Acılar Susar | Yılmaz Pirinççi
Önce acılar susar yüzünde çığlık çığlığa.
Ağıt ağıt içine dökülür gözyaşları
Hangi renge boyadığını unuttuğun o cennet kokular şimdi toprak altında
Sonra hüznün bir daha hiç silinmeyecek gölgesi düşer bakışlarına
Artık kocaman bir yaradır yüreğinde Adıyaman.
Sıcak ve nemli sabahların buğusu düşerdi üzerine.
Çukurova gibi alabildiğine geniş tutardın yüreğini.
Yetim doyuran bir zenginlikti yaza gülümseyen karpuz tarlaları
Kışları ısıtan pamuktu.
Kolu kanadı kırılmış bir yavuklunun türküsü şimdi Adana
Sütçü imamdan kalma bir kahramanlık destanıydı çocukluğunu emziren
Kara şalvardan kefen mi olurdu.
Oldu işte.
Ölüme eyvallah diyen bir hikaye şimdi Kahraman Maraş
Bembeyaz bir örtü ile uyumuştu geceye
Beyazın ölüm olduğunu kim bilebilirdi.
Oysa daha çiçek bile açmamıştı bademler.
Kayısıdan önce gelmişti kokusu ölümün.
Soğukta titreyen bir çığlıktı şimdi Malatya
Bahar sefası bir sıcaklık sarmıştı sur diplerini
İnadına yeşile durmuştu her şey
Közde ciğer pişiyordu.
Kaldırımlarda gencecik sevdalar.
İnadına dostluğun adıydı Diyarbakır.
İnadına kardeşlik.
Gaziantep, içimi yakan bir şerbet tadı değildi artık.
Öksüz çocukların bakışlarıydı evlerin ışıkları
Bu acıya perde çekilir miydi?
Hep aynı kaderdi birleştiren.
İsot kokusuna yas düşmüştü.
Sıra geceleri sıra sıra ölümdü şimdi.
Birde boz toprak kokusuydu şanlı Urfa’nın soluğuna değen.
Bu sene yer fıstığı nasıl olurdu acep.
Toprak bunca şey almışken bizden…
Tohum utanmaz mıydı?
Kimseler utanmıyordu oysa.
Yol üstü bir çay molası Osmaniye
Unutulup gitmişti işte koca bir şehrin gölgesinde.
Oysa acının rengi yoktu
İçimizi yaran hançer onunda ciğerini delip geçmişti.
Bekle, geleceğiz Kilis.
Antakya.
Aynı geceye uyuyordu cami, sinagog.
Kilise, Havra…
Aynı sabaha uyanamadılar birlikte.
Birinin duvarından taşlar döküldü diğerinin bahçesine
Biri yaslandı ağır ağır diğerine
Sonra aynı kaptan yemek yedik hep birlikte
Aynı suyu içtik
Aynı ölümü.
Sahi bütün tanrılar nasıl olup anlaşmıştı aynı kaderde.
Şarap içmiştik daha dün.
Daha dün künefenin peynirinde yakmıştık dilimizi.
Şimdi bütün dillerde ağlıyoruz hep birlikte.
Bütün dinlerde birlikte ölüyoruz.
Hoşça kal güzel ülke.
Hoşçakal Türkiye…
Yitirdiğimiz canların anısına saygıyla.
Yılmaz Pirinççi
..