ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Bana üç kelime söyle, sana bir hikâye anlatayım | Ergür Altan

12.08.2021
431
A+
A-
Bana üç kelime söyle, sana bir hikâye anlatayım | Ergür Altan

Bana üç kelime söyle, sana bir hikâye anlatayım…

-Kalemtıraş, mağara, ıslık…

Üç kelime istedi benden gözleri görmeyen ihtiyar kemancı; üç kelime söyledim ona. Yüzüme baktı, sanki beni görür gibiydi ve başladı kemanını çalmaya. Niye bilmem, kemandan başka hiçbir enstrüman yakışmazdı o nasırlı ellerine diye düşündüm o anda.

“Ben sokak müzisyeniyim ve sokak hikâyecisiyim…” Bu cümleyle başladı sohbet etmeye. “Bir hafta önce geldim Ankara`ya. Tunalı Hilmi Caddesi`ni tavsiye ettiler bana. “İyi fikir “dedim, teşekkür ettim ve kalkıp buraya, Demetevler`e geldim! “

Gülümsedim; “bu semtte, sokaklarda keman çalarak ve hikâye anlatarak para kazanamazsınız ki” dedim. “Ankara`da yaşayıp da, ömrü boyunca Tunalı Hilmi Caddesi`ni görmemiş çocukların ve kadınların müziğini çalıyorum ve hikâyesini anlatıyorum. Kendi müziklerini, kendi hikâyelerini dinliyorlar benden” dedi. Sustum…

“Kemanımı ve hikâyelerimi dinletiyorum elli yıldır. Yaşım yetmiş dört. Kemanım da, hikâyelerim de, ben de çok yorgunuz. Elli yıldır aynı kemanı çalıyor ve her biri birbirinden ayrı hikâyeler anlatıyorum. İstanbul`da, İstiklal Caddesi`nde yapmamı söylemişlerdi bu işi. “İyi fikir” dedim, teşekkür ettim ve Sivas`a gittim! Ben, gittiğim her şehri, beni dinleyen bütün insanları çok sevdim. Suşehri`ne davet etti beni bir beyefendi. Sivas`ın ilçesidir Suşehri. “Ne güzel bir ismi var bu ilçenin” dedim ve beraber Suşehri`ne gittik. Sevildim, kınandım, el üstünde tutuldum ve kovuldum elli yıldır…”

“Geçinebiliyor musunuz peki? diye sordum. Kızdı, “sana ne!” dedi. Sustum…

“İzmir`e gitmiştim. Karşıyaka Çarşısı`nı tavsiye ettiler bana. “İyi fikir” dedim, teşekkür ettim ve günlerce Bayraklı Çarşısı`nda çaldım ve anlattım ! Kemanım yoksuldur, benzi soluktur hikâyelerimin. Hiçbir zaman çok param olmadı; hatta, bazen günlerce parasız kaldım. Bayraklı Çarşısı`nda birkaç saat kalıyordum ve hiç unutmam, bir gün, para kutum bomboş çıkıyorken çarşıdan, bir çocuk geldi yanıma ve “benim yalnızca bir kalemtıraşım var size verebileceğim, sizin olsun” dedi. Kendisi koydu ceketimin cebine kalemtıraşı. Mutlu oldum. Ona geri verebilirdim kalemtıraşını ama hatıralar biriktirmeyi çok seviyorum. Benim en güzel hatıralarımdan biridir o çocuğun inceliği ve hediyesi…”

“Para biriktirebileceğiniz bir iş değil ki bu” dedim. Acıyarak baktığını hissettim bana, “ben hatıra biriktirmekten bahsediyorum!” dedi… Sustum…

“Antalya`da, Kaleiçi`nde çalışmamı tavsiye ettiler. “İyi fikir” dedim, teşekkür ettim ve Zonguldak`a gittim! Bir ressam arkadaşım vardı orada. Onda kaldım uzunca bir zaman. Sokak ressamıydı kendisi. Otogara yakın, deniz kıyısında bir lunaparkta, arkadaşım resim yaptı, ben keman çaldım ve anlattım hep. Bizi görenler, “bir deli vardı, iki deli oldu” diyorlardı. Arkadaşımla birbirimize çay ısmarlayacak ve menemen yiyecek kadar para kazanabiliyorduk. Şehirden ayrılacağım gün, şehrin girişindeki Gökgöl Mağarası`na gittik. Kemanım da yanımdaydı ve asırlar önce o mağarada yaşayan canlar için, bütün insanlar ve bütün hayvanlar için keman çaldım, hikâye anlattım. O gün bugündür içimde bir mağara serinliği var ve bu serinliği hissetmek ne kadar muhteşem bir şey bilemezsin…”

“Size saygı duyuyorum ama başka bir iş de yapabilirdiniz; hem bir eviniz bile olurdu belki “ dedim. “Evimin olmadığını nereden biliyorsun?” dedi. Şaşırdım…”Benim Tunceli`de bir evim var” dedi. “Sahi mi? dedim. “Sus da anlatayım!” dedi. Sustum…

“Eskişehir`de çalışmamın bana iyi geleceğini söyledi dostlarım. “İyi fikir” dedim, teşekkür ettim ve bir otobüs bileti alıp Tunceli`ye gittim! Ben gittiğim her şehri, beni dinleyen bütün insanları çok sevdim; kör halimle belledim Tunceli`nin kartpostal gibi bir şehir olduğunu ve halkının içtenliğini. Akşamları Seyit Rıza heykelinin orda çaldım kemanımı, anlattım hikâyelerimi. Halk sahiplendi beni, kınamadı, incitmedi… Benim gibi kör bir adam vardı; kemanıma ıslığıyla eşlik ediyordu. Ben hiç ıslık çalamam biliyor musun? İçimde birikmiş bir tutkudur ıslık çalmak…Ali Baba Mahallesi`nde kaldım. Sabahları, erken saatlerde helikopterler geçerdi üstümüzden. Çarşıda polisler, askerler vardı ve kimse umursamıyordu onları! İnsanlar yorgundu ama gülümseyebiliyordu yine de…”

“Eviniz merkezinde mi Tunceli`nin?” dedim. “Bilmiyorum “dedi. “Hani bir eviniz vardı Tunceli`de?” dedim. “Biliyorum ki, şimdi yine gitsem, bana evini açacak nicesi var orada. Ama bir ev yeter bana; evet, benim Tunceli`de bir evim var” dedi… Sustum…

Farkına bile varmamıştım; sohbet ederek anlatmıştı hikâyesini. “Söylediğim sözcüklere göre mi uydurdunuz, yoksa gerçek mi bu anlattıklarınız?” diye sordum. Gülümsedi; “yetmiş dört yaşındayım ve bir çok hatıra biriktirdim” dedi… Sustum…

“Ben keman çalmayı dedemden, hikâye anlatmayı ninemden öğrendim “dedi. Dalıp gitti öylece…”Onları çok özlüyorum” dedi…

-Siz bana hikâye anlattınız; ben de bir şey yapayım sizin için. Üç kelimelik bir cümlede söyleyin dileğinizi…

-Islık çalsana biraz…

Ben ıslık çaldım, o ağladı…

Akşam usul usul serpiliveriyordu Ankara`ya dostlar. İhtiyar dostumun bir evi vardı Tunceli`de; artık, bir evi de Ankara`daydı…

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.