ÇAĞDAŞ KADININ ÂŞIK OLMA METOTLARI | Yelda Karataş
İki gönlün bir olduğu yer en doğudan en
batıya inanılmaz bir salınımla değişim göstermektedir.
Doğu’da saçı sürüklenerek evliliğe zorlanan kadın, batıda bir eve ve hakiki bir
maaşa sahip her erkeğe saçını süpürge etmeye hazır görünmektedir.
Eskiden kültürler arası fark gibi bize kakalanan bu durum, aslında kadının
çağımızda aşkın öznesi mi kölesi mi olacağı ile yakından ilgilidir.
Yazımızı yer kürenin ve ülkemizin doğusunda yaşayan eksik eteklerin
okuyacağından çok şüphe duymamıza rağmen ışığı önce doğudan yükselterek coğrafi
konumlanmaya göre geliştirelim dedik.
Eşitliksiz bir dünyada hiç olmazsa aşkta eşitlik arayan kadın ve erkeğin bu
duruma ulaşmasının imkân ve imkânsızlığı üzerine gevezelenmiş bir yazı ‘çağdaş
bir kadının’ ne kadar ilgisini çeker bilemedik.
ÂŞIK OLMAK DOĞAL HALİNİ DOĞAL OLARAK YİTİRİNCE belki durumu bir metot
kurtarabilir.
1. Doğu ve batıdaki her kadının bir gece yarısı sinemasında yanındaki âşığının
elini yavaş yavaş tutabilme romantizmi artık hiç mümkün değil. Önce doğudaki
kadın, gece âşık olabilme şansına sahip değil. ‘Dizini kırıp ‘ evde oturuyor.
Batıdaki ise, sinemaya bir sevgili adayı ile gitmeyi çoktan unuttu. Bir barda
gece yarısı yüzünü görmeden tuttuğu bir elin sabahına ‘aşksız’ uyanmaya alıştı.
Israrla alışmaya devam ediyor.
2. Bu durum romantizmi falan öldürmüyor, geçmişe özlemi de içermiyor, sadece bu
durum aşkın katili olmakla beraber asıl insani uyanışın önünü kesiyor.
3. Yatakta iki ayrı cinsiyet değil, iki farklı insan olduğunu çoktan unutmuş,
doğudaki kadına cinsiyetini nefretle anmayı öğretmiş, yarı feodal ahlak
ilkeleri üstünde belini doğrultmaya çalışan kapitalist toplum; bir aşk
katilidir. Önce kadını öldürür, yalnız kalan erkeği de cenaze levazımatçısı
yapar.
4. Sadece kadını toplumun iffeti sayan ve aşkı namus anlayışıyla karıştırıp
kadını iffet bekçisi ilan eden yarı feodal görünümlü tam feodal vahşi aşk
anlayışı; ‘sevdim öldürdüm’ demeyi erdem sayar. Kıskançlığı baş tacı eder ve
aşkın göstergesinin karşıdaki bireye saygı olduğunu göstermemek için ne mümkünse
yapar.
5. Feodal anlayışı insanın değişmez âşık olma hali sayan bu körlük; Aşk ile
kadını öldürür mesela. Adına da utanmadan töre der. Sanki töre bakkalda
satılır… Medya ise çarpık aşkın rolüne dört koldan katılır; boyalı şarkılar,
şiirler ve cezada indirimli ‘namuslu devlet’ alkışları ile…
6. Yani açıkçası aslında ‘asıl ‘ ırzına geçilen erkektir ama erkekliğinden bir
türlü gözünü açıp, aşkta yalnız kalmanın aslında hayatta yalnız kalmak olduğunu
göremez.
7. Bütün aşk ilişkilerinde sevenin sevenle ilişkisi ya kopuk ya da belden aşağı
bölgelere indirgendiğinden aşk evlilikle taçlandırılıp en kutsal orospu haline
getirilmiştir. Yatakta ve sofrada kusursuz hizmet sunabilsin diye…
8. Genelevler, ‘temiz aile kadınlarını koruyan’ bir çeşit ibadethane gibi gösterilmeye
çalışılır. Neredeyse rahibelerle genelev kadınları aynı kutsallığa taşınır ve
ikisi de bu işten ‘tad almadığı ‘ için ölümüne kadar aşksız kalır.
9. Batıdan doğuya aşk adına örgütlenmiş bu aşksızlıkta köle kadın, köle sahibi
erkektir. İkisinin de sahibi; Burjuvazi!
10. Aşkın kendi yüzüne bakacak hali yoktur aslında o yüzden aşk bile aşka karşı
yüzsüz olmayı geliştirir.
11. Anaokulundan başlayarak her bir birey için, her bir kıtada önce kadının
ardından hiç ikilemeden erkeğin ve tüm cinsel eğilimlerin tinini ve tenini
acıtmak üzere bütün yalanları organize eder. Sevgiye saygı duymayı unutturur.
İnsanın en onurlu duygusu Aşk’ı, bir zafiyet haliymiş gibi yutturur.
12. Aşk mı? Hiç girebilir mi tenin ve tinin birbirinden ayrıldığı bir dünyaya!
13. Aşk köşeye sıkışmış çocuk gözleriyle insanlığın haline ağlar!
Yelda Karataş
Hayal Bilgisi Dergisi 2019