CEREN ORMANI
|Fevzi Yavuz|
Adına
bakarak bu ormanda ceylan olduğunu sanmış olabilirsiniz. İçinde barındırdığı
hayvanlardan adını almış olacağını düşünerek… Ama bu orman, boş alana çam tohumlarını
özenle saçan bir kız çocuğunun adından dolayı bu adı taşımaktadır.Yani Ceren’in
-diktiği değil- ektiği çam ormanıdır.
Dağ kenarlarından (ilk-son)baharda geçip gitmişseniz, dağ yamaçlarına çam fidanlarının dikildiğini ve onlarca insanın çalıştığını görmüşsünüzdür. Ormanlarımız,( eğer insan eliyle yapılıyorsa) önce fidanlıklarda fidan yetiştirilerek, sonra da mevsiminde-genelde sonbahar- bu fidanlar, gündelikçi elleriyle, teraslanmış dağ yamaçlarına dikilerek oluşturulurlar. Doğal olarak yetişen ormanlar, kendi kozalaklarından dökülen tohumlarla oluşurlar. Tabiat ana, toprağa düşen tohumu, yeterli nem, sıcaklık ve hava ile canlandırır ve zamanla geniş gölgeleri olan büyük ağaçlara dönüştürür. Böyle ormanlık bölgelere gezi yapmış ve büyük keyif almışsınızdır. Orman Bakanlığı kozalak toplamayı yasakladığı için, kozalak bile toplamamışsınızdır.
Ceren kız, yaz tatilinde şehir hayatından kaçıp, doğal hayatı yaşamak için
dedesinin yanına gitmiş. Dedesiyle çok iyi anlaşan Ceren, dedesiyle kozalak
toplamaya gidince dedesi, kozalak içindeki tohumu gösterip, nasıl kocaman ağaç
olduğunu anlatmış. Bir de tohumu yüksekçe yerden bırakınca, yere dönerek ve
yavaşça indiğini seyretmenin zevkini tattırmış. Ceren, bir sepet kozalak
toplayıp eve getirmiş. En güzellerini seçmiş olduğu için, özenle tohumları
çıkarmış ve saklamış. Kozalaklara çeşitli şekiller vererek değerlendirmiş.
Tohumları sakladığı yerden çıkarıp dedesini, kesilip yok edilen orman arazisine
gitmeye ikna etmiş. Dedesi önce nedenini anlamasa da bir nedeni olduğunu
bilmiş. Boş alana varmışlar. Ormanın nasıl yok edildiğini dedesinden
öğrendikten sonra Ceren, “ Dede, seninle paraşüt oyunu oynayalım mı ?” Diyerek,
dedenin şaşkın bakışları arasında tohumları çıkarıp teker teker havadan
bırakmaya ve düşüşlerini seyretmeye başlamış. Dedesine de verince, dede
paraşütü görmese de bu oyun sonunda tohumların toprağa kavuşacağını, tabiat
ananın da merhameti ile her birinin bir ağaç olacağını anlamış. Oyun zevkini
tadan dede, ormanı görme mutluluğuna erememiş. Ama Ceren, nine olup köyüne
torunları ile geldiğinde, kocaman çam ağaçlarını görüp, altında gölgelenirken,
dedesini düşünüp, yüreğini buruk bir acıya terk etmiş. Torunları, “Nine niye
üzüntülüsün, kendi ormanında mutlu olmalısın !” Dediklerinde, “Bu orman, o
çocukluk günlerimin mutluluğunu koruyamamış. Çünkü dedem, bütünün bir
parçasıydı. Bu ormanın adını koyan da …