Çarşamba Köprüsü’nde vurdular beni / Cemil Biçer
“Edip Cansever, sevdiğim, önemsediğim bir şairdir.”
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna,
O yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının,
Tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına…
“Mendilimde Kan Sesleri” şiirini ne zaman okusam Çarşamba düşer aklıma. Sisli bir hüzün perdesinin ardından anımsanan liseli sevgili gibi gelir, düğümlenir boğazıma, göz pınarlarıma bir çift yaş olur, oturur.
Çok doğru ve yerinde bir betimleme “insan yaşadığı yere benzer”.
Hangimiz benzemeyiz ki Çarşamba’ya?
Hele ki gurbet ellerde isek…
Efil Efil sıla özlemi esmeye başlamışsa başınızda; gördüğünüz her köprü Çarşamba köprüsüdür, içtiğiniz her yudum su Emirhan çeşmesinden yudumlanır.
Gölgesinde çay içtiğiniz her ağaç “Muzaffer’in parkından” bir manolya ağacıdır.
Arnavut kaldırımlı sokaklarında dalgalı saçlarını savurup yürüyen her güzel kız Çarşamba Lisesindeki sevgilinize benzer.
“Merhaba Nafız Abi,” diyesiniz gelir köşe başında ki güler yüzlü güler bakkalınıza.
İnsanların şapkalarına bakmaya başlarsınız bir zaman. “Sekiz köşe” bir kasket görsem de
“na gidin la” deyip omuz atmak için can atarsınız.
Dışarıda bardaktan boşanırcasına sağanak bir yağmur yağıyor, penceremden yağmurun sesini dinliyorum. “Yağmurun da sesi mi olurmuş?” demeyin dostlar.. Eğer sizde dinleyecek yürek varsa doğadaki her şeyin can acıtan bir sesi vardır.
Zaman zaman böyle melankolik takıntılarım olur benim. Kah yağmurun sesini dinlerim kah mezarlıklardaki selvi ağaçlarının rüzgarın ritmi ile söyledikleri hüzünlü melodilerini dinlerim.
Çarşamba‘da son yıllarda en çok sevdiğim mekanlardan biri Göğceli Mezarlığı olmaya başladı.
“Toprak çekiyor seni” diyenlerinizi duyuyorum.
Yok, öyle hemen gidici değilim! Daha yazılacak çok şey var içimde.
Şaka bir yana gerçekten Göğceli Mezarlığı saatlerce dolaşıp zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığım bir mekan benim için. Hele yaz mevsimi ise çıkasım gelmez. Mezar taşlarını okumaya bayılırım. Çoğu tanıdık simalar.. Anıları canlanır gözümde kısa metraj film gibi geçer gözümün önünden. Burada yatan dostları anımsadıkça kaybolan Çarşamba’nın değerini daha net algılıyor insan.
Yaz akşamları ailecek batı yakadaki Keleş’in parkına giderdik ailece. Bayanlar en şık elbiselerini giyerler, takarlar, takıştırırlar. Erkekler ise takım elbise giyer ve muhakkak kravatlı idiler. Semaverlerden çaylar içilir, dedikodusuz sohbetler edilirdi. Çoğu mahalleden yahut okuldan yaşıtlarımızla çocukça oyunlar oynardık. Gecenin ilerleyen saatlerinde köprüden geçişlerde dayım(Feridun Önal) beni her seferinde kollarımdan tutup gürül gürül boz bulanık akan yeşil ırmağa sarkıtırdı. Heyecandan çocuk kalbim yerinden fırlayacak gibi olurdu ama asla korkmazdım. Bilirdim ki dayım beni asla bırakmaz. Ben onun tek yeğeni idim. Şimdi onun mezarının başındayım ve sanki o kalkıp beni yine kucaklayacak ve Yeşilırmağın boz bulanık sularına sarkıtacak…
Ağlıyorum..! Yaşlandıkça daha çok duygusallaşıyor sanırım insanoğlu.
Ne çok tanıdığım insan varmış Çarşamba’da. Şimdi Çarşamba kocaman bir kent oldu ne büyük küçüğü tanıyor ne küçük büyüğü.
