Demir Ayakkabı Heykeli | Bekir Yıldız
2. Dünya Savaşının en ateşli günleridir. Macar faşist partisinin milisleri Budapeşte’deki Yahudileri Tuna nehri kıyısına getirirler. Yerler buzludur. Havanın dondurucu soğuğundan nehirde buz kütleleri oluşmuştur.
Kadın ve çocukların çoğunlukta bulunduğu gruba
ayakkabılarını çıkarmalarını ve yüzlerini nehre doğru dönmelerini emrederler.
Yakın mesafeden sırtlarından ve başlarından vurulan kadın, erkek ve çocuklar nehrin buzlu sularına düşerek
kaybolurlar.
Bu olaydan derinden etkilenen Türk asıllı Macar
yönetmen Can Togay, heykeltıraş Gyula Pauer ile birlikte Tuna nehrinin kıyısına
60 tane demir ayakkabı heykeli yaptırır ve sayısız ödüle layık görülür.
Dün Frank Mccourt’un Angela’nın Külleri isimli
kitabını ikinci defa okudum. Orada şöyle bir bölüm var;
‘’Müdür, din uğruna ölmek büyük bir onur diyor.
Babam ise İrlanda uğruna ölmek büyük bir onurdur diyor. Hiç yaşamak isteyen yok
mu?’’
Yaşamak ve yaşatmak isteyen yok mu? Savaş hep olmak
zorunda mı?
Newyork Çeteleri filmindeki replik her zaman
geçerliliğini koruyacak mı yoksa?
‘’ – İsyan olmasından korkmuyor musun?
– Hayır. Her zaman fakirlerin yarısını, diğer
yarısını öldürmek için kiralayabilirsin. ‘’
Savaşsız ve ölümsüz, ‘’BAHAR’’ dolu günler dilerim
değerli dostlar.
04.04.2019 Bekir Yıldız