ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Çalınan Çocukluk Umutları / Ayşe Kaygusuz Şimşek

09.12.2018
1.212
A+
A-
Çalınan Çocukluk Umutları / Ayşe Kaygusuz Şimşek

Çocuk gülüşleri yansıyor soğuk cama. Karanlığın içindeki sokak lambasının ışığında beliren, yağmur da gözü… Her damla bir sevinç oluyor, düşüyor yüreğine. Soluğuyla buğulanan camlara uzanıyor eli. Sayılarla oynuyor; topluyor, çarpıyor, çıkartıyor, bölüyor. Düşlerin içine dalıyor.

“Önce ayakkabı almalıyım kendime. Sonra patates ve yağ. Annem kızartmalı o patatesleri; ben de yemeliyim bir güzel. Bir de anneme hırka. Rengi de yeşil olmalı. Çimen yeşili…”

Küçük Aydın, hırkanın renginde yeşertiyor umutlarını hiç farkında olmadan. Annesinin sesi bölüyor düşlerini.

“Aydın, karanlıkta nereye bakıyorsun bir saattir?”

“Hiç! Anne, ben erken yatacağım bugün. Sabah da erkenden kalkacağım. Evde olmazsam beni merak etme, olur mu? Hasan’la buluşacağız.”

Hafta sonu iki arkadaşın böyle buluşmalarına alışık olan anne, “Olur.” dedi. Hasan, Aydın’dan birkaç yaş büyük olmasına karşın, yine de iyi arkadaşlardı. Aydın’ın babası yoktu. Hasan’ın babası ise iş için çok uzaklara gitmişti. İkisinin yaşamı da birbirine çok benziyordu. Belki de bu yüzden iyi anlaşıyorlardı. Yarım simidi, bir dilim ekmeği bölüştükleri çok zamanlar olmuştu. Bazen de konuşmadan göz göze anlaşırlardı. Hiç beklenmedik zamanlarda sarılırlardı birbirlerine. İlkokul öğrencisi olmalarına karşın birçok yetişkinden daha olgun davranıyorlardı. Çocuk olmadan büyümüşlerdi. Abi olmadan adam olmuşlardı. Yaşam, acımadan hissettirmişti kötü yüzünü.

Gece boyu dalıp dalıp sıçradı Aydın’ın küçük yüreği. Gözleri uyku tutmuyordu bir türlü. Heyecanlıydı. Sabah erken kalkacaktı. Ezanın sesiyle doğruldu yataktan. Artık sabah olmuştu. Annesi de bir saat önce yatmıştı. Birkaç kuruş kazanmak için ördüğü kazağı bitirip teslim edecekti.  Evin kirasını verecekti bugün.

Sessizce giyindi. Ceplerine naylon poşetler doldurdu mutfaktan. Kapının altındaki boşluğu kapatan, annesinin sıkıştırdığı paspası aldı önce. Sonra yavaşça açtı kapıyı. Dışarı çıktı, aynı özenle geri kapattı. İki ev ötede oturan Hasan da kalkmıştı. Evin ışığı yanıyordu. Aydın usulca tıklattı camı. Hasan kapıyı açtı.

“İçeri gel Aydın. Su kaynattım. Birer bardak içelim. İçimiz ısınsın, öyle çıkalım,” diye fısıldadı. Şekerli sıcak sudan içtiler birer bardak. Bir dilim ekmeği bölüştüler yine.

“Sağ ol. İyi oldu bu şerbet,” dedi Aydın.

Çıktılar evden. Hemen yan taraftaki evin bahçe duvarının dibindeki otların içinden toplamaya başladılar. Bir, iki, üç, beş… O bahçeden ötekine, ötekinden daha ötekine dolandıkça doldu ellerindeki poşet. Nerede ağaç, nerede ot var, oraya koştular. Yürüdükçe, koştukça uzaklaştılar mahalleden. Uzaklaştıkça çoğaldı ellerindeki salyangoz dolu poşetler. Öğlen geçmişti ama açlık akıllarına gelmiyordu. Sevinçliydiler. Öyle sevinçliydiler ki ayaklarındaki çoraptan, pantolonlarının dizlerine kadar ıslandıkları bile umurlarında değildi. Daha çok salyangoz toplamak istiyorlardı. Daha çok salyangoz, daha çok para demekti. Çok para çok şey! Bugün onların bayramıydı. Bayramlarda bile bu kadar mutlu olamazlardı.

Akşama doğru keyifli bir yorgunlukla tuttular çarşının yolunu. İkisinin de gözlerinin içi gülüyordu. Aralarında anlaştılar. Parayı alınca ilk önce karınlarını doyuracaklar sonra, alışverişe gideceklerdi. Hasan önceden gelip görmüştü, salyangoz satın alan dükkânın yerini. Kilosuna kaç lira verdiklerini öğrenmişti.

Dar ve tenha bir sokağa girdiler. Sandalyede oturan iki çocuğun önünden geçtiler. Kendi yaşlarındaki bu çocuklar, onları görünce güldüler. “Ooo, bugün kısmetimiz bol.” dedi birisi, gözlerini salyangoz poşetlerine dikerek. Hasan ile Aydın birbirlerine baktı; lafı üzerlerine alınmadan yürüdüler. Zaten dükkânın kapısına birkaç adım kalmıştı. Genç biri kapıda karşıladı onları. Konuşmaya kalmadan, arkalarından bir ses geldi.

“Abi, salyangozlarımızı çaldı bu çocuklar.”

Sandalyede oturan çocuklar bağırmalarıyla birlikte poşetlere sarıldılar. Hasan’la Aydın neye uğradıklarına şaşırmışlardı. Bir şeyler sezinlemişlerdi ama bu kadarını düşünmemişlerdi. İlk an sessiz kaldılarsa da sonra ikisi iki yerden, “Hayır, bunlar bizim.” diye çıkıştılar. Poşetlere daha sıkı sarıldılar. Sarıldılar ama karşılarındaki çocuklar aç kurt gibi saldırıyorlardı. Poşetler yırtıldı. Salyangozlar etrafa dağıldı. Kimi salyangozlar ayaklarının altında ezildi. Bu kez içerden çıkan genç olan da kavgaya karıştı.

“Demek siz bunları çaldınız haa!” diye, Hasan’la Aydın’a tekme tokat girişti. Kendilerini yerde buldular. Ezilen salyangozlar yapış yapış bulaşmıştı ellerine, yüzlerine, ıslak giysilerine. Güçleri tükenmişti. Ağlamayı da becerememişlerdi. Gözlerinden kin ve nefret kusarak kalktılar, uzaklaştılar. Bu kadar boğuşmaya karşın bir Allah’ın kulu seslerini duymamıştı. Duyan birkaç kişi ise dönüp bakmamıştı bile.

Pencereden olayı seyreden dükkân sahibi, Hasan’la Aydın’ın gittiğini görünce dışarı çıktı. Orada bulunan çocuklardan birisi, gülümseyerek salyangozları gösterdi. “Baba bak, bugün salyangoz çok…”

Adam, “Aferin lan veletler; bugün iyi iş kotardınız!” dedi.

Ayşe Kaygusuz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.