Büyükbabam / BSadık Albayrak
“Hamallar; Ara Güler bu destanı fotoğrafla yeniden yazdı.”
Bir gün bir akrabamın evine gitmiştim. Odanın başköşesine asılı fotoğrafı görünce şaşırdım. Ara Güler’in o olağanüstü fotoğrafı, “Hamallar” asılıydı duvarda. Kapitalizmin bütün yağmacılığıyla, köylerinden sürdüğü ve hamallara dönüştürdüğü yorgun insanları, küçük bir nefeslenme anında donduran Ara Güler’in fotoğrafı bu eve nasıl girmişti? Akrabam, “ilkokul aydınlığı bile gösterilmeyen” emekçilerden biriydi. Sorumu bakışlarımdan anladı. ,
“O fotoğraftaki, ayakta duran, arkası dönük adamı tanıdın mı?” dedi. Fotoğrafa yaklaştım ve dikkatle baktım. “Büyükbabam!” Nasıl sevindim anlatamam. Hamalların hepsi benim köyümdendi. 1950’lerin Türkiye emekçisinin simgesi bir fotoğrafta bir araya gelen insanların torunuydum. Bir zamanlar, üstlerinde yırtık pırtık giysileri, yorgunluktan öne düşmüş başları, uzaklardaki köyünün düşleriyle dolu bakışları, kapitalizmin onları sürüklediği duvar dibindeki bekleyişleriyle emekçinin fotoğrafını çeken sanatçısı vardı. Onların hayatını yazan romancıları da vardı. Orhan Kemal’in “Gurbet Kuşları”nda, Adnan Özyalçıner’in “Dokumacının Ölümü”nde onlar anlatıldı. “Memleketimden İnsan Manzaraları” onların maceralarını destanlaştırdı. Ara Güler bu destanı fotoğrafla yeniden yazdı. Ruhi Su onları türküleştirdi.
Gerçekçi sanat, emekçinin sanatı vardı ve var olmaya devam edecek.