Eğer yolunuz düşerse iki mezar tarif edeceğim size muhakkak uğrayın. Fatiha okumazsanız bile mezar taşlarındaki duygu yüklü sözleri okumanız ölülerin değil ama muhakkak sizin ruhunuzu rahatlatacaktır. Birincisi ana kapıdan girişte hemen solda duvar dibinde eşraftan bir büyüğümüzün mezarı; VELİÜDDİN GÖKBİLGİN amcamız. Kendi mezar taşı için ölmeden önce bir şiir yazmış, olağanüstü bir şiir. Aruz vezni ile yazılmış ruhuna rahmet olsun.
Hani Bedri Rahmi Eyüboğlu bir şiirinde;
“şairim, şair olmasına
şiirin hasını ayak seslerinden tanırım
ne zaman bir köy türküsü duysam
şairliğimden utanırım”
Der ya …
Böyle bir türkü tadında. Harika bir şiir okumanızı hatta arşivinize almanızı isterim.
İşte o harika şiir:
Türbende vahşi güller açmış demişti şair,
Bizde de nasibi kabrin, dikenlermiş zahir
Sarmış makber-i ecdadı dikenler serapa
Güller mehseri olmalı bu menzili ahir
Olsa etraf habegarı ebedde gülistan
Çimenzar olsa bağa benzese mezaristan.
Evvel ahir mukadderdir her insana rıhlet,
Uyusa ebediyyen güllerle muhat insan,
Gül ile sümbül ile bezenmiş olsa zemin
Tezyin eylese merkadleri yer yer yasemin,
Serviler akasyalar daim nigehba olsa
Uyusa insan ebedi uykusunda emin.
Menekşeler yer alsa sarmaşık zümrüt misal
Al al olsa fecirle etse gurup ittisal
Hiç hazanı gelmese olsa daim nevbahar.
Uyuyakalsa insan olup da melek hisal.
İkinci ilgimi çeken mezar; hem mimarisi hem mezar taşı yazısı ile ilginç. Çarşamba karakol komutanlarından bir askerimiz Ayvacık dağlarında eşkıya takibinde vurularak şehit düşmüş. O yılların koşullarında memleketine götürülememiş kimsesiz garip bir mezar olmuş. Hapishane kapısının hemen karşısında zincirlerle kuşatılmış güzel bir mimarisi var.
Mezarlığı terk etmeden restarasyon yapacağız diye ehil olmayan mimarlar tarafından katledilmiş Anadolu Selçuklu ahşap mimarisinin özgün eserlerinden olan çivisiz caminin sahanlığında oturup bir soluklanın. Hem bedensel yorgunluğunuzu atarsınız hem de okuduğunuz mezar taşı şiirleriniz ruhunuzun derinliklerine karışır.
Ancak bu geziden azami zevki alabilmeniz için yapmanız gereken çok önemli bir nokta var. Bu geziyi muhakkak yanınızda gerçek bir ÇARŞAMBA sevdalısını yol arkadaşı alarak yapın. Mümkünse daha kalabalık olsun. İkinci önemli husus geziyi yürüyerek yapmalısınız. Yolunuzun rotası Terme Caddesi üzerinden olsun. Yol boyunca çocukluğunuzun anılarına rastlayacaksınız. Bahçelerinde ebruli hanımelleri açmış, cumbalı Çarşamba konaklarının balkonunda sizi çay içmeye çağıracak dostlarınızı görürsünüz.
Dönüşünüzü Hasabahçe mahallesi üzerinden Sofuoğlu sokaktan yapın. Merkez ilkokuluna varmadan solda iki güzel insan göreceksiniz. Yakışıklı olan RUHİ GENÇ abim. Zarif ve güzel olan FİLİZ GENÇ AKÇAY ablam. Benden selam söyleyin onlara.
Merkez okulunun bahçesinde çocuklar göreceksiniz su ter içinde top koşturan delikanlılar.. Sek sek oynayan kız çocukları göreceksiniz. Dikkatle bakın onlardan biri sizsiniz…
Cemil Biçer