ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Aşk Ateş ve Su | Adil Okay

Aşk Ateş ve Su | Adil Okay

Bugün de öykü olsun…

Benden olsun…

Karanlığa inat umut olsun…

Suyu kirlenmiş nehirler dökülüyor, mavi entarisini soyunmuş deryalara. Gök kubbe kapatıyor zifiri elleriyle yıldızları. Ay, insan korkusuyla saklıyor ışıktan saçlarını. Yakamozlar başka diyarlara göç ediyor. Susuyor radyoaktif sarhoşu rüzgar. Ne bir serçe, ne karga, ne de yumurtadan yeni çıkıp, telaşlı adımlarla suyu arayan karettaların ayak sesi duyuluyor kıyıda.

Yarasalar zafer çığlıklarıyla son mevzilerini bombalıyor insanoğlunun.

Sahilde âşıklar yok. Aşk yok. Mehtap ve serenatlar tarih olmuş, tarih delik deşik. Makineler kirli sarı ışıklarını salıyor gömütlükler üzerine. Gözetleme kulesinde kiralık katiller projektörlerini dikiyor henüz robotlaşmayan insanların üzerine. Deryalar bir zamanlar adına türkü yakılan aklığını yitirmiş. Kocaman bir bataklık, içinde canlı yaşatmayan. Daha kaynağında ırzına geçiliyor nehirlerin. Akarsular tatlı sularını karıştıramıyor tuzlu suya, sevişemiyor doyasıya denizle. Tükeniyor aşk iksiri. Gözyaşı ya da zevk suyu yerine, asit dalgaları vuruyor sahile. Yağmur yerine çamur yağıyor üstümüze. Dünya yıldızsız bir gezegene dönüşüyor. İnsansız, çiçeksiz, hayvansız.

Ve sen gidiyorsun. Bırakıp beni, orta yaşın son arifesinde.

Oysa daha vakit vardı. Belki birlikte güneşe giden bir yol bulabilirdik. Deryaların el değmemiş mavi noktasına sobe diyebilir, savaş uçaklarının ulaşamadığı tepelere aşk yazabilirdik büyük harflerle. Ki aşk aklayacaktı dünyayı. Ve biz aşkı birlikte aramaya ant içmiştik. Ve daha yolun yok noktasındaydık. Yolları yürüyerek yapacaktık. Akan kanları durduracak, yaraları saracaktık. Ki biz ateşi ve suyu arıyorduk. Ki darağacında cellatların yüreğine korku salan o gencecik çocuklar da birer prometeus’tü, aşkı, ateşi ve suyu arayan. Ki biz de onların izini sürecektik. Eğilip toplayacaktık sahipsiz kalmış sloganları. Dudaklarımızın ucuna konacaktı yasak marşlar. Ki hakkımızda devlet de kesse fermanı, karanlığı aşkımızla aydınlatacak, suyu kaynağından içecek, yıkanacak, arınacaktık. Ki savaş tamtamlarını serenatlarımızla susturacaktık. Ki aşk, dostluk ve barış sözcükleri daha sözlükten düşmemişti. Ki her yenilgi bir yengiyle sonuçlanabilirdi. Ve diyecektik büyük harflerle: İnsanoğlu yıktığını yapabilirdi.

Adil Okay

Yapabilir miydi? İşte bu soruydu bizi kahreden. Yol kaldı mı, yollar yeniden yapılabilir mi sorusu…

II

Yorgun gecelerin bitmeyen karanlığı, sabahlarımıza uzanan….

Gündüzlerin gece olduğu, gecenin karanlığının iyice katmerleştiği, karamsarlığın iyimserliğe baskın geldiği aşksız günler yaşadığımız. İğneyle kuyu kazıyoruz diyoruz. Kurtardığımızda yanmaktan bir karış toprak parçasını, mayın tarlasında yaralı bulduğumuz bir ispinozu iyileştirip saldığımızda gökyüzüne seviniyoruz. Ama illa da çocuk çığlıklarını duymaya dayanamıyor ağlıyoruz. Sonra da ağlayabildiğimiz, gözyaşı pınarlarımız kurumadığı ve yüreğimiz kararmadığı için seviniyoruz. Parçalanmış cesetler arasında bir çocuk görürüz diye korkuyor, ama yine de umutla yaralı arıyoruz yaşatmak için. Bir insan, bir insan daha kurtaralım diyerek.

Ve korkuyoruz alışmaktan, makineleşmekten. İnsan kanıyla beslenen bu düzene köle olarak adımızı yazdırmaktan korkuyoruz. Uzaklarda bir yerlerde, bizim gibi küreselleşme denilen canavara direnen insanlar olduğunu, uçaklardan atılan ‘aranıyor- ölü veya diri’ başlıklı afişlerden öğreniyor ve sınırları zorluyoruz onlarla buluşmak için. Ama ne gücümüz yetiyor mayın tarlalarını, gözetleme kulelerini geçmeye, ne de sesimizi duyurabiliyoruz. Yine de seviniyoruz yalnız olmadığımız için ve besliyoruz umudumuzu…

Ama her yeni katliam haberi çaldığında kapımızı, yeniden düşüyoruz karamsarlık dehlizlerine.

