ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Ahmet Taner Kışlalı’nın Eşi Nicole (Nilgün) Kışlalı’nın Ardından Yazdıkları

01.08.2020
3.687
A+
A-
Ahmet Taner Kışlalı’nın Eşi Nicole (Nilgün) Kışlalı’nın Ardından Yazdıkları

Ahmet Taner Kışlalı 21 yıl önce katledilmişti.

Eşi Nicole (Nilgün) ise ondan daha önce, 1995 yılında bir trafik kazasında ölmüştü.

Kışlalı’nın, eşinin ölümü üzerine yazdığı yazıyı okuduğum günü sarsılmıştım ve hiç unutamıyorum..

Ağlamak ayıp tabi, kimse görmemeli.

Ama siz…

İçin için ağlayabilirsiniz, kimseler görmeden…

*

“Tanıdığımda adı Nicole´dü.

Sevgisi uğruna, doğduğu toprakları, ailesini, alışkanlıklarını, sınırsız dostlarını bırakıp Türkiye´ye geldiğinde de adını değiştirmemişti. 25 yıllık geçmişi ile köprüleri atmış, ama adını ve dinini korumuştu…

Kışlalı soyadını alışının ikinci yılındaydı… Altınay´a hamileliğinin de son aylarında… Gözlerinden taşan bir mutlulukla kapıda karşılamıştı beni:

– Hem Türk, hem Müslüman olmak istiyorum… Ben Tanrı´ya inanırım. Senin Tanrın ile benimki farklı değil ki!.. Çocuklarımız iki toplum arasında kalmamalı. Ben de her şeyi seninle, onlarla ve bu toprakların insanlarıyla paylaşabilmeliyim.

Meğer yakın arkadaşlarımla birlikte müftüye gidip konuşmuş. İsmini bile seçmiş. Ama sabredememiş “sürpriz”inin sonuna kadar…

O gece “kelime-i şahadet”i sabırla ezberledi. Heyecandan uyuyamadı. Ertesi sabah müftünün yanından çıkarken, elinde artık “Nilgün Kışlalı” olduğunu kanıtlayan bir belge vardı.

Ankara Müftülüğü´Nan mühürlü kağıdını anne ve babama göstermek için merdivenleri ikişer ikişer atlayarak çıkarken çok mutluydu. Çünkü bunun onlar için taşıdığı anlamı biliyordu.

Annemle babam ağlarken, O da gözyaşları içindeydi.

o o o

Her zaman çalıştı.

Sekreterlik yaptı. Mağaza yönetti. Halkla ilişkiler sorumluluğu taşıdı. Protokol danışmanlığı üstlendi… Hem evde çalıştı, hem dışarda.

Yaptığı iş ne olursa olsun, çalışmaktan hep onur duydu… Her yaptığı işe yüreğini verdi. Hep başarılı oldu…

Kocası bakanken, 86 metrekarelik sosyal meskeninin bulunduğu binanın merdivenlerini sabunlu sularla silerdi…

Komşular hayretler içindeydi. Ama O bundan değil, ancak, gelen yabancı konukların Türklerin temizliği ile ilgili düşüncelerinden utanırdı.

Bütün insanları severdi. Ama O, artık “biz Türkler”den biriydi; “onlar”dan değil.

o o o

Ulusal günlerde pencereye bayrak asar; Altınay ile Dolunay´a, büyük bir heyecanla Atatürk´ün büyüklüğünü anlatmaya çalışırdı.

Dinsel geleneklere uymak için çaba gösterirdi.

Sorunu olduğunda, içi sıkıldığında Hacıbayram´a gider dua ederdi. Türkçe olarak, içinden geldiği gibi…

Ama benzer bir gereksinmeyi yurtdışında da duyduğunda, aynı rahatlık ve gönül huzuru ile güzel bir kiliseye gidip mum dikmekten de çekinmezdi… Ve duasını gene kendine göre yapardı. Çoğunlukla da Türkçe olarak.

Onun için din, inanç ve iyilik demekti.

Oruç tutar, kurban keser, herkesin yardımına koşardı…

o o o

Bir yurtdışı resmi gezi dönüşümde, her zamanki gibi uçağın merdivenlerinin ucundaydı. Güneş gözlükleri ile saklanmaya çalışılan kızarmış, şişkin gözler. Dudaklarında zorlama bir gülümseme.

“Ahmet boşanalım” dedi, “benim yüzümden senin siyasal kariyerini yıkacaklar!”

Meğer sağcı basın yokluğumda bir kampanya başlatmış.

“Kültür Bakanı´nın Hıristiyan karısı” neler yapmış neler… Koca bakanlığı Hıristiyanlık için kullanan O. Hatta müzelerdeki ikonaları çaldırtıp yurtdışına kaçırtan da O…

Evinde yabancı bir kültüre “teslim olmuş” bir Kültür Bakanı.

Sekiz sütun “haberler”… Ve zihnimden silinmeyen köşe yazılarından örnekler… “İkonalar ve Kokonalar”, “Madam Kislali”, daha niceleri…

Nilgün, bana saldırmak için niçin kendisini kullanmaya çalıştıklarını bir türlü anlayamıyordu… Türk ve Müslüman doğmuş olmak, bunları kendi istenci ile benimsemiş olmaktan daha mı önemliydi?

o o o

Sevgi doluydu.

Çiçekleri, ağaçları, kelebekleri severdi… Kuşları, köpekleri, kedileri severdi… Çocukları, yaşlıları severdi… Tanrı´yı severdi, Atatürk´ü severdi…

“İnsan”ı severdi.

Bir hastanedeki umutsuz hastaları her gün ziyaret etmeyi; onları neşelendirmeyi, onlara umut dağıtmayı; paylaştığı acıları içine gömüp, gözyaşlarını eve saklamayı severdi.

Bakanlarla, büyükelçilerle, generallerle, çok ünlü yazarlarla, bilim adamları ile de arkadaştı… Kapıcılarla, bekçilerle, çaycılarla, şoförlerle, işçilerle, koruma polisleri ile de arkadaştı.

O bir “insan”dı…

28 yılını benimle paylaştığı için çok mutlu olduğum, kendimi şanslı saydığım, kendisiyle övündüğüm bir insan.

o o o

Piaf’ı ve Pavarotti´yi de beğenirdi, Sezen´i ve Gürses´i de.

Dev tenorun olağanüstü sesini, araba dağlardan geçerken, çok yüksek tonda dinlemekten hoşlanırdı. Ölüme yaklaştığımız dakikalarda ise, kasetçalardan süzülüp içimizde bir şeyleri titreten müziğin sözleri kulaklarımdan bir türlü gitmiyor:

“Yine mevsimler geçecek / Yine yapraklar düşecek / Giden sevgililer geri gelmeyecek…”

o o o

Nedense bana hiç söylememişti.

Türk bayrağı ile gömülmek istediğini ilk kez dostum Şahin Mengü´ye açmış. O “olamayacağını” ne kadar anlatmaya çalıştıysa da vazgeçmemiş. Başka dostlara da bu “rica”sını iletmiş…

Sevgili Mehmet Açıktan, tabutun bir kenarına bayrak eklemeyi başarmıştı… Nilgün toprağa verilirken, Altınay ile Dolunay, bir bayrağı da kefenin üzerine koymayı başardılar…

Fransız ana-babanın Bordolu Türk kızı şimdi Ankara´da yatıyor.

Ve de benim kalbimde…”

Ahmet Taner KIŞLALI

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.