ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Doğudaki Kraliçenin Müzesi / Jozef Naseh – Arkeolog

20.12.2018
1.325
A+
A-
Doğudaki Kraliçenin Müzesi / Jozef Naseh – Arkeolog

“Hatay Arkeoloji Müzesi.”

 

İnsanlığın, gelişimsel sürecine, yön veren Bereketli Hilai’n, Akdeniz’ e bakan ayağının ucunda…
Uzak doğuyu, Akdeniz‘e bağlayan ipek yolunun son çıkış noktasında…
Bir zamanlar, Roma imparatorlarına ev sahipliği yapmış…
İlk olimpiyatların yağıldığı, stoa okullarının kurulduğu, Mitra inancını Perslerle paylaşan, onu eyleme geçirmeyip düşünüde saklayan, Hıristiyanlığa isim babalığı yapan, dünyanın ilk mağara kilisesini kuran, Altın Ağızlı Yuhana’nın ve Luka’nın Memleketi…

Hz. Musa’nın, ismini dağlarına nakıs etiği tanrıdan aldığı on emri, koşulsuz ve kesintisiz iman yolu ile uygulayan, Hz. Hızır ile HZ. Musa’yı buluşturan, Tek tanrıya inanma çağrısı yapan Habi-İ Neccar’ın şehit edildiği, Anadolu’da İlk Camii’nin inşa edildiği, Beyazdi- İ Bestami Hazretlerinin zuhur ettiği yeri…
Haçlı şövalyelerinin, kutsal toprakları ele geçirmek için fetih edilemez kaleler kurduğu,
Ana vatana katılan son vatan parçası..

Şimdilik 43 bin yıl öncesinden günümüze kadar kesintisiz olarak devam eden inanç ve kültür izlerinin bulunduğu topraklarda kurulan ‘’Doğunun Kraliçesi‘’ Antakya…
İnsanlığın gelişimsel sürecinde bilimi, sanatı, kültürü, felsefeyi inançlarıyla yoğurup bunu yeme içme kültürüne nakış eden, her defasında insancıl yeni bir yaşam sürecine dönüştüren ve bu süreci insanlığın ortak kültürel mirasına armağan eden ANTAKYA…

‘’Orientis Apicam Pulcurum ..’’DOĞUNUN KRALİÇESİ..!
Ona doğunun kralı değil, “Kraliçesi” demişler..!

Doğunun kralı, deselerdi..! Yalnızca kaba güçten, görkemden ve teklikten söz edeceklerdi.
Oysa Antakya’yı tanımlayanlar, hep ‘’Doğunun Kraliçesi ‘’ kimliğini kullanmışlardır. Çünkü kraliçelik, üretkenliği, bereketi, bilimin saklandığı yeri, hikmeti, üremeyi, merhameti ve yaşamın mutlu ve huzurlu döngüsünü simgeler.

 

HAZAN, ÇAN, EZAN…

Bunun için, Antakya ve çevresinde yaşamını sürdüren her birey sahip olduğu binlerce yıllık bu kültürel birikimini, yaşam kültürünün bir parçası olarak kanıksamış, özümsemiş ve kültürel geçişli değişim ve dönüşümü sağlayan insancıl bir miras olarak kullanır. Bu mirası da insanlığın gelişimsel sürecine geçmişten, geleceğe aktarılması gereken onur verici ve kardeşçe bir paylaşım olarak algılar.
Bu onurlu mirası paylaşırken, yüz yıllarca ‘’ hazan’ın, çan’ın ve Ezan’nın ‘’ birbirinin özgürlük alanına girmeden, Sema’ya özgürce yükselmesini, kamil insanın kardeşçe paylaşımının koşulsuz ve engelsiz çağrısı olarak bilinçlerine nakış ederek yaşarlar.
Bu yüzdendir ki insancıl, sosyal, kültürel ve paylaşımcı bir yaşam biçimi özümsemiş Antakyalılar, kadim hemşerilerinden kalan ‘’Doğunun Kraliçesi‘’ unvanını, yeni arkeoloji müzesi ile evrensel kraliçeliğe aday olmak istiyorlar.

