
Sen yine de
Dinleme beni… Dokunma eli har…
Bilirim Zebani var…
Cehennem var…
Unutma bak… Ataşınla yananım…
Körelme sakın… Köreltme… Emi?
Kurudum Dilia…
Ab-ı aşktan mahrumum… Yalvarıyorum…
Nehirlerdir çimerek yıkanıyorum…
Göllerde yunmuşum, yakarıyorum…
Uçurum gözlerin ölüm çağırır
Yarları öperek fişekliyorum…
Çöllere düşmüşüm, emekliyorum…
Yummuşum gözlerimi, dileniyorum…
Deryalar içinde susuzum heyhat…
Deryalar içinde… Su bekliyorum…
Sen yine de
Söndürme beni… Sönme sevgili!
Arada bir de olsa, ateşime bak!
Eksilme sakın… Eksiltme… Emi?
Duymadın mı Dilia?
Yaratan beni, yaradan var etmiş…
Dinmeyen acılarımın,
Sağalmayan kanamalarımın sebebi bu…
Yani doğuştan…
Sen üstüne alınma bak…
Üzülme sakın… Üzülme… Emi?
Antakya, 17 MAYIS 2020
Ali ASAFOĞULLARI