ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Danone İmparatorluğu

07.10.2019
1.399
A+
A-
Danone İmparatorluğu

Selanik’te 1900’lerin başında bir Yahudi aileye gün aşırı bir tepsi yoğurt bırakan Türk mandıracı, dünyanın en büyük sanayi gruplarından birinin esin kaynağı olacağını aklına getirir miydi? İşte Carasso ailesinin öyküsü :

Karasu’lar Selanik’in önde gelen ailelerden biriydi. İzak Karasu tıp öğrenimini tercih etti. Muayenehane açtı. Evlendi. Bir oğlu oldu. Adını Daniel koydu. Sonra iki de kızı dünyaya gelecekti.
Balkan Savaşlarında Selanik Yunanistan tarafından işgal edilince, Yahudi toplumunda büyük bir panik başladı. Çoğu Avrupa yollarına düştü. (30 yıl sonra, Hitler orduları Yunanistan’ı işgal edince kalanlar toplama kamplarına gönderilecekti.)

Yunanlıların Selanik’e girmelerinden kısa bir süre sonra İzak Karasu, eşi ve oğluyla birlikte İspanya’ya göç etti. Tam 420 yıl sonra, kovuldukları topraklara geri dönüyorlardı. İlginç ayrıntı; İspanya 1492’de Yahudileri topluca sürmüş ama vatandaşlıktan çıkarmamıştı. Karasu ailesi Barselona’ya yerleşti. Yıl:1912. Önce adını Latin alfabesine uyarladı. İzak oldu Isaac, Karasu ise Carasso. Sonra bir muayenehane açtı. Çok az hastası vardı. Ailesini geçindirmek için zeytinyağı
ticaretine de girişti.

Birinci Dünya Savaş’ından sonra Avrupa’da müthiş bir
yoksulluk dönemi başladı. İspanya da bundan nasibini aldı. En çok ilaç sıkıntısı çekiliyordu. O günlerde Barselona’da çocuklar arasında salgın halinde bağırsak hastalıkları patlak verdi. Gözleri yaşlı anne-babalar kucaklarında bir deri bir kemiğe dönmüş yavrularıyla Isaac Carasso ve diğer doktorların kapılarına dayanıyor, “Çocuğumuzu kurtarın” diye yalvarıyorlardı.

Diğer doktorlar gibi Carasso’nun da elinden pek bir şey gelmiyordu. Gözünün önünde ölüp giden çocukların acısıyla uykusunun kaçtığı gecelerin birinde, bir ses yankılandı kulaklarında :
“Yoğurtçu geldiiii … kaymaklı yoğurtlarım var.”
İrkildi!.. Selanik’te gün aşırı evlerine bir tepsi kaymaklı yoğurt bırakan Türk satıcının sesiydi bu.
Ve “Eureka” çığlıklarıyla hamamdan dışarı koşan Arşimed gibi yataktan fırladı. “Tabii ya” dedi kendi kendine… “Tabii ya!..”

Selanik’te bağırsak hastalıklarının tedavisinde yoğurt kullanıldığını anımsamıştı. Günde üç öğün birer kase yoğurt yediriyorlar ve hastalar birkaç günde sağlığına kavuşuyordu. Yoğurdun nasıl yapıldığını biliyordu. Hemen ertesi gün, evinin bodrumunu hazırlamaya koyuldu. Kısa bir sure sonra bodrumu artık bir mandıra idi.
Çevredeki çiftliklerden topladığı sütle yoğurt imalatına girişti.

Yıl:1919.
Ancak bir sorun vardı. Avrupa’da yoğurt bilinmiyordu. 1500’lerin ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman bağırsak enfeksiyonuna yakalanan dostu Fransa Kralı I.François’ya bir yoğurtçu göndermişti ama, kral iyileşince yoğurtçu sırlarıyla birlikte Istanbul’a dönmüştü. Kayıtlarda öyle yazıyordu. Isaac Carasso, ürettiği şeyin Balkanlar’da ve Anadolu’da yaygın bir tüketim maddesi olduğunu nasıl anlatabilirdi?
Çareyi yoğurdunu ilaç olarak kabul ettirmekte buldu. Sonuçta Carasso’nun yoğurdu eczanelerde satılmaya başladı! Hasta çocuklarda etkisi çok çabuk ortaya çıktı.

Doktor meslektaşları ona bir tavsiyede bulundular: Paris’teki Pasteur Enstitüsü’nden fermante edilmiş laktik getirtirse, yoğurdun ömrünü uzatabilirdi.
Sözlerini dinledi. Böylece pastörize yoğurt doğacaktı. Ama Isaac Carasso bu buluşun önemini pek kavrayamayacaktı. “İlaç” tutunca, Isaac özel ambalajlar yapmayı akıl etti. Kapakları porselen cam kaseler. Sıra artık ilaca patent almaya gelmişti. Patent almak için de bir marka gerekli idi. Düşünürken aniden aklına oğlunun adını marka olarak koymak geldi. Yani minik Daniel’in …
Yaşadıkları Barselona’nın yaygın dili Katalanca’da küçük Daniel’in ya da “Daniel’cik” in karşılığı çok hoştu doğrusu: “Danon!” Ancak bu özel ad olduğu ve marka namıyla tescil edemeyeceği için sonuna bir “e” ekledi. Hoşgeldin “Danone” yoğurtları!
Yoğurtçuluk çok kısa sürede Isaac’ın asıl mesleği haline gelince, oğlu Daniel’i iyi tahsil görebilmesi için Fransa’ya gönderdi. Ticaret, pazarlama, satış ve muhasebe’yi öğrenebilmesi için Marsilya’da ticaret lisesinde okuttu. Ardından işin üretim aşamasına hakim olabilmesi için Paris’te Pasteur Enstitüsü’nde bakteriyoloji stajı yaptırdı.
Bu arada Isaac Carasso vefat etti. Daniel öğreniminden sonra Fransa’da kalarak çalışmalarını sürdürdü.

6 Şubat 1929’da Paris’te 18’inci bölgedeki bir dükkanda “Danone Yoğurtları Paris Şirketi” kapılarını açtı. Onu 1932’de Levallois-Perret’de ilk fabrika izledi.
Danone imparatorluğu işte böyle doğdu.

Bugün Danone 5 kıtada satılmakta olan bir ürün. Yıllık cirosu 15 milyar euro’nun üstünde. 100 bin kişi çalıştırıyor. Sütlü ürünlerde dünya birincisi. Türkiye dahil 18 ülkede 48 fabrikası var. Şişe suyunda dünya ikincisi. Türkiye dahil 13 ülkede 97 fabrikası var. Bisküvi ve tahıllı kahvaltı ürünlerinde dünya ikincisi. 21 ülkede 53 fabrikası var.

Imparatorluğa -babasının sayesinde- adı verilen Daniel Carasso, Daniel’cik, Danone hala hayatta. 99 yaşında. Barselona’da yaşıyor. Uzun yaşamasının sırrı mı?
Herhalde söylemeye gerek yok; her gün birkaç kase yoğurt!
Ve Daniel’in kulaklarında -babasının anlattığı- Selanikli Türk mandıracı (yoğurtçunun ) evlerinin kapısını çalarken seslenişi hala yankılanıyor:

“Yoğurtçu geldiii … Kaymaklı yoğurtlarım var…”

Alıntı : Ayşe Akçelik

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.