Büyük Oğul Efsanesi / Öner Yağcı
KİTAPTAN ALINTILAR – 3 –
En yakın arkadaşı Ferit Oğuz Bayır, “Onun gönlünde halk bir ummandı. Köy insanlarının eğitimden paylarını almaya başlamaları onca uluslaşma demekti. 40 bin köyü kendi haline bırakılmışlıktan kurtarıp Türkiyeleştirmek onun ülküsünün atom çekirdeğiydi… Tonguç tüm kurucu, yapıcı kişilikte idi. Bütün ilişkilerinde insancıl değerlerin havasını estirdi… Hakkı Tonguç, Kurtuluş Savaşı toplumcusu, düşünce yönünden cesur, özgür ve yetkin bir insandı,” diye yazdı ardından.
Öğrencisi Başaran, Hasanoğlan’daki bir konuşmasını dinleyince, “Konuşan o değil, tarladan henüz dönmüş, ayağından çarığını çıkarmadan, sırtının teri kurumadan, topraklı elleri, kavruk yüzleriyle karşımıza dikilmiş babalarımızdı sanki. Sesi tarihin derinliklerinden geliyordu. Kıtlık, kuraklık yıllarını, bozkırları, yüzyıllarca çiğnenmiş hakları, ezginliği dile getiriyordu. Onu dinledikçe, kafamızdaki bulanıklık açılıyor, yeni sulara eriyordu aklımız. Halkın sırtından okuyup, iyi yiyip, güzel giyinmek, bir kendimizi kurtarmak, utanılacak bir bencillikti. Otuzuna basmadan insanlarımızın beli bükülür, dişleri dökülürken, et, tat, yüzü görmeden gözleri sönüp giderken, muayenehanesinde müşteri bekleyen bir doktor olmak, yüksek paralarla dava kovalayan bir avukat olmak, saray gibi yapılarda, kürsülerde yüksek yüksek konuşmak, küpünü kesesini doldurmak.
Bir terslik vardı bunda, katılamazdık bu kervana. Önemli olan, tümümüzü insanca yaşamaya kavuşturmak, bunun yollarını araştırmak, adamlarını yetiştirmek, savaşını vermekti. Aymıştık. Şimdi İdrisdağından birer sırt taş getirilecek dense, hazırdık. Yaşadığımız sürece bu sesi unutamazdık. Bozkır gecesinde sigarasının birini söndürüp birini yakarak Tonguç Baba konuşuyordu…
Kaynak: YazarEvi.com