Ankara’nın Kızılca Günü’nde Mustafa Kemal | İbrahim Uysal
Yaşamımın çoğu protokol içinde geçti, ama içeriksiz programları hiç sevmedim.
İnsan, duygu, düşünce, deneyim ve bilgi yüklüdür. Bunun için ne kadar zaman harcamak gerekir?
Başkalarının yaşamı için uğraşan, inanmış insanlar vardır.
Özellikle son yıllarda yurdum insanın geleceğe ilişkin umutları ve beklentileri öyle karartıldı ve körletildi ki artık gençleri çoğu bile geleceklerini, umutlarını ve hayallerini bu toprakların dışında, başka ülkelerde arar oldular. Bazı ülkelerin insanları ise bu ülkede ve bu topraklarda gelecek arar oldular.
Bu ne yaman bir çelişkidir? derken neye göre, kime göre ve niçin, kimin için?
Ankara’da çoğu kişi, yılbaşı öncesi telaşının son günlerindedir. Birçok Yurtsever için ise umut, fakirin ekmeği…
Masalsı zamanların gün dönümünde büyükler, “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer tellal iken, pireler berber iken, ben ninemin beşiğini tangur, tungur sallar iken, güzel kadim topraklar varmış,” diye başlarmış söze.
Günümüzde yüz yıl sonra bile hala methi edile edile, övüle övüle bitirilemeyen bütün dünyaya hükmeden padişahları, halifeleri varmış. Gel zaman, git zaman hareme gelsin savaş ganimetleri, cariyeler… Böylece şanslı yaverler gibi bazıları zamanla birer hanım sultan oluverdi. Anadolu, Rumeli’nin Türk kızları mı? Onlar tarlada çalışan, sürü güden arasında kaldı. Yine de aralarında şansı olanlar saraya değilse ağaya, şeyhülislama, kadıya kuma gitmiş.
Sevmek mi, “kader utansın!..”
Erkekler, babalarının var ise tarlalarında, tokatlarında çalışsın, ya da ağaya maraba olsun. Savaş çıktı mı, ver elini gavur ellerine… Oradan da dönülmeyen yollarda revan olmaya.
Ülke için yarınlar planı kimin umurunda. Ye, iç, gez. Ekmek elden, su gölden… Dünya değişmiş, sanayi devrimi diye bir şeyler olmuş. Makineler almış başını gitmiş. Feodalizm, kapitalizme dönüşmüş, kapitalizm ise emperyalizm aşamasına gelmiş. Sarayın ise keyfi yerinde. Anadolu ve Rumeli’den gelsin toplanan vergiler. Savaşacak gönüllü askerler telef olurken, saraylarda keyif çatmakla meşgul kimileri. İmparatorluk bir yandan toprak kaybederken, saraydakiler bir şey olmaz havasında.
Yıllar sonra Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, 4 Eylül 1919, SİVAS KONGRESİ, ardından Ulusal kurtuluş için Amasya Tamimi ile belirlenen hedeflerin değerlendirilmesi yapılmaktadır. Erzurum Kongresi’nde oluşturulan Cemiyetler aracılığı ile Anadolu ve Rumeli’de ulusal kurtuluş heyecanı başa. Bu cemiyetlerin temsilcileri ile SİVAS KONGRESİ’nde toplanır. Ulusal Kurtuluş için kurulan tüm dernekler, Sivas Kongresinde, Kızılca Gün, Mustafa Kemal ,Ankara, İbrahim Uysal, Orta Asya, Türk törelerinde, KIZILCA GÜN, devlet, buhran yaşadığı dönemler, devleti ve millet, bir lider, seçiminin yapılacağı gün ,protokol, haline dönüştürülür.
O güne kadar yapılan bütün çalışmaların sonuçlarının alınması, yurdun dört bir yanından seçilip gelen (HEYET-İ TEMSİLİYE) ile birlikte; HABERLEŞME ve ULAŞIM araçlarının üzerinde GÜVENLİ bir yer olan Ankara, Mustafa Kemal için yollarına düşme vakti gelmiştir. Mevsim kış, cepte para yoktur. Yine de 18 Aralık 1919 sabahı Sivas’dan, ANKARA’ya doğru yola çıkılır.
27 Aralık 1919 Cumartesi öğleden sonra, Beynam Köyü üzerinden DİKMEN sırtlarına gelinir.
Mustafa Kemal ve arkadaşları kurtuluş için gelirler de ANKARA’NIN SEYMENLERİ boş dururlar mı? Onlar, KIZILCA GÜN‘E hazırlanır ve Mustafa Kemal’e söz veriler.
Orta Asya Türk törelerinde, KIZILCA GÜN, devletin buhran yaşadığı dönemlerde, devleti ve milleti bu buhrandan çıkaracak bir lider seçiminin yapılacağı gün demektir.
Ankara Seymenlerinin 27 ARALIK 19192’u “Kızılca Gün” ilan ederek, kurtarıcı gördükleri Mustafa Kemal’i de kurtuluş sözü verdiği gündür.
Dilerin boş sözler ile dolu hamset kokan “nutuklar” atılmaz, anlamsız ve içeriksiz törenler ile kutlanmaz bugün.
“Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa/ Askerin milletin bayrağınla çok yaşa!..”
……..