Necla Karataş ve ‘’Aşka Âşık ruhlar’’ üzerine / Mustafa Söylemez
Pamira yayınları Mart-2018 96 sf. Öykülerden oluşan güzel bir kapakla ve editasyonla yayımlanmış olan ‘’Aşka Âşık Ruhlar’’ birbirinden güzel öykülerden oluşuyor. Dış güzelliğin önemini ve abartılmasını eleştiren öyküde Aşk cebinden kezzap şişesini çıkarıyor, yüzüne baştan aşağı boşaltıyor.
İki sarmaşık gibi ayrılmamak üzere sarılıyorlar. Titiz sözcük seçimi ve imgelerde şiirsellik üst düzeydedir. Meraklı okuyucuya sorular sorduruyor, en önemlisi düşündürüyor ve sorgulatıyor.
‘’Topumuz bir tek inciyiz, bir tek
Başımız da tek, aklımızda tek
Ne diye iki görüp kalmışız
İki büklüm gök kubbenin altında, ne diye’’ Mevlana alıntısıyla barış içinde yaşamanın erdemini sevgi ve inançla anlatıyor. Mevlana ülkemizde çok bilinen bir düşünür değildir. Avrupa’da Mevlana ve Homeros hakkında binlerce makale yazılır ve yayımlanır. Sayısız kitap da yayımlanmaktadır. Yazar Mevlana’yı hem çok iyi anlamakta, hem de yazdıklarıyla onun düşüncelerini güncelleştirmektedir. En Mutlu ile Melek arasındaki aşk tüm ayrıntılarıyla vurgulanırken yine Mevlana’nın ‘’Ben ne Hıristiyan’ım, Ne Farisi, ne de Müslüman; ne doğudanım, ne batıdan./İkiliği bir kenara koydum. İki âlemin bir olduğunu gördüm.’’ Şiiriyle güncel felsefeyi birlik ve insan odağına oturtmaktadır.
Necla Karataş birlik, aşk, insan sevgisini kaygı edinmiştir. Kibir onun için temizlenmesi gereken tek kaygıdır. Annesinin bir Müslüman olduğunu öğrenen Levi şok geçirir. On yaşındayken koparıldığı annesi ve içinde yaşadığı İslam düşmanlığı. Levi’yi annesini ve herkesi beklentisiz sevmektedir öykü yazarı. Yaraları ipek sözcüklerden oluşturduğu mendiliyle temizlemekte felsefi söylemleriyle çözümler imgelemektedir. Zarif bir dili, zengin imge zenginliği ile yaralıları görmekte onları incitmemek için duyarlılıkta en yüksek algıyı öykünmektedir.
Necla Karataş çaresizliğinden dağa çıkmış kahramanını gözlemler. Onun döşediği mayınlarla bir kız çocuğunun parçalanmışlığını konu edinir. İleriki dönemlerde bu kız çocuğunun dul kalmış annesi aşkın erdemiyle birbirlerine sarılırlar. Gökkuşağı pastanesi de tüm elemanlarıyla onlara sarılır. Konu birlikteliği, sonuç aktarımı oldukça etkileyicidir.
‘’İyi ile Kötünün Savaşı’’ Bu öyküde zamanın sürekliliği, ölümle yaşamın iç içe oluşu anlatılmış. Daha çok masalsı bir dilin sürüklediği öyküde iyi ve kötü gökyüzündedirler. Kardeştirler. Kötü kardeşini ve oğlunun acımasızca öldürür. Yazarın düşlediği ruhlar dünyasında ise kötü işkencelere ve tarifsiz acılara gark olur. İyi’nin yalnızca iyilikte direnmesi oldukça anlamlı anlatılmış, çaresizliği şiirselleştirilmiştir. Bir sonraki öyküde Necla Karataş Aliye’nin tecavüzcüyü öldürmesini, polise teslim olmasını anlatmıştır. Komadaki tecavüzcünün alnına kazınmış olan’’Ben adi bir tecavüzcüyüm!’’ sözcüklerinden oluşan dövme dikkati çeker. Hukuk sistemin eksikliklerini, geç gelen adaleti veya adaletsizliği anlatma kaygısı bizi bir burukluğa sevk eder.