Ben Güzel Günlerin Şairiyim | Erhan Tığlı
Başlığı tırnak içine aldım; çünkü bu söz benim
değil, Melih Cevdet Anday’ındır. Şair ve yazarlar toplumsal olaydan söz etmeli,
sadece
söz etmekle kalmamalı halkın dertlerine ortak olmalı, Mehmet Emin Yurdakul’un
dediği gibi “dertlilerin gözyaşını mendiliyle silmeli”dir. Ayrıca acı
gerçekleri dile getirmeli, göstermeli, bu tür olayların olmaması için çaba
göstermelidir ama iç karartıcı yazı ve şiirler yazarak okurların ruhunu
karartmamalıdır.
Anlatım
biçimimiz(üslubumuz) iyimser olmalı. Olaylara ve konulara mizah penceresinden
bakmalı, hem güldürmeli hem düşündürmeli, güzelliklerden, sevgi ve dostluktan,
mutluluk veren şeylerden söz ederek moral vermeliyiz. Bunları söylerken “boş
ver, aldırma, ne olursa olsun, gülmene, eğlenmene bak” deyin ve Ziya Paşa gibi
“İç bade güzel sev var ise aklı şuurun/Dünya var imiş yok imiş ne umurun”
diyerek duygusuz, bencil olun, her şeye boş verin demek istemiyorum ha!
Sanatçılar güzel günlerin yakın olduğunu vurgulamalı, umut aşılamalı,
Sabahattin Ali’nin “Başın öne eğilmesin” ve “görecek günler var daha” deyişine
uygun yapıtlar sunmalı. İstiklal marşının “Korkma!” diye başladığını, korkunun
ecele faydası olmadığını anlatmalı, sezdirmeli, ne olursa olsun kötülüğün,
çirkinliğin, zulmün böyle sürüp gitmeyeceğini belirtmeli, “Doğacaktır sana vaat
ettiği günler Hakkın/Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın”
diyebilmelidir.
Erhan
Tığlı