Kitabı eline alır almaz ağırlığı altında kalıyor gibi oluyor insan. İçindeki sayfaları karıştırdıkça bilgiden, bilimden, sanattan, aşktan kısaca yer ve gökyüzüne dair ne varsa işlendiği görülmektedir.
Açıklanması zor olan şey ise bu kadar bilgiyi yazabilmenin ancak ve ancak yaşamakla, duymakla, görmekle, öğrenmekle, araştırmakla ve bilmekle mümkün olduğudur. Bu durumu, sadece Dante’nin uçsuz bucaksız hayal gücüyle ilişkilendirmek, aklın sınırları içerisinde değerlendirmek eksik kalacaktır. Çünkü Dante, bazen bir astrolog bazen bir din adamı bazen bir tarihçi bazen de bir edebiyatçı olarak karşımıza çıkmaktadır. Eser, barındırdığı simgeler, kavramlar ve ifadelerle bu dünyadan taşmaktadır.
Birçok kesimin bu eser hakkındaki ‘‘ağır’’ kelimesini kullanması biraz abartılı sanki. Fakat şöyle de bir gerçek var: ‘‘Bir sayfa içerisinde bile açıklanmaya ve araştırılmaya muhtaç, onlarca bilgi bulunmaktadır.’’ Dolayısıyla okuma ve anlama bakımından biraz çaba gerektirmektedir. Gizli ve örtük cümleler açıklanmaya muhtaçtır. Kitapta geçen: ‘‘Hiç kimsenin yanaşmadığı kadın’’ cümlesinden kaçımız yoksulluk anlamını çıkarabilir? Buna şaşırmamak elde değildir. Her ne kadar eserdeki gözlemlerin betimleyici özellikleri ön plana çıksa da yine de okuma ve anlama bakımında kısmi hafifleme olmaktadır.
Eserdeki bazı kavramaların yaklaşık 800 yıl önce yazılmış olması ayrıca göz önünde tutulması gereken önemli konulardan biridir. Buna rağmen günümüzde bile okunulan bir eser olarak karşımızda canlı bir şekilde durması eserin nasıl zengin bir içerikle donatıldığı gerçeğini ortaya koymaktadır.
Dipnotlarla açıklanmaya çalışılan Dante’yi eseriyle bütünleştirip anlayabilmek başta dediğim gibi biraz çaba ve zaman gerektirmektedir. Öyle ki ünlü ressam Sandro Botticelli, Dante’nin İlahi Komedya Cehennem adlı eserindeki yazıları görselleştirebilmeyi yaklaşık 10 yılda tamamlayabilmiştir. Dante’yi okuyup anlayabilmek için dinler tarihinden, sanattan, tarihten bir şeyler bilmek gerekiyor; edebi söylemlerin arkasına gizlenmiş üstü kapalı kelimelere dokunmak gerekiyor; dünya tarihinde yer edinmiş şahsiyetler hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor; ya da yer ile gök arasında uzun bir seyahate çıkmaya hazır olmak gerekiyor.
Kitapta dikkat çeken konulardan bir diğeri de Dante’nin ‘‘hanımım’’ diye hitap ettiği ‘‘Beatrice’’dir. Beatrice’e kavuşamayıp ölümünden sonraki süreçte ona olan sevgisini eserlerinde görmekteyiz. Anlatılanlara göre hayatı boyunca iki defa gördüğü kadına âşık olup deyim yerindeyse onu yerlere sığdıramayıp arşı alaya kadar kendisiyle birlikte götürür. Dante Beatrice’i, arşı alaya yükseldikçe parlayıp ışık saçan bir kadın olarak tasvirler ve şu şekilde devam eder: ‘‘Onun sevinci ile gezegenin parlaklığı bir kat artmıştı. Yıldızlar bile onu görünce değişip gülümsemeye başladıysa ya ben kim bilir ne hale geldim’’ diyordu. Katman katman göklere her yükselişte Beatrice’in yüzü daha da aydınlanıyordu ve güzelliği kat kat artıyordu.
Dante, Beatrice’in gözlerini canlı damgalar olarak nitelemektedir. Eserde Beatrice’in gözlerine sürekli değinmekte ve onun ölümlü halinin, yıldırımın tuzla buz ettiği bir daldan farksız olduğunu ifade eder.
Dante’nin Beatrice ile bazı kesitleri:
‘‘Beni iyiden daha iyiye götüren Beatrice’dir. O kadar hızlıydı ki hareketi zamanla ölçülemez.’’
‘‘Gülümseyen gözlerinin parlaklığı karşısında yoğunlaşmış zihnim dağıldı.’’
‘‘Beatrcice görüp de hafızamın tutamadığı şeyler arasındadır.’’
‘‘Hanımımda başka bir şey düşünmeyen aşık ruhum, gözlerimi çevirip yüzüne bakmak arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Tabiatın veya sanatın, insan ve resim vücuda getirerek zihinleri kavramak için gözlere hazırladığı yemler hep bir araya gelse benim hanımımın güleç yüzüne bakınca duyduğum muhteşem tanrısal zevkin yanında yine de sönük kalırdı. Bakışından aldığım kuvvet beni, Leda’nın güzel yuvasından (ikizler burcunun yuvası, jüpiterden doğmaktadır) çekip çıkardı ve en hızlı dönen göğün içine fırlattı.
Son olarak Beatrice göğün en yüksek yerine (arşı alaya) gelirken gidip kutsal güldeki yerine oturur.
Dante, ‘‘Vita Nova’’ adlı yazısında bu yeri mucize olarak belirtmiş ve Beatrice’i bu tahta oturtmuştur. Dante bunu şu şekilde açıklar:
‘‘Ölümlü hiçbir göz, göğün en yükseklerde gürlediği yerden denizin en derin noktasına dalsa bile yine de benimle Beatrice arasında olan mesafeye kıyasla fazla uzaklaşmış sayılmaz.’’
Kaynak: Dante Alighieri La Dıvına Commedia (Çeviren: Feridun Timur, Altın Kitaplar Yayınevi, 2024).
3/3