Yeni Müzeleri ile marka kent değil, dünya markası bir kent olmak istiyorlar.
Antakya ve Çevresinden çıkarılan, eski eserleri ile kesintisiz olarak 43 bin yıllık belgelenmiş insanlık tarihini sergileyen dünyanın ilk ve tek arkeoloji müzesini hala gezmediniz mi..?
O zamanöpeşime takılın, ben sizi gezdireyim..!
Bu gördüğünüz bina Hatay Arkeoloji Müzesi. Elli iki dönüm üzerine kurulu, yaklaşık 36 .000 metre kare kapalı sergileme alanı var.
Dış cephesi , Eski Antakya taş mimarisinden esinlenerek taş kaplama yapılmıştır. Önünde gördüğünüz bu su değirmeni var yaaa..? Ahhh..! Sormayın? Bundan elli-atmış yıl önce, su Asi nehrinden coşkulu, berrak ve temiz akardı. O zamanlar, kentin bir kısım su ihtiyacını karşılamak için nehrin kenarlarına su değirmenleri kurulu idi. Ahşaptan yapılmış bu değirmenler zamanla çürüdü ve görevlerini onurla tamamlamış olarak tarihe karıştılar. Mimar da müzeyi gezmek isteyenlere, bu değirmenleri anımsatmak amacı ile giriş kısmının yan tarafına tasarlamış? Bence de iyi bir tasarım yapmış. Yapanın emeğine sağlık.
Haydi şimdi müzeye giriş yapalım.
Bakın müzeye giriş bir köprü anımsatan, hafif yüksekçe bir tümsek ile sağlanıyor! Neden mi? Anlatması acı! Ama bunu sizin gibi değerli dostlardan saklamamam gerekir. Nasıl olsa bunu size birileri anlatacaktır?
Bir zamanlar, Romalılar tarafından yapılmış uygarlıklara geçit veren bir taş köprümüz vardı. Üzerinde nehrin coşkun sularına eşlik eden, mutluluk çığlıkları atarak dans eden martılar uçuşurdu! O Köprüyü yıktık..! Martılarda bize küsüp, çoktan gittiler.
Sevgili mimarımız da bu köprüyü bizlere anımsatmak için müzeye girişi köprümüzü simgeleyen bir yükselti ile yapmış oldu.
Haydi şimdi köprüyü geçip yolumuza devam edelim..!
Giriş kısmın sağ tarafına bakın..! Hayat Ağacının kökleri üzerine kurulmuş ‘’Çocuk Kazı ve Sanat Atölyesi‘’ var. Bu atölyede çocuklarımıza Arkeoloji ve sanat nedir, Arkeolojik kazı nasıl yapılır, buluntular nasıl çıkarılır, neler bulunabilir? gibi  görsel eylemsel ve eğitsel çalışmalar yapılıyor. Çocuklarınızın kadim uygarlıkları ve insanlığın sosyokültürel geçmişini kavrayabilmeleri için SİZLERE MUTLAKA MÜZEYİ ve bu atölyeyi gezdirmenizi öneririm.
Şimdi de giriş bankosuna yönelenim.
Evetttt..! Şimdi lütfen sıraya geçelim. Bundan sonrası ücretli ..!

Aranızda 65 yaş ve üstü varsa, ücretsiz Pas bilet alıp gezebilir. Geçerli müze kartı olanlar turnikeye okutup içeri giriş yapabilir. Olmayanlar da lütfen 20 Tl karşılığı bilet alıp giriş yapsınlar.
Benim yol göstericiliğim buraya kadar. Bundan sonrasını kokartlı rehberlerle gezmenizi öneririm. Olur mu ? Bizi yarı yolda bıraktın..?
Ben sizi yarı yolda bırakmadım. Yeni bir yolun başlangıcına getirdim. Bundan sonrası yasal olarak rehberlerin işidir. Onların mesleğine ve emeğine, hepimizin saygı duyması gerekir. Öyle değil mi ?

