Dolar 34,2271
Euro 37,2249
Altın 2.994,53
BİST 8.793,61
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 24 °C
Açık

Günün Kitabı | Birleşik Sözcüklerin Yazımı | Nurettin ŞENOL

Günün Kitabı | Birleşik Sözcüklerin Yazımı | Nurettin ŞENOL

Yazar Nurettin Şenol kaleminden çıkan,”Türkçe Yazım Kuralları” adlı kitabından alıntı.

Türkçede kimi zaman tamlamaları oluşturan sözcükler hem biçim hem de anlam bakımından kaynaşarak “tek bir kavramı” anlatır duruma gelirler. Bu tür sözcüklerin oluşumunda kimi kez anlam, kimi kez biçimsel özellikler ağır basar. Bileşik sözcükler yapma, Türkçe gibi bağlantılı dillerin değişmez bir özelliği, sözcük türetmenin bir başka yoludur.
Dil Devrimi başladıktan sonra bu yolla Türkçeye yüzlerce sözcük ve terim kazandırılmıştır.
Bu yolun kapatılması olanaksızdır; çünkü dilcilerin, yazarların yanı sıra halk da bu yolla “gecekondu, çekyat, kaptıkaçtı, cankurtaran, dönerkebap…” gibi sözcükleri yaratmayı sürdürmektedir.
Dile yerleşmiş bileşikleri ayırmaksa hem yazım hem anlam kargaşasına neden olur.
Örneğin “arapsaçı” bir bitkidir; “Arap saçı” biçiminde yazıldığında bileşik sözcük olmaktan çıkar, anlamı değişir, bir ırkın saçı anlamı kazanır.
“İlkokul” gözümüze çarpan ilk okul (birinci okul) değildir; “büyükanne, doğumevi, ağırbaşlı, tereyağı, akbaba, balıksırtı…” gibi bileşikler artık başka kavramları yansıtır olmuştur.
Bileşik sözcüğü bileşen sözcüklerine ayırdığımızda anlamları bileşikken olduğundan çok ayrımlı/farklı olur.
Bileşik sözcükler tek bir sözcük gibi kullanılırlar. Bileşik sözcüğü oluşturan sözcükler öylesine kaynaşmıştır ki aralarına hiçbir ek ya da sözcük giremez, bu nedenle bitişik yazılırlar.
Bu tür sözcüklerde ünlü ve ünsüz uyumu aranmaz; satır sonuna sığmadıklarında tek bir sözcük gibi seslemlerine (hecelerine) ayrılır, gerekli yerden satır sonuna kısa çizgi konarak bölünür.
Bileşik sözcükler şu üç yolla oluşur:
– Anlam değişmesi,
– Ses değişmesi,
– Sözcük türünün değişmesi.
1) Sözcüklerin anlamının değişmesiyle oluşan bileşiklerde üç değişik durum söz konusudur:
a) Bileşiği oluşturan her iki sözcük de temel anlamı dışında kullanılmıştır.
Örnekler: aslanağzı, balıksırtı, camgöbeği, demirbaş, devetabanı, devedikeni, eşekkulağı, hanımgöbeği, hanımeli, horozgözü, itboğan, itdirseği, karnıyarık, kavuniçi, keçisağan,
köpekkuyruğu, sığırkuyruğu, kuşlokumu, kuşpalazı, kurtmantarı, nisanbalığı, öküzgözü, ördekbaşı, sarıasma, sıçandişi, taşyağı, tavukkarası, tokmakbaş, yalıçapkını, yavruağzı, yenidünya, yüznumara, yüzkarası…
b) Bileşiği oluşturan sözcüklerden ilki temel anlamının dışında kullanılmıştır.
Örnekler: acıağaç, adamotu, anayol, ateşböceği, balıkadam, bitpazarı, çalgıcıotu, dilpeyniri, fırtınakuşu, frenkçileği, gölgebalığı, gözlüklüyılan, incehastalık, ketenhelva, körkaya, maltaeriği, perihastalığı, peygamberçiçeği, sigaraböreği, süpürgeotu, taşbademi, tozpembe, üzgünbalığı…
c) Bileşik oluşturan ikinci sözcük temel anlamının dışında kullanılmıştır.
Örnekler: acıelma, akkuyruk, akbaba, bakarkör, basımevi, çapanoğlu, çayevi, çayıryulafı, dikimevi, doğumevi, giyimevi, günbalı, insanoğlu, karatavuk, kaymaktaşı, kitabevi, kolbaşı, önoda, rüzgârgülü, sarıkanat, soğukkanlı, satırbaşı, suoku, yayınevi, yerelması, yerkabuğu, yüzbaşı…
Bu tür bileşikler içinde “ev, baş” ile kurulanlar çoğunluktadır.