Ve sen yeter artık diyorsun. Yeter. Ya kendimi öldüreceğim. Ya da gideceğim ucunda ölüm de olsa. Yok, bu gecenin sabahı… Ne güneş var, ne ay, ne yıldızlar. Nafile uğraşıyoruz balçığını silmeye yeryüzünün. Durdu dünya. Dönmüyor. Ve batıyor kirlenerek. Ve benim yeni ufuklara açılma zamanım geldi. Gitmeliyim, seni bırakarak. Atımın terkisinde sana yer yok. Senin ölümünü görmeye takatim yok. Ne de kollarında ölüp seni bir başına bırakmayı düşünmeye. Lokman hekim başka diyarlarda…

Yaralarımızı saracak merhemimiz tükendi. Azık çantamda da iki kişilik umut yok. Ciğerlerimde tek kişilik oksijen bitti bitecek. Bırak gideyim.

Hadi git diyorum. Gözlerimdeki ıslak hüznü, sensizliği düşünmenin dehşetini saklayarak… Git o halde. Son kalan nefesimi üflüyorum susuz kalan dudaklarına. Çıkınına, feri sönmeye yüz tutmuş aşkımı koyuyorum. Git bendeki aşkla. Git ve ara insanoğlunun yitirdiği renkleri, mavi gök kubbeyi, feri sönmemiş yıldızları, kaynağı pak nehirleri. Sınırsız ve sınıfsız, aşkın, barışın ve dostluğun dünyasını. Git ve ara. Git tiransız bir dünya bul.

Çoğal da gel. Gelirken su ve ateş getir. Nergis getir, papatya getir, bir demet de aşk getir…

03 Temmuz 2006

Adil Okay
Adil Okay
Adil Okay Kimdir… 1957’de Antakya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu ilde, yüksek öğrenimini Adana’da yaptı. Politik nedenlerden, Adana ve Ankara cezaevlerinde yattı. 12 Eylül darbesinden sonra  illegal yollardan yurtdışına çıktı. 1981-1982 arasında bir süre Lübnan’da Filistin kamplarında kaldı. 1983’te Fransa’ya yerleşti.  1984’te, sonraları adı Yazın olarak değişen ‘Direniş’ adlı derginin yayınlanmasına katkı sundu. Sürgünde yaşadığı süre içinde, ‘Mültecinin Bunalımı adlı öykü ve ‘Yeşillerini Giyin de Gel başlıklı şiir kitapları yayınlandı. Fransa’da iki arkadaşıyla beraber, ‘Fransa Postası’ adlı aylık dergi yayınladı. Yirmi yıl sürgünden sonra, dosyalarda zaman aşımından yararlanıp Türkiye’ye dönebildi.   TÜRKİYE’YE DÖNDÜKTEN SONRA 1999’dan 2018’e kadar 16 yeni kitap çalışması oldu. Özgür Üniversite’nin ‘Kavram Sözlüğü’ çalışmasına iki madde (Barış ve Burjuvazi) yazarak katkı sundu. Çalışmalarıyla 15. Ömer Seyfettin Öykü Yarışması ile 6. Hasan Bayrı şiir yarışmasında ödüle layık görüldü. 2012 Yılında da ‘Mersin 68’liler Derneği’nin ‘Onur Ödülü’nü aldı. İstanbul, Mersin, Antakya ve Samandağ’da “Konuşan Fotoğraflar” ile “Şair Kapıları” adını verdiği fotoğraf çalışmalarını sergiledi. Çeşitli sergilerde küratörlük yaptı. Karma sergilerde yer aldı. Çeşitli panellerde, ulusal ve uluslar arası sempozyumlarda değişik konularda tebliğler sundu.   Okay’ın yazdığı kitaplardan: Hançerini Ay Işığına Çalan Adam’ (şiir) 1999’da, ‘Yirmi Beşinci Saat’ (şiir) 2006’da, ‘12 Eylül Ve Filistin Günlüğü’ (anı-belgesel) ile ‘Konuşan Fotoğraflar’ (fotoğraf) 2008’de, (40 kentte sahneye konan 2 perdelik politik – belgesel oyunu) Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler−Ölülerimiz Konuşuyor’ Ütopya Yayınevi tarafından 2010’da yayımlandı. 2011’de ‘Kadın Gibi Kadın −Haykırış’  ile “Tekel İşçisi Bir Kadının Uyanışı”  adlı oyunları sahnelendi. 2012 yılında Sokak tiyatrosu olarak sahnelenen “Cumartesi Anneleri” adlı oyunu, Emeğin Sanatı yayınlarınca ‘e-kitap’laştı. Yine 2012’de “Eylül Kokusu” adlı şiir kitabı Ütopya Yayınevi tarafından yayımlandı. 2013 yılında “Ben çıkana kadar büyüme e mi – Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar” Nota Bene yayınlarından çıktı. Bu kitap TBMM’nde 4. Yargı paketi tartışmalarında referans oldu. 2015 Yılında “Şair Kapıları” (Fotoğraf – şiir), 2016’da “Hapishanelere Esinti Yollayalım” (İnceleme) Ütopya Yayınevi tarafından yayımlandı. “Arkası Yarın – Bir Ayrılık Hikâyesi” adlı romanı, yazarın 18. Kitabıdır.Okay’ın yazdığı Tiyatro oyunları, Türkiye’nin birçok yerinde sahnelenmeye devam ediyor. İletişim: okayadil@hotmail.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.