Adil Okay’ın yeni kitabı, “Arkası Yarın”
ARKASI YARIN”, YAZAR-ŞAİR ADİL OKAY’IN SON KİTABI
“(Bu) kitap, arka planda, siyasi mültecilikten Türkiye’de hapishaneler sorununa; insandaki söz ve eylem tutarsızlığından, bilim insanlarının nasıl olup da faşizmle ya da polislerle iş birliği yapabileceği sorununa kadar daha başka birçok konuya, (…) parmak basıyor. İşte bu nedenlerle kitabı değerli buluyor ve ele aldığı konularla toplu tartışmaları tetikleyebilirse amacına ulaşacağını düşünüyorum. Tabii kitabın özgün kurgusu; akıcı, sade ve canlı diliyle edebiyatımıza yaptığı katkıyı da göz ardı etmeden…”
“ARKASI YARIN”, YAZAR-ŞAİR ADİL OKAY’IN SON KİTABI.
Mayıs ayında, Ütopya Yayınevinden çıkan “Arkası yarın – Bir Ayrılık Hikâyesi” adlı kitap; iki sevgilinin konuşmaları ve “kedi-köpek gibi didişmeleri” üzerinden, kadın-erkek ilişkilerini ele alıyor. Zira kitabın kahramanları olan sevgililer; aralarındaki itim ve çekimle, aralarındaki sorunlar ve bu sorunları çözüş biçimleriyle sadece kendilerini değil, gerçeğinde bütün erkek ve kadınları temsil ediyorlar. Bu yanıyla kitap, kadını erkeği ile, bir yandan kendimize dışarıdan bakma imkânı sağlarken öte yandan, “Kadın ve erkek arasındaki ilişkiler dün nasıldı, bugün nasıldır? Neden böyledir; bundan sonrası nasıl olmalıdır?” türünden sorular etrafında hepimizi meseleyi tartışmaya çağırıyor.
Fakat, “Arkası Yarın”ın bizleri çağırdığı tartışma konusu bununla da bitmiyor. Çünkü kitap, arka planda, siyasi mültecilikten Türkiye’de hapishaneler sorununa; insandaki söz ve eylem tutarsızlığından, bilim insanlarının nasıl olup da faşizmle ya da polislerle iş birliği yapabileceği sorununa kadar daha başka birçok konuya, birkaç cümleyle de olsa parmak basıyor. İşte bu nedenlerle kitabı değerli buluyor ve ele aldığı konularda kitlesel, toplu tartışmaları tetikleyebilirse amacına ulaşmış olacağını düşünüyorum. Tabii kitabın özgün kurgusu; akıcı, sade ve canlı diliyle edebiyatımıza yaptığı katkıyı da göz ardı etmeden…
***
Genelde imgelere dayalı olduğu için şiirin, her okurda farklı çağrışımlar, farklı duygu ve düşünceler yaratacağı söylenir. Fakat bu gerçeklik sadece şiir için değil, roman ve öykü (elbette ki diğer bütün sanat dalları) için de geçerli bir durumdur. Çünkü sanat dalları ve onları içerikleri ile biçimleri ne kadar çeşitliyse, sanat dallarının okuyucuları, dinleyicileri ve izleyicileri de o kadar çeşitlidir; zira kimi yoksul kimi zengindir, kimi eğitimli kimi eğitimsizdir, kimi şu ya da bu konuda uzmandır kiminin hiçbir konuda uzmanlığı yoktur, kimi mutludur kimi mutsuz, kimi umutludur kimi umutsuz… Dolayısı ile her sanat eserinin her sanatseverde farklı farklı duygu ve düşünceler, farklı farklı çağrışımlar yaratması biraz da bu yüzdendir. Ne de olsa; statülerdeki, tecrübelerdeki, ilişkilerdeki, bilgi ve uzmanlıklardaki, ruh hâllerindeki farklılıklar algılarda da farklılıklara yol açmaktadır. Hâliyle “Arkası Yarın”ın her okurda farklı farklı duygu ve düşüncelere, farklı farklı çağrışımlara yol açması ya da açacak olması doğaldır.
Örneğin; 23 yıldır hapiste yatan, yatmaya da devam eden biri olarak kitapta öne çıkan konu olmasına rağmen, yetersiz bilgi ve tecrübe nedeniyle, kadın-erkek ilişkileri benim üzerinde konuşup tartışabileceğim bir konu değil. Fakat yine de Adil Okay, “Arkası Yarın”la sosyolojinin de temel konularından/problemlerinden biri olan “Toplum-birey ilişkisi”, “Sosyalleşmenin bireysel davranışlar üzerindeki etkisi…” üzerine yeniden düşünmeme neden oldu. Ancak hepsi bu kadar da değil; zira Adil Okay kitabında insanlığın sadece “kadın-erkek ilişkisi ve cinsellik” gibi kadim konularına/sorunlarına değil, aynı zamanda “insanın yaşamdaki amacı; şefkat, güven ve saygının yaşamlarımızdaki yeri; hakikate ulaşmanın yolları…” gibi daha başka kadim konularına/sorunlarına da dikkat çekiyor. Bu nedenle, kitapta, “Senin hayatının amacı ne peki?” sorusu, erkeğin sadece sevgilisine yönelttiği bir soru olarak değil, tek tek hepimize yönelttiği bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı kadının sevgilisine, “… Benim aradığım yiyecek, içecek ve seks değil sadece… Şefkat, güven, saygı…” (s. 97) şeklinde cevap verirken, sadece kendi adına değil hepimiz adına konuştuğu gibi ya da yine kadının, Badiou’nun “Hakikate ulaşmanın yolu bilim, sanat, felsefe ve aşktan geçer…” sözünü aktarırken (s. 150) sadece sevgilisini değil, bizleri de aydınlatmaya çalıştığı gibi…
İşte bu nedenlerle, kadın ve erkek ilişkileri ile cinselliğin yanı sıra, “Arkası Yarın”ın önümüze koyduğu problemlerden, gerçeklerden hareketle, gelin isterseniz şu konuları da tartışalım:
Sosyalleşmek nedir? Nasıl sosyalleşiyoruz; bugüne kadar kimler tarafından nerelerde, nasıl sosyalleştirildik? Sosyalleştirilme biçimimiz bugünkü ilişki ve davranışlara nasıl yansıyor?
Bireyler olarak toplumsal inanç, değer ve kurallarla hangi noktalarda uyumsuzluk yaşıyoruz; bu uyumsuzluklar başımıza ne gibi dertler açıyor? Beğenmediğimiz toplumsal inanç, değer ve kuralları nasıl değiştirebiliriz?
İnsanın yaşamdaki amacı nedir? İnsanların yaşamsal amaçları farklı mıdır; yoksa bütün insanlarda ortak olan yaşamsal bir amaç var mıdır?
Şefkat, güven ve saygı nedir; bunların yaşamlarımızdaki önemi ve eksikliklerinin nedenleri nelerdir? Şefkat, güven ve saygıyı hak etmek için neler yapıyoruz ya da neleri yapmalıyız?
“Hakikate ulaşmanın yolu; bilim, sanat, felsefe ve aşktan geçer” diyen Badiou haklı mıdır? Haklıysa neden ve peki nasıl?..
Tüm bunlar fazla mı felsefi? Tüm bunları ve benzeri konuları tartışmak, gerçekten tam bir zaman kaybı mı?
İyi ama içinde bulunduğumuz durumun; yoksunluk, yoksulluk ve zayıflıkların; bilim, sanat, felsefe ve aşkta yeterince gelişmemiş olmamızın; neredeyse her konuda Batı’nın ağzının içine bakmamızın, neredeyse her konuda Batı’nın kuyruğuna takılıp kalmamızın sebebi de bu değil mi zaten: Yeterince düşünmemek; yeterince soru sormamak, yeterince sorgulamamak; yeterince inceleme ve araştırma, yeterince gözlem ve deney, yeterince bilim ve felsefe yapmamak!
İşte bu nedenlerle, Adil Okay’ın yeni kitabı “Arkası Yarın”, Celâl Soycan’ın iddia ettiği gibi sadece “iyi okur” değil, herkes, hepimiz tarafından okunmayı ve üzerine kafa yorulmayı, üzerine düşünülmeyi ve tartışılmayı fazlası ile hak ediyor.
11 Haziran 2017
Hasan Şahingöz. 1 No’lu F Tipi hapishane Tekirdağ