2) Ses değişimi yoluyla oluşmuş bileşik sözcüklerde yan yana gelen iki ünlünün kaynaştığı ya da benzer seslerden oluşan iki seslemden birinin yittiği, kimi kez de bir sesin düştüğü görülür.
Örnekler: birbirine (biri+birine), cumartesi (Cuma+ertesi), güllaç (güllü+aş), nasıl (ne+asıl), neyse (ne+ise), niçin (ne+için), öyle (o+ile), pazartesi (pazar+ertesi), peki (pek+iyi) …

3) Sözcük türünün değişmesiyle kurulan bileşik sözcüklerde, bileşiği oluşturan sözcükler hangi sözcük türünden olurlarsa olsunlar ad soylu bir öğe gibi kullanılırlar.
Örnekler: ağaçkakan, ağaçkesen, akarsu, dalbastı, albeni, ateşkes, biçerdöver, bilirkişi, cankurtaran, çalçene, çöpçatan, çıtkırıldım, dedikodu, gecekondu, giderayak, günebakan, imambayıldı, kaçgöç, kapkaç, kaptıkaçtı, mirasyedi, olupbitti, örtbas, sıkboğaz, uyurgezer, vurdumduymaz, yurtsever; alabildiğine, birdirbir, elverişli, gelişigüzel, hoşbeş, günübirlik, rasgele, üstünkörü…

ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

1) “Olmayan” anlamındaki “gayri” sözcüğüyle kullanılan tamlamaların çoğu, “Taşınmazmal anlamındaki gayrimenkul, gayrimüslim” gibi kalıplaşmış örnekler dışında ayrı yazılır.
Örnekler: gayri akli, gayri ahlaki, gayri ihtiyari, gayri ilmi, gayri kabil, gayri muntazam, gayri mümkün, gayri meşru, gayri safi, gayri tabii…
2) Arapça ve Farsça tamlamaların (terkiplerin) çoğunun kuruluşu aynı olmakla birlikte kimisinin bileşik, kimisinin ayrı yazılması yaygınlaşmıştır; özellikle bilimsel alanlarda kullanılan bu tamlamaların kuruluşunu Türkçe tamlamalarla karıştırmak doğru değildir.
Bu nedenle kılavuzlarda bu tür tamlamalara kural getirilmemiş, yaygın yazım biçimleri yeğlenmiştir.
Örnekler: çarkıfelek, daüssıla, divanıâli, divanıharp, erkanıharp, farzımuhal, galatımeşhur, hakkıhuzur, hüsnüniyet, kâtibiadil, şeyhülislam; ahdi milli, devleti âli, erkânı harbiye, esbabı mucibe, felahı vatan, heyeti celile, iradeyi milliye, kelimeyi şahadet, vahdeti vücut, veziri azam, sineyi millet, takriri sükûn, tecahülü arif; sulh u sükûn, Kuvayimilliye, kaza ve kader…
*

3) “…HANE” SÖZCÜĞÜNÜN YAZIMI

Farsça olan “hane” sözcüğünün yazımı konusunda farklı görüşler nedeniyle farklı yazımlar savunuluyor. Kimileri ya da kimi kaynaklar bir bileşik sözcüğün ikinci bölümü “hane” sözcüğü ise şöyle bir kural ileri sürüyor:
Bileşik sözcüğün ilk bölümü ünlü ile biterse hane sözcüğünün -ha seslemi (hecesi) düşer.

