ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Özcan Karabulut’un | Yazarlık Serüveni

02.10.2019
1.785
A+
A-
Özcan Karabulut’un | Yazarlık Serüveni

Bir yüzden, bir sözden, bir tümceden, bir imgeden yola çıkarak öykü yazarım. Bir olaya, bir konuya değil, daha çok bir temaya gereksinim duyarım.

Bu çeşitli olayların, malzemelerin öyküye girmeyeceği anlamına gelmez de yazmak için yaşamak, gözlemlemek gerekmez anlamına gelir. Yaşayan ve yazabilen için gereksindiğimiz temalar her yerdedir: Bir kitapta, bir mitingde, bir gazete haberinde, bir otel odasında…

Ve Bir rahatsızlık duygusuyla bu temalar yazmak için kamçılar beni. Ben de baştan sona, sondan başa doğru “en iyi düzen” içinde en “iyi sözcüklerle” uzun bir tümce kurmaya çalışırım. Bazen öykünün ilk tümcesini yazarım, bazen son tümcesini, bazen ortasından bir yerden başlarım öyküye. Öykünün ilk tümcesi çok önemlidir: ortasından, sonundan öyküye girerim diyorum ya, ilk tümceyi etkili bir biçimde yazmazsanız ilerleyemez, öykünün atmosferini oluşturamaz, öyküyü de okutamazsınız. Bir öykü bitirdiğimde, bir daha yazamayacağım duygusuna kapılırım. Bir tümce yazdığımda, yeni bir öykünün önünde durduğumu bilirim. Öykü, farklı renklerde, farklı kalemlerden yazılmış 40-50 sayfayı bulan kağıtlardan çıkar. (Roman yazdığım dönemde kağıtlara yazmaktan uzaklaştığımı söylemeliyim.) Esin’in değil olsa olsa sezgi’nin payı olabilir öykülerinin oluşum sürecinde. Öykü yazarken hep yazınsal türler arasında dolaştım; günceyle denemenin şiirle oyunun… Öyküyü romana geçilecek bir tür değil de, şiire yakın, “melez” bir tür olarak görürüm. Hayata sokağa ve aşka inanırım. İnsanların arasında, yolumda yürürüm. Yazmak için yaşamam, yazmak için not tutmam. Okurken ve yazarken hayatımdan ve hayatlardan yeterince çaldığımı düşündüğümden, kavgalardan, aşklardan, ilişkilerden çalmam. Yazılacak her neyse kendini bana duyurup yazdıracağını sezerim. Öykü yazmayı aynı zamanda suları tersine akıtma uğraşı olarak da görürüm. Kendi sesimi bulma yönünde bir arayıştır öykü benim için. Hayattan aldığımı yine hayata fırlatırım. Ve aşkla sıkı bir işçilikle, iyi bir öykü yazmaya çalışırım.

Nasıl Yazıyorlar, Halil Gökhan, Kafe Kültür Yayıncılık s.385-386

Özcan Karabulut
Özcan Karabulut
Özcan Karabulut 1958 Adana doğumlu olan Özcan Karabulut, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde istatistik okumuştur. 1979-1982 yılları arasında ODTÜ Edebiyat Kulübünün, 2001-2003 yılları arasında kurucularından olduğu Edebiyatçılar Derneğinin başkanlığını yapmıştır. Özcan Karabulut, 2009-2010 yılları arasında Türkiye PEN Merkezi 2. Başkanlığı görevinde bulunmuştur. Ankara Öykü Günlerinin kurucusudur. Uluslararası PEN Yazarlar örgütünün 68. Kongresinde kabul edilen 14 Şubat Dünya Öykü Gününün fikir babası ve başlatıcısıdır.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.