Biliyor musunuz? | Yılmaz Pirinççi
Her insan kendi yarısını bulur aslında.
Sonra gider yarasına sarılır.
Korkarız bazen zincirleri kırmaktan.
Yüreğimizi dinlemekten.
Öteleriz her şeyi, sevmeyi, aşkı yaşamayı.
Eşyanın verdiği mutluluğa sarılırız çoğu kez.
Saçımızı keseriz, boyarız.
Yeni elbiseler.
Şık ayakkabılar.
Pahalı oyuncaklar.
Ne yazık ki hiç biri yetmez.
Yüreğimiz sızlandıkça biz başka bir uğraşı buluruz kendimize.
Uğraşı hırsızlıktır aslında biliyor musunuz?
Uğraş’ın bir anlamı da çalmak tır…
Biz kendimizden çalarız işte.
Tutar yüreğimizin sızısını olur olmaz şeylere yediririz
Gözümüze düşen hüznün alnından öpmek yerine görmezden geliriz.
Yok, sayarız içimizi titreten o sevda tellerinin notalarını.
Ruhumuzu dansa kaldıran müziğe uymak yerine uygun adım yürürüz kendimize
çizdiğimiz sınırlara doğru.
Kurallar
belirler mutluluğumuzu.
Oysa günden güne eriyen biziz.
Günden güne çürüyen.
Kokuşmuşluğumuzu marka marka parfümlere boğan bizleriz.
Sonra gün gelir bir başımıza kalırız.
Üstelik eksik.
Üstelik yarım.
Üstelik sakat.
Diğer yarımız biz olamayacak kadar uzakta artık.
Sönmüş bir volkan gibi artık yüreğimiz.
Ne geriye dönebilir ne yeniden başlayabiliriz.
Yaranıza değil, yarinize sarılın.
Tam olun.Tamam olun.
Kırılan her şey hurdaya çıkıyor.
Yılmaz Pirinççi