Örnekler: hasta-hane > hastane, ecza-hane > eczane, posta-hane > postane, pasta-hane > pastane… olur.
Gerekçe olarak da “-ha” sesleminin konuşmada zaten yutulduğu ya da söylenmek istenirse de akıcılığı engellediği, tutukluk verdiği ileri sürülüyor.
Ancak hane sözcüğü eklenmiş bileşik sözcüğün ilk bölümü ünlü ile biterse “-ha” seslemi düşer kuralı çok az kimi sözcüklerde geçerli olsa da birçok sözcükte geçerli görünmüyor.
Şu örneklerde verilen sözcükler kurala uymasına karşın
“-ha” seslemi düşerse anlamı bozuluyor.
Örnekler: basma-hane > basma-ne, boya-hane > boya-ne, bira-hane > bira-ne, boza-hane > boza-ne, çalgı-hane > çalgı-ne, helva-hane > helva-ne, kahve-hane > kahve-ne, koza-hane > koza-ne, muayene-hane > muayene-ne, şişe-hane > şiş-ne, yazı-hane > yazı-ne… oluyor.
Kimileri de bu kural her sözcüğe uyan kesin ve genel bir kural değil; çok sınırlı sözcüklerde kullanılabilir savını ileri sürüyorlar ve “hane” sözcüğü kalmalıdır diyorlar.
Sonuç olarak kullanıma girmiş, yerleşmiş, benimsenmiş, yaygınlaşmış olan hastane, eczane, postane, pastane sözcüklerinin böyle yazılması uygundur.

UYARI: Türkiye Türkçesinde yazım yanlışlarının büyük çoğunluğu yabancı dillerden dilimize girmiş sözcüklerden kaynaklanmaktadır.

Hane sözcüğü de Farsça olup Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde dilimize girmiştir.

Türkçede kullanılan yaklaşık 160 bileşik sözcükte “hane” sözcüğü geçmektedir. Birçoğunun yerine eş anlamlı başka sözcükler bulundukça kullanımdan kalkmaktadır.
Hane sözcüğü yerine kullanılabilecek eş anlamlı sözcükler gittikçe yaygınlaşmakla birlikte yeterli değildir. Tam olarak hane sözcüğü kullanımdan kaldırılmadıkça sorun sürecektir.
Çünkü kimileri yabancı sözcükleri kullanmakta diretiyorlar.
Uygun düştükçe “hane” sözcüğü yerine şu sözcükleri kullanırsak tartışma bitecektir: ev, konut, yurt, basamak, göz, oda, bölük, yer, yapı…
Örnekler: yemekhane > aşevi, terzihane > dikimevi ya da dikişevi, çamaşırhane > çamaşırevi, şaraphane > şarapevi,
yetimhane > yetimyurdu, hastahane/hastane > hastayurdu ya da sayrılarevi, kahvehane yerine kahveevi ya da çayevi, misafirhane > konukevi, sayının beşinci hanesi > beşinci basamağı, bozahane > bozacı, birahane > biraevi, bakımhane > bakımevi, basımhane > basımevi, talimhane > talimyeri,
tamirhane > tamirevi ya da onarımyeri, postahane/ postane > postayurdu ya da postaevi, pastahane/pastane > pastaevi, eczahane/eczane > ilaçevi…
Yazımdaki karışıklıklar ve yabancı sözcük sayısının çok olması dilimizi koruyan bir yasanın olmayışındandır. Uygar ülkelerde olduğu gibi özerk bir “Türkçe Dil Akademisi” olsaydı şimdi bu sorunları yaşamayacaktık. Yabancı sözcüklere gümrükte “dur” demek ve izinsiz girmiş olanları da sınırdışı etmek gerekir.
Bunu yapacak olan, devlet yönetimindeki siyasal güçten buyruk almayan, yalnızca bilimsel yolla Türkçemizi koruma, kollama, arıtma, özleştirme, kurallar koyma görevi yapan bir kurumdur.
Yazım yanlışlarının odağında yabancı sözcükler bulunmaktadır. Yabancı sözcüklerden kurtulduğumuzda yazım yanlışlarımız ve tartışmalar en aza inecektir kanımca.
Öte yandan Farsça “hane” sözcüğüyle kurulan bileşikler korunurken Türkçe “ev” sözcüğüyle yapılan “aşevi, doğumevi, çayevi, bakımevi, kitabevi, giyimevi, dikimevi, orduevi, yayınevi…” gibi bileşikleri ayrı yazmak yanlıştır; Türkçenin mantığıyla çelişir.
*

BİLEŞİK ÖZEL ADLARIN YAZIMI

1) İki ya da daha çok sözcükten oluşmuş yerleşim merkezlerinin adı bitişik yazılır. İl, ilçe, belde, köy adlarının, devlet kuruluşlarınca benimsenmiş, kalıplaşmış biçimlerinin bugünkü yazımları bundan böyle de sürdürülecektir.
Bu yazım biçimleri genellikle bitişik yazma geleneğine uyar.
Örnekler: Acıpayam, Akdağmadeni, Alibeyköy, Beşikdüzü, Beylikdüzü, Dursunbey, Eskişehir, Gaziantep, Gümüşhacıköy, Haydarpaşa, Kadınhanı, Kahramanmaraş, Karamürsel, Karapınar, Kocamustafapaşa, Orhangazi, Sarıkamış, Seyitgazi, Soğuksu, Yenipazar, Yeşilyurt…
2) Önad ya da ad tamlaması biçiminde oluşmuş ve bu biçimde kalıplaşmış yer adlarıyla; dağ, ova, deniz, göl, akarsu, adları bitişik yazılır.
Örnekler: Acıgöl, Akdeniz, Anadolukavağı, Arpaçay, Bozburun, Bozdoğan, Büyükada, Büyükmenderes, Değirmendere, Elmadağ, Fenerbahçe, Gökova, Göksu, İnceburun, Kadıköy, Karadeniz, Karagöl, Kavaklıdere, Kızıldeniz, Kızılırmak, Kireçburnu, Kocatepe, Küçükçekmece, Küçükesat, Pamukova, Sarayburnu, Sazova, Uludağ, Yağmurdere, Yenipazar, Yeşilırmak…
3) Tamlama biçiminde kurulmuş; ancak kalıplaşmamış özel adların (dağ, ova, deniz, göl, akarsu, savaş, anlaşma, devlet adları gibi) her sözcüğü, büyük yazaçla başlanarak ayrı yazılır.
Örnekler: Ağrı Dağı, Atlas Okyanusu, Balkan Savaşı, Eğridir Gölü, Gülek Boğazı, Haçlı Seferleri, Hint Okyanusu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Konya Ovası, Köroğlu Dağları, Kurtuluş Savaşı, Lozan Antlaşması, Manavgat Çayı, Muş Ovası, Norveç Krallığı, Otuz Yıl Savaşları, Palandöken Dağları, Sakarya Irmağı, Tahir Geçidi, Türkiye Cumhuriyeti…
*