Hem ben size güzel bir jest yaptım..! Siz fark etmediniz..? Müzede sergilemede bulunan eserlerin bir kısmının fotoğraflarını, Hatay arkeoloji Müzesi Müdüründen izin alarak yayınladım. Daha ne olsun?
Eğer, 43. bin yıl önce kendisine statü kazandıran insanla tanışmak istiyorsanız?
Antakya’nın ‘’sivri kafalı‘’ kadim hemşerileri ile buluşmak mı istiyorsunuz?
Şuppiluliuma ‘ın, düşmanı korkutan iri gözleri ile yüzleşmek mi istiyorsunuz?
Anadolunun, Doğu Akdeniz çanağında yaşayan, Luvi’lerin gizemli tarihini mi merak mı ediyorsunuz ..?
Tell Atçana höyüğünde bulunan gizemli tapınağı, sarayı ve bulunan mührümü merak mı ediyorsunuz..?
Tapınakların önündeki aslan ve kaplanlar sizi korkutmasın; onlar tapınakları korumak için ordalar..!
Siz hiç kentin yok oluşuna ağlayan, korucu tanrı gördünüz mü ?
Görmediniz değil mi? Rehberinize sorun yerini gösterecektir.
Mitolojik öykülerin, küçük renkli taşlarla bir tablo edası ile işlendiği ve yaşam bulduğu yeri merak ediyorsanız, bu tarafa buyurun.

Ya da 5000 m2 kare ile dünyanın en büyük koleksiyonuna sahip olacak Müzedeki mozaikleri merak mı ediyorsunuz..?
Yaaa Lahitler odası..!! Ölümüm ile yok olan kanın, duvarlara bordo rengi ile yansıtılması..  Beyaz mermerden yapılmış lahitlere can verircesine sergilenmesine, yerdeki ayak izlerini takip ederek ilerlerseniz, sizi ölümün karanlık dünyasına atar!!!
Aniden yapılan aydınlatma ile muhteşem işçiliği ile dünyanın en güzel, en görkemli lahdi karşılar sizi.

Bu kısa görsel şölen sonrasında, ölüm ile yaşam arasındaki bir anlık yolculuğu duyumsatacaktır.
Bu heyecanlı yolculuğu duyumsamak mı istiyorsunuz?
O halde Müzemizi gezmelisiniz..!
Durun! Daha Antakya ve çevresinde gezeceğiniz çok yer var.
Bu yerler size evrenin var oluş sürecini sorgulatır? İnanç kültürlerin, iman yolu ile nasıl geçişler sağladığını, yapılan inanç merkezleri ile anlatır.
Yeme içme kültürümüzün binlerce yıllık öyküsünü, mutfaklarda pişirilen yemeklerin yapılış öyküsünde ve lezzetinde bulursunuz kendinizi!

Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın niçin burada buluştuklarını mı merak ediyorsun?
Hıristiyan inancının gizlendiği Mitra inancını mı..?
Dünya’nın ilk mağara kilisesi St. Piyer mi..?
St.Simon’un, Üzerinde 40 yıl yaşadığı sütunu mu?
Anadolu’daki inşa edilen ilk camii, Habib-İ Neccar’ı mı?
Habib-i Neccar’ın tek tanrıya inanma çağrısını mı duymak istiyorsunuz..
Hazan’ın, Çan’ın, Ezan’ın , birbirlerinin özgürlük alanlarına girmeden, yaptıkları çağrıyı duyumsamak istiyorsanız gelin!
Yetmedi mi..?
Kültürel aktarım ile Hititlerden öğrendiğimiz, güneşin doğuşunu simgeleyen sabah simidimizin, ay tutulmasını simgeleyen Taş kadayıfımızın tadına mı bakmak istiyorsunuz?
Bunlarda mı yetmedi..?
Gelin o zaman size bir künefe ikram edelim..!!!
Kalın sağlıcakla..

Jozef Naseh – Arkeolog

Not: Bu yazı Antakya ve çevresini tanıtmak amacı ile kaleme alınmıştır. Bu tanıtıma katkı sağlamak isteyenler, yazımı ve fotoğraflarımın tümünü veya bir kısmını, eklenti ve çıkarımlar yaparak, kendi adları ile yayınlayabilirler. Hatta bunu yapmalarını koşulsuz ve engelsiz olarak rica ediyorum.

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.