Bu Şehir Benim | Gülüm Çamlısoy
Çarpık bir gülüştü yerkürenin kayan ekseninde saklı bir unutuluş.
Ayracı mı ömrün azabı mı geride kalan o uçuşan örtünün altında kaybolmuş bir demet gülün de dikenleri ile olan asaleti elbet genlerinde saklı şiirin ve sevginin…
Kokusu…
Dokusu…
Tutkusu yalnızlığın.
Perçeminde aşkın kuşlar ötüşen.
Paçavrası mazinin
Belki de tarihi çoktan geçmiş
Bir gazetenin üçüncü sayfa haberinde
Çıkan o boğuk sesin de devasa laneti
Belli işte belli:
Ölüm yine uğramıştı şehre.
Sancılı bir nida
Bozacının şahidi şıracı
Varsın boza satsın gecenin köründe
Kayıp sokaklarda
Unutulmuş çocukların ve köpeklerin sarmaş dolaş
Olduğu bir fotoroman misali dündeki kayboluş
Geceye nifak sokan bir dokunuş
Varsın olsun aşkın külfeti.
Bu şehir benim.
Bu şiir de benden sorulur.
Bir şairim madem
Her acı benden sorulur.
Bu âşık da benim
Lakin aşkı reddettiğim ömrün bekasında saklıymışım meğer ben
Benlik bir gayretten öte
Beylik de değil asla gayem
Titreyen yüreğim ellerimden düşmez kalem
Kalem ne düşecek
Ne de kalemimi unutacağım kalenin duvarlarında
En heybetli suruyum hem ben içimdeki şehrin
Şehrin içindeki şiir de benden sorulur
Şiirde unutulmuş yüzlerce imge.
Kayıp rotam
Kayıp hanedanlığım
Kayıp mizacım
Kayıp da düşmeden bu şiiri illa ki sahiplenmeliyim.
Her sözcük benim ülkem
Her noktada saklı feryadım
Yazmaya doyamadığım fermanım
Kim bilir kaç bininci nüshası şiirin
Kilitli çekmecem
Ve hesabıma kesilen her makbuz da bir şiir.
Ayrı gayrı bilmeden yaşadığım ve sevdiğim
Aymazlığında gecenin
Sancılandığım şafak öncesi
Şahlanan yüreğim belki de ölümün habercisi
Tıpkı şehla gözlerinde ufkun
Elbet endamında kâinatın
Top tüfek kuşanmış bir asker mertebesinde
Korumaksa şehri ve şiiri
Nöbete durduğum gün ve gece…