BİLEŞİK EYLEMLERİN YAZIMI

1) Bileşik eylemler (fiiller) ad soylu bir sözcükle etmek, olmak, eylemek, kılmak, buyurmak yardımcı eylemlerinden oluşan öğelerdir.
Bu tür öğeler, aşağıda gösterilen 2. ve 3. maddeler dışında ayrı yazılır.
Örnekler: ayırt etmek, arz etmek, dans etmek, el etmek, empoze etmek, rica etmek, gark olmak, gelmiş olmak, hata olmak, muhtaç olmak, söz olmak, tutsak olmak, yanlış olmak, yok olmak…
2) Kimi yabancı sözcükler, Türkçe yardımcı eylemlerle bileşik eylem oluştururken aşağıdaki özellikleri gösterirler:
a) Tek seslemli (heceli) kimi yabancı sözcükler ETMEK, OLMAK, EYLEMEK yardımcı eylemleriyle kullanıldığında sözcüğe yeni bir ses ekleniyorsa bunlar BİTİŞİK YAZILIR.
Örnekler: affetmek, affeylemek, halletmek, hallolunmak, hazzetmek, hissetmek, reddedilmek, reddeylemek, zannetmek, zanneylemek, zannolunmak…
b) “Akis, akit, azil, bahis, defin, devir, emir, fesih, haciz, hapis, hatim, hüküm, kahır, kasıt, katil, kayıp, keşif, lütuf, nakış, nakil, neşir, rabıt, sabır, seyir, şükür, vakıf, zehir, zulüm…” gibi Türkçe söyleyişe uymuş yabancı sözcükler etme, olmak, eylemek yardımcı eylemleriyle kullanılırken, sözcükten bir ses düşüyorsa bunlar bitişik yazılır.
Örnekler: aksetmek, azletmek, devretmek, emretmek, hapsetmek, hapsolmak, hükmetmek, kahrolmak, neşretmek, sabretmek, seyretmek, şükretmek, zehretmek…
Türkçemizin unutulmazlarından Suat Yakup Baydur
(1912-1953), “Yardımcı eylemler için, dilimize başka dillerden gelip yerleşmiş tebliğ, tasnif, galip, tamir gibi eylemlik’lerin (mastar), kendilerine verdiğimiz ‘etmek, gelmek, olmak’ gibi koltuk değneklerine” dayanarak tebliğ etmek, tasnif etmek, galip gelmek, tamir etmek gibi ikili eylemliğe dönüştüklerini ancak aksaya aksaya yürüdüklerini söylerdi. (Tarık Konal, Bize Öz Türkçe Yaraşır, s. 100.)
Türkçe olmayan bir sözcüğe, Türkçe bir yardımcı sözcük getirerek o sözcüğü Türkçeleştiremeyiz. Buna, yabancı sözcüğü dilimize iyice yerleştirme çabası diyebiliriz.
3) İki eylemin birleşmesiyle oluşan ulaçlı bileşik eylemler her zaman bitişik yazılır.
Örnekler: anlatabilmek, artakalmak, bakakalmak, bakadurmak, donakalmak, duyabilmek, düşeyazmak, gelivermek, gidedurmak, okuyuvermek, olagelmek, öleyazmak, koşabilmek, okuyabilmek, görebilmek, yüzebilmek, uyuyabilmek, sevebilmek, açabilmek, sürebilmek, uçabilmek…

ÖNEMLİ UYARI: Son zamanlarda özellikle gazete, dergi ve TV’lerde görülen yanlış yazım ve konuşmaları düzeltmeliyiz:
YANLIŞ YAZIMLAR: “af etmek, azil etmek, kayıp olmak, kayıp etmek, keşif etmek, keyif etmek, ret etmek, seyir etmek şükür etmek, zehir etmek…” yazımları YANLIŞTIR.
DOĞRU YAZIMLARI: zehretmek, şükretmek, seyretmek, keşfetmek, reddetmek, kaybolmak, kaybetmek, affetmek, azletmek, keyfetmek, kahrolmak…
*

Nurettin ŞENOL
Alıntı: DOĞRU YAZDIRAN KİTAP – TÜRKÇE YAZIM KURALLARI

Nurettin Şenol ,alıntı ,Doğu ,yazı, Doğru Yazdıran Kitap, Türkçe Yazım Kuralları